Türkiye’de bugün Yılmaz Güney’in mirasını kim taşıyor, kim Yılmaz Güney’i temsil ediyor?

Yanıtını sinemada, sanatta, kültür hayatında ve siyasette arayalım.

Sinemada bugün Yılmaz Güney gibi ünlü birisi yok ülkemizde, Türkiye’de yaşayan halklara malum olan, onları temsil eden ve onlar adına devlete, haksızlığa isyan eden bir karakter yok. Bu çok önemli Yılmaz Güney’in Türkiye’deki sıradan insan, her nefer için, 1960-80 arasındaki temsili “halk adına, halkın yoksul kesimi için adaletsizlik mercii ve halka kan kusturan siyasi iktidara isyan eden adam” anlamına geliyordu.

Bu anlamda sinemada bunu temsil eden tek bir sinemacı yoktur Türkiye’de.

Edebiyata bakalım: Yılmaz Güney, Orhan Kemal ekolünün bir parçasıdır, buna karşın, Yılmaz Güney’de hikâyenin ya da romanın kurgusundan daha önce, daha esas olan, yenik ve zayıf insanın iç dünyasındaki çelişkilere odaklanmasıdır. Bu anlamda edebiyatta, iç dünyanın resmedilmesi anlamında, Güney ekolünün bir parçası olarak kimler görülebilir? Okuyanlara sormak lazım, Yılmaz Güney’in işlevini bugün görebilecek bir sanatçı yok, ama bu anlamda edebi eserler var çünkü.

Kültür sanat genel olarak ele alındığında, Yılmaz Güney bizim tarihimizde tutarlılığı, özellikle genç sanatçılara ve hatta sıradan insanlara yaklaşımı ile ünün yarattığı mesafeyi kaldıran ve halkla doğrudan ilişkiler yürüten sanatçı olarak görülüyor, aynı zamanda kültür sanat mafyasına teslim olmayan ve isyanını burada da sürdüren bir isim. Bu anlamda Türkiye’de bugün kültür sanat dünyası tümüyle iktidarın güdümündedir, teslim olmuştur, bu alanda at koşturan ünlü olan isimlere baktığımızda, kirli ilişkilerinin varlıklarıyla ve hatta eserleriyle çelişki taşıdığını görüyoruz. Kültür sanat dünyasının tümü teslim alınmıştır, 1960-80 arasında sosyalist ideolojinin egemenliği altında idi, şimdi bu alanda iktidar hâkimdir ve teslimiyet tarihimizin doruk noktasındadır.

Siyasete geldiğimizde, Türkiye Sosyalist Hareketi, darbeden sonra örgütsel olarak değil, esas olarak ideolojik olarak yenilmiştir, bu yenilgide eski sosyalistlerin işlevi kritiktir, özellikle döneklerin dünyası ve yaptıkları bu yenilginin sağlanmasında çok kritik olmuştur. Türkiye’de siyaset hiç olmadığı denli ikiyüzlü ilişkiler üzerine odaklanmıştır. Bu anlamda yalnızca Yılmaz Güney değil, geçmişteki pek çok insanın siyasi hayatımızdaki işlevlerini bugün yerine getiren hiçbir aday yoktur. Siyaseten sosyalist sol Osmanlı döneminin bile gerisindedir.

Genel olarak Yılmaz Güney anmalarında, kendisini tanıyan ve kimi eserlerinin yaratımında ona eşlik etmiş kimselerin konuşmalarına, hayatlarını nasıl kazandıklarına, ürettikleri eserlere baktığımızda;

1. Yılmaz Güney yaşadığı dönemde, onunla çalışanların hiçbirisi Yılmaz Güney’i anlamıyordu ve hiçbirisi bir düşün-estetik dünyasında onunla yol arkadaşlığı yapamamıştı, bu çok kritik.

2. Bu insanlar daha sonraki dönemde büyük oranda yalpaladılar ve son otuz yıllık dönemde, varolan çok değerli bir mirasın “heba” edilmesinde aktif rol aldılar.

3. Tamamına yakın, estetik, siyasal ve sinemasal bir ölüme yaklaştılar ve artlarında hiçbirisi kritik eserler bırakmadı. Tükendiler. Bu anlamda Yılmaz Güney, değil Cumhuriyet döneminin, son 500 yıllık tarihimizde, üretimiyle, sanatıyla ve iktidarın bir oyuncusu olmadan, halka dayanarak “sanatı mücadelesinin esası haline getirmiş” en ayrıksı figürlerden birisidir.

4. Hayatı hakkında iki olgusal gerçek durumu açıklar: 1960/ 1971/ 1980 darbelerinden sonra üçünde de hapse atılmış tek aydınımızdır. Dünya çapında eser verip sanatının doruk noktasına çıktığında, TC’nin Yılmaz Güney’e hediyesi eserlerini yok etmek ve vatandaşlıktan çıkarmak oldu.