Dünyanın hiçbir köklü ülkesinde kurucu değerlere Türkiye’de olduğu kadar düşmanca davranılmıyor!..

Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde iktidarı ele geçirenler toplumun yaşam biçimine Türkiye’de olduğu kadar müdahale etmiyor!..

Dünyanın hiçbir hukuk devletinde yargıya güvensizlik Türkiye’de olduğu kadar azami noktaya ulaşmamış!..

Dünyanın hiçbir sosyalleşmiş ülkesinde siyasi yöneticiler yurttaşlarını Türkiye’de olduğu kadar bilinçli bir şekilde bölmüyor, ayrıştırmıyor ve düşmanlaştırmıyor!..

Dünyanın hiçbir modern ülkesinde yalan, dolan ve baskı Türkiye’deki kadar olağanlaşmamış!..

Dünyadaki hiçbir çağdaş ülkesinde Türkiye’de olduğu gibi üretken olmak yerine borçlanarak ve yurttaşlarını borçlandırarak sürdürülen bir ekonomiye tanık olamazsınız!..

Ve dünyanın hiçbir ülkesinde Türkiye’de olduğu gibi yargı, yasama ve yürütme erklerinin ayrıştığı laik demokratik bir rejimden vazgeçerek, otoriter diktaya yönelmeyi “halkına gelişim ve devrim” diye yutturmaya çalışan aşağılık bir siyasetçi güruhuna rastlayamazsınız!..

• • •

Cumhuriyetin kuruluşundan 94 yıl sonra maalesef Türkiye, yeni ve ağır bir sarsıntıyla karşı karşıya!..

Dün “Yıkım Anayasasının” ikinci turu başladı.

Bilinenleri yaşadık.

Tüm yetkilerin tek elde toplandığı, keyfi ve diktacı bir yönetimin oluşturulduğu, hukuka dayalı “laik demokratik rejimin” değiştirilmesinde ısrar eden AKP/MHP dayatmasını tekraren gördük.

Ülkenin kuruluş ilkelerinin yok sayıldığı, aydınlanma devrimlerinin kaldırıldığı, Cumhuriyeti kuran misyona ihanet edilen, yurttaşların nefes alışlarının dahi kontrolden geçirileceği bir yaşam biçimini yeğleyen rejimin oylamaları, pervasızca devam etti.

• • •

Şayet Meclis’ten bu teklif geçer ve referandumda devletin tüm olanaklarını kullanarak, medyayı baskı altına alıp, “hayır” diyen yurttaşlar üzerinde korkutma ve sindirme hatta tutuklama yöntemlerini uygulanması halinde bilinmelidir ki; kurulacak baskıcı rejim, ülkede yeni bir iç çatışmanın nedeni olabilecektir...

• • •

Çağdaş Cumhuriyette yaşayan yurttaşlarımız, dünyadaki kültürel gelişmeler, ülkenin yüz yıla yakın insanca, modern yaşam biçimi ve gelenekleri yerine, inanç odaklı, biat kültürlü yeni bir yaşam zorlamasıyla karşılaştıklarında, tepkileri daha da güçlü olacaktır.

• • •

Toplumun yargıya güveni kalmamıştır. Tüm araştırmalar yargının bağımlı ve taraflı olduğunu göstermektedir. İstenildiği kadar bağımsız ve tarafsız yargı gerçekleşecek deseniz de “ yargıç ve savcıların tek bir kişi tarafından seçilecek olması” yargının adalet dağıtımını o tek kişi adına yapacağı bellidir!..

• • •

Adil yargılamanın olmadığı, hukukun üstünlüğüne inanan bir devletin bulunmadığı inancı, insanları belki önce sindirebilir, ama sonra daha da saldırgan olacağı açıktır.

• • •

Anayasa düzenlemesi sırasında AKP Grubu, Anayasa’nın ilk 4 maddesini de değiştirebilecekleri baklasını ağızlarından kaçırmışlardı.

Aslında Anayasa’nın, “egemenliğin bir kişiye devredilemeyeceğini” söyleyen 6. Maddesi ile “Yasama yetkisi Türk Milleti adına TBMM’nindir” ilkesini içeren 7. Maddesi’ni, değişiklik teklifindeki “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” maddesiyle ihlal etmektedirler.

Alenen işlenen suç, Meclis’te ve halkın indinde pişkince saklanmaktadır.

• • •

AKP/MHP’ye nasıl güvenilecek?..

Daha dün, “yargı konusunda kimseyle pazarlık etmedik” diyenler, geçmişte FETÖ’cülerle yapılan pazarlıkları unutuyorlar.
Hatırlatmak adına FETÖ soruşturması kapsamında tutuklanan eski HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur’un ifadesinden şu cümlelere bakalım: “ …Gülen Cemaati mensupları 160 kişiden 140’ının kendilerinden olmasını isteyince biz bu duruma karşı çıktık. Durumu Müsteşar Ahmet Kahraman’a ilettik. O, ‘Gidin anlaşın. Yüksek yargıdan gelen üyelerle anlaşma söz konusu olamaz’ dedi. Bunun üzerine Gülen Cemaati mensuplarına Yargıtay için 110, Danıştay için 37’ye yakın kontenjan vermek zorunda kaldık.”

Bu itiraf, yürürlükteki anlayışın hukuk ve adaletle ilişkisinin olmadığı, “çıkarlar üzerine oyunlar kurulduğunun” somut delilidir.
Bu anlayışın çıkarmaya çalıştığı anayasada yurttaşın hak ve özgürlükleri, toplumdaki adalet duygusu, çağdaşlık, birlik, beraberlik, insanca bir yaşam, eşitlik, emeğin yüceliği, çalışanın hakkı, örgütlenme özgürlüğü, gösteri ve toplantı hakkı, çoğulculuk, gibi demokrasinin vaz geçilmez kuralları ve kurumlarını bulmak mümkün değil!..

• • •

Arkasında FETÖ hain darbe girişimiyle ilgili türlü sabıkası olanlar şimdi, emperyalistlere karşı verilen kurtuluş savaşı sonrası kurulan demokratik Cumhuriyetin yerine otoriter bir rejim getirmeye çalışıyorlar...

Aslında bu ihanetin müelliflerine halk deyimiyle “yatacak yerleri yok” demek gerekir!

İnandırıcılığı kalmayan bir siyasi heyetin, halkın gözünün içine bakarak yalanlarla, saptırmalarla anayasa değişikliği yapmaya çalışması tam bir felakettir...

• • •
Şayet bu demokrasiyi yok eden bu anayasal değişiklikler geçerse biliniz ki; devlet tek partinin devleti haline gelir.

Hakim, savcı, vali, kaymakam, emniyet müdürü, genel müdür, daire başkanı hatta ayniyat saymanı… Aklınıza kim gelirse o yönetici ülkeye hizmet etmez, o partinin adamı olur!! Tıpkı bugün yapıldığı gibi!..

Oluşan bu baskıcı düzen de yeni bir kavganın gerekçesi olur!…

Haksız yere gözaltına alınan gençler
Anayasanın vazgeçilmez ilkesi olan “LAİKLİĞE” sahip çıkan gençlerin, bugünkü çağ ve Anayasa dışı anlayış tarafından gözaltına alındığını biliyoruz.

Geçtiğimiz gün aynı anlayış Mersin’in Silifke ilçesinde kendini gösterdi.

Adeta devletin hizmetinde olduğunu unutan, Kendilerini AKP’nin ilçe yöneticisi olduğunu zanneden bazı kamu görevlileri, CHP’li gençleri haksız yere gözaltına aldılar!

CHP Silifke Gençlik Kolu Başkanı Uğur Korkmaz, Mersin Gençlik Kolları İl Başkan Yardımcısı Durul Üşenmez, İl ve ilçe gençlik kolu yöneticileri Doğukan Tombul ve Oğuzhan Şahin; birkaç gün önce sabaha karşı saat 04.00’eda sanki terörist gibi evlerinden polisler eşliğinde götürüldüler.

Asılsız suçlar isnat ettiler. Gerçek dışı ithamlarda bulundular… Sonunda duvarlara yazılan yazılardan sorumlu tuttular. Neyse ki, Silifke’de hala hukukun üstünlüğüne inanan vicdanlı yargıçlar var!.. Suçsuz oldukları kararını verdiler.

CHP Mersin İl Başkanı Ethem Güzel, Mezitli İlçe Başkanı Buğra Baran ile Akdeniz İlçe Başkanı Neslihan Togay ve arkadaşları, kısaca her ilde olduğu gibi Mersin gençliği de, Türkiye’nin faşist bir diktaya doğru gittiğini görüyorlar.

Diktanın hain işbirlikçilerinin en fazla gençlerden korktuklarının da farkındalar!.. Türkiye’yi korkutamayacaklarını sonuna kadar anayasa değişikliğine “HAYIR” diyeceklerini belirtiyorlar.

Ülkemiz demokrasiye bağlı çağdaş gençlerimiz sayesinde laik demokratik Cumhuriyetini koruyacaktır…