NESLİ ZAĞLI Benim bilebildiğim kadarıyla “bir sabah devcileyin bir ihtiyar olarak uyanmakla” ilgili bir roman veya film yok. Bu fikir sanatçılara en az bir böcek olarak uyanmak kadar ürkütücü geliyor olabilir. Düşünsenize kırışıp buruşmuş, ağırlaşmış, çözülmüş ve koca koca seneleri yitirmiş olarak uyanmak ne kadar trajik değil mi? Peki son günlerin en popüler uygulaması olan […]

Yıllar utansın

NESLİ ZAĞLI

Benim bilebildiğim kadarıyla “bir sabah devcileyin bir ihtiyar olarak uyanmakla” ilgili bir roman veya film yok. Bu fikir sanatçılara en az bir böcek olarak uyanmak kadar ürkütücü geliyor olabilir.

Düşünsenize kırışıp buruşmuş, ağırlaşmış, çözülmüş ve koca koca seneleri yitirmiş olarak uyanmak ne kadar trajik değil mi? Peki son günlerin en popüler uygulaması olan FaceApp’in yaşlanma filtresi aynı sarsıcı etkiyi yaratıyor mu? Elbette hayır çünkü filtreyi uygular uygulamaz saniyelik bir sarsıntı yaşayıp acil tarafından çekicilik filtresine geçirip şaşkınlığınızı giderebilirsiniz. Bu nedenle hemen hemen hepimiz uygulamayı indirdik, kısa veya uzun süre boyunca 30 sene sonraki halimize baktık, çevremizdekilere gösterip güldük ve hemen sosyal medyada paylaştık. Bu çılgınlık ünlü simaların yaşlı hallerini yayınlamalarıyla hız kazandı ve ne kadar sürer bilmesek de devam ediyor. Tabii bir de hemen karşı kamp oluştu ve sanal dünyanın huzurevine döndüğünden şikâyet etti. Hatta belki bir grup insan yaşlı hallerini hiç görmek istemedi. İlk soru şu; Yaşlı hallerimiz neden bu kadar merak ettik? İkinci soru ise yaşlılıkla irite olan grubun neyden korktuğu… Bunu neden bir tercih değil de korku olarak adlandırdığımı da açıklamaya çalışacağım.

Öncelikle diyebiliriz ki, bir insanın yaşlılığını düşündüğü zaman gözünde bir imge canlanması mümkün. Ama bunu hayal gücüne mahal bırakmadan yapan bir uygulamayı birkaç dakika içinde yükledik. Bu süreç aslında üzerinde çok fazla bilişsel efor sarf edilmiş bir şey değil. İlk etapta ilgimizi çeken bir konudaki videoyu seri bir refleksle açmaktan çok farklı sayılmaz. Asıl önemli olan sonrası. Bir dakikayı bile bulmayan bir süre sonra yüzyüze geldiğiniz o “kişi” ile ilgili ne hissettiniz? Şaşkınlık, tiksinti, hayal kırıklığı, huzur, heyecan gibi onlarca duygudan hangisi oluştu? Keşke uygulamayı geliştiren firma küçük bir liste verip anlık duygumuzu işaretlettirseydi. Kesinlikle sosyal psikoloji ve klinik psikolojiye müthiş katkı sunacak bir veri seti oluşurdu. Oysa bizi pek tabii ki olayın bilimsel yönü hiç ilgilendirmiyordu. Biz bir akıma kapılmıştık ve birçoğumuz “deforme edilmiş sanal kendiliklerini” ivedilikle paylaştı. Spekülatif olacak ama bu uygulamada rahatsızlık duymadan yaşlı hallerini sevimli, huzurlu ve rahatlatıcı bularak paylaşanların ruhsal olarak daha sağlıklı olmasa da bilişsel olarak daha esnek olduklarını söyleyebiliriz. Çünkü dahil olamadığımız bir sürecin gözünüze sokulması bir kontrol kaybı hissi yaratır ki bu ancak yeterince esnek bir ruhsal yapıyla telafi edilebilir. Çoğumuz bu deneyimi popüler akıma dahil olma motivasyonuyla yapmış olsak da sonucundan hoşnut olabilmek aslında pek de kolay değildi. Uygulamadaki filtrenin yaptığından hoşnut olma olasılığımız diğer insanların tonton hallerini paylaşma cesaretine maruz kaldıkça artmış olabilir. Tabii ki başta insanların değer sistemlerine ve hayat tarzlarına yön verme gücüne sahip ünlülerin. Aslına bakılırsa bu yaşlı steorotipi için bir normalizasyon da sağlıyor. Yani yaşlılığa dair düşünce kalıplarımız normalleşiyor. Bir yandan da belki yaşlılığa özgü kayıplara bakışımız da normalleşiyor. Buruşup kırışmış bir yüze şefkatle bakmak meşakatli bir iş.

Biz tonton hallerimizi orada burada yayınlama esnekliği gösterirken, bir grup da bundan şiddetle rahatsızlık duydu. Tahmin etmesi zor olmayacak nokta bu kişilerden ciddi bir çoğunluğun popüler olan her şeye ciddi bir tepki duyması. Bu kişiler anlamsızca salgın haline gelen her şeyden tedirgin oluyor. Bakınca haksız da sayılmazlar. Hayatımıza sürekli yeni bir şeyler girip eskiyemeden yok oluyor. Popüler kültürün ve tüketim çağının çılgınlığı bu. Bu nedenle bu akımlara mesafeyle bakmak oldukça anlaşılır ve makul bir şey. Bu grubu bir kenarda tutarak yaşlılık filtresine uzak duran diğer kişilerin olası motivasyonlarına bakalım. Her şeyden önce yaşlılık çok cazip bir şey değil. Yaşlılara bakış her kültürde farklılık gösterebilse de gençliğin, çekiciliğin ve tüketici yaş grubunda olmanın prim yaptığı bir çağda yaşıyoruz. Bir anda bir düğmeye tıklayarak gençliğimize olanlar olmuş, yıllar çöpe gitmiş ve sonuçla baş başa kalmış gibi hissettiğimizde içimizden bir şeyler kopmuş olabilir. Bu önemli bir nokta; kayıp korkusu. Gençliğin kaybı, canlılığın kaybı, olasılıkların kaybı, çekiciliğin kaybı, enerjinin kaybı ve dolayısıyla libidonun kaybı. Yaşlılığı büyük oranda bunlarla eşleştiriyoruz. Bu nedenle bu noktadaki yaşlılık korkusu bedensel ve belki de ruhsal bütünlüğün kaybı ile ilgili. Çünkü yılların sizi eksilttiğine inanırsanız, sadece saçlarınız, kirpikleriniz, mimikleriniz değil ruhunuz da azalır.

Bedensel ve ruhsal bütünlüğe karşı hissedilen tehditten sonra bir ikinci olası korku yapay zekânın akıl almaz hızı ve uygulamaları olabilir. Okuduklarımıza göre söz konusu uygulama yüzleri yeniden tasarlamak için ciddi bir veri tabanı kullanıyor. Rus firması olduğu için de veri tabanı beyaz ırktan çekici sayılabilecek yüz görsellerinden oluşuyor. Bu nedenle uygulamayı ırkçı ve cinsiyetçi olarak eleştirenler oluyor. Artık çok iyi biliyoruz ki sanal ortamda kullanıcılara dair trilyonlarca veri birimi bilgi bulutlarda, veri tabanlarında depolanıyor. Matrix filimdeki gibi bir distopya filminin yapımından sonra geçen çeyrek asırda filmin kurgusu şaşırtıcı olmayacak bir hal aldı. Çünkü yapay zekânın insana ait sinir ağlarını taklit ederken hem insan ırkının zaaflarını yüklendi hem de alternatif bir gerçeklik yarattı. Tabii ki yaşlılık filtresi ve yüz tanıma teknolojisi arkasındaki alt yapı da bundan nasibini aldı. Peki yaşlılık bu ürkütücü distopyada nerede duruyor? Yine Matrix serisinde sokakta, kavgada, ajanlarda yani sistemin parçalarında hiç yaşlı görmeyiz. Kurgunun yaşlıları sistem dışına sızabilen ve öngörücü kâhin kadın, Matrix’in yaratıcısı mimar ve Zion ülkesindeki meclis üyeleridir. Kısacası filmde yaşlılara önemli ama sistem dışı, bilge roller atfedilmiştir. FaceApp uygulaması gibi binlerce ürünün yaratacağı gerçeklikte çekicilik, yaşlılık, cinsiyet gibi özellikler nasıl sonuçlanacak henüz bilmiyoruz. Korkutucu gerçekten.

Yaşlanma uygulamasıyla ilgili tepkiye neden olan üçüncü nokta ise uygulamanın olası etik ihlalleriyle ilgili. Biz fotoğraf galerimize erişim izni verince tüm arşivimizi Rus firmasıyla paylaşmış mı oluyoruz sorusu. Bu konuda çok yazılıp çizilince firma sahibi açıklama yaparak sadece filtrelenen fotoğrafın geçici olarak veri tabanlarına alındığını açıklamış. Tahmin edileceği üzere bu bilgiyi yeterli bulmayıp senaryolar yazanlar var. Bu teknolojik komplo teorileriyle ilgili çok fikrim yok. Ama yine de kişisel mahremiyet ve veri güvenliği konularının aslında psikolojik olarak ciddi stres kaynakları olduğunu düşünüyorum. Özellikle kişisel alanı açısından duyarlı ve biraz da şüpheci kişiler için bu durum sanıyorum ki daha rahatsız edici olabiliyor.

Son olarak da uygulamayla ilgili hoşnutsuzluğun kaynağı ölüm korkusu olabilir mi diye soralım. Yaşlılık eşittir ölüm müdür gerçekten? Ölüme ne kadar yakın olduğumuzu maalesef yalnızca yaş belirlemiyor aslında. Yine de bilinç düzeyinde veya bilinçdışında bu korkuyu yaşıyoruz. Siz fark etmeseniz bile bilinçaltında tıkır tıkır çalışıyor ölüm korkusu. Çünkü bilinçdışı kronolojik bir mantıkla hareket etmiyor. Yaşlar ve çağlar aynı filtreleme olayındaki gibi karışık. Dolayısıyla hiçbirimiz ölüm korkusundan muaf değiliz. Yaşlılığın bu kadar tedirgin edici olmasının nedeni de kaçınılmaz olanı, ölümü hatırlatmak. Ölüme, yaşama, yaşlılığa yüklediğimiz anlamlar bu çağ içinde evirilmeye devam edecek. Ama şu an için temel merak ve kaygılarımız ortak. Telefonunuzda uygulama var ise filtreyi bir kez daha kullanmanızı, bu sanal taslağa daha şefkatle bakmanızı ve uygulamayı silip yaşamaya ve yaş almaya devam etmenizi tavsiye ederim.