Yılın son günlerinde çeşitli sözlükler yılın sözcüğünü seçer. Dictionary.com da bu yılın sözcüğünü “Misinformation” yani “yanlış bilgi” olarak açıkladı. Burada İngilizce disinformation ile misinformation arasındaki farka özel vurgu var. Çünkü dezenformasyon kasıtlı olarak yanlış veya eksik paylaşılan bilgi demek. Bir şeye dezenformasyon deyince işin içine kötü niyet giriyor. Oysa misinformation yani yanlış bilgi deyince, farkında olmadan ve kötü niyet taşımadan yanlış bilgiyi yayma eylemine vurgu yapılıyor. Bu sözcüğü yılın sözcüğü olarak belirleyenlerin amacı da bu farkındalığı yaratmak. “Haberi üzerine düşünmeden paylaştım ama niyetim temiz” diyecekleri ofsayta düşürmüşler. Üstelik VAR incelemesi de bu ofsaytı doğruluyor.

Bu haftaki Köşe Vuruşu’nda, yılın sözcüğünü soğanın cücüğü üzerinden anlatmak isterim.

SOĞAN MUCİZESİ
Ara ara internette soğan mucizesi diye bir haber yayılır. Bu habere göre soğan her derdin devasıdır. Gerçi bu ara Türkiye’de soğan, fiyatı ve stoklanmasının suç olmasıyla gündemde ama biz soğanın diğer mucizelerine bakalım. Ayak tabanınıza bağlayınca ateşi düşürür, kaynatıp içince nezleye iyi gelir, cücüğünü kulağınıza sokunca kulak çınlamasını keser, yanıkları iyileştirir, ağlatıp psikolojinizi düzeltir, arıyı, sivrisineği kovup sizi korur. Özetle; söz konusu habere göre, soğan neredeyse tek başına eczacılık mesleğinin sonunu getirebilir.

NEDEN SOĞAN HABERİ?
Soğanın mucizeleri konseptli bu haber, büyük ihtimalle sizin de karşınıza çıkmıştır. Konuyu anlatmak için özellikle bu haberi seçtim. Çünkü haberin içindeki iddiaların hepsi çeşitli düzeylerde doğru, çeşitli düzeylerde yanlış olabilir. Soğan her şeye iyi geliyormuş haberini yayan kişinin de herhalde bir kötü niyeti yoktur. Ancak yüksek ateş özellikle bebeklerde kalıcı hasara yol açacak kadar tehlikeliyken, haberi okuyanlardan biri, bebeğin ayağına soğan bağlayıp boşa vakit kaybederse ne olacak? İşte yılın sözcüğünü “misinformation” olarak belirleyenlerin kaygısı da bu farkı anlatmak.

SOĞANLA BAŞLAR AŞIYA GİDER
Soğan nispeten masum bir örnek gibi gelebilir. Ancak her örnek o kadar masum değil. 1998’de Andrew Wakefield isimli bir cerrah “KKK aşısı otizm yapar” şeklinde bir iddia ile ortaya çıkar ve sözde ‘bilimsel’ bir çalışmayla bu önyargısını destekler. Tıp dünyası “ne saçmalıyorsun, aşı sayesinde insanlık kurtuldu?” demez, Wakefield’in bu iddialarını 12 yıl boyunca araştırır. Bu titiz araştırma sonucunda da yalan veri, sorumsuzluk ve dürüst olmayan davranış tespit edilir. Bu nedenle Wakefield’in hekimlik belgesi geri alınır. Fakat ne çare, internet ve sosyal medyanın da etkisiyle bu haber yayıldıkça yayılır ve aşı karşıtı bir kampanyaya dönüşür. Şu anda dünyanın birçok yerinde hükümetler, aşı karşıtlığıyla mücadele halinde. Bazı salgın hastalıkarın yeniden patlamasından endişe ediliyor. Milyonlarca çocuğun hayatı, aşılanmadığı için tehlike altında.

EHLİYETSİZ TRAFİĞE ÇIKMAK
Whatsapp’tan gelen “aşılar çocuğu otistik yapıyormuş” haberini paylaşan biri bunların hiçbirini düşünmeyebilir. Alt tarafı bir haber paylaşmıştır, kötü bir niyeti yoktur. Ancak paylaştığı o haber, başka bir yerde bir çocuğun ölümüne neden olabilecek zinciri başlatmıştır bile. İşte soğanın cücüğü tam da burası. “Yanlış bilgi” bazen “yalan haberden” bile daha tehlikeli. “Yanlış bilgi” ya da “hurafe” yeni bir kavram değil, hep vardı diyebiliriz. Doğrusu tamamen haksız da olmayabiliriz ama internetle birlikte gelen yayılım hızı ve şeklini düşününce iş değişir. Bu ehliyetsiz trafiğe çıkmaya benziyor biraz. Üstelik son süratle…