(yarın son bölüm )

“History is not like some individual person, which uses men to achieve its ends. History is nothing but the actions of men in pursuit of their ends.” (The Holy Family, Ch. VI (1845))
Yani bizim sakallı diyor ki:

Tarih tekil bir birey gibi bir şey değildir, kendi amaçları için insanları kullanmaz. Tarih kendi amaçları peşinde koşan insanların eylemlerinden başka bir şey değildir. (Kutsal Aile)

Şimdi benim diyeceğim de basit: Yılmaz Güney çok yetenekli, başarılı ve uluslararası olarak başarıları teyit edilmiş bir delikanlı değildir. Onun belirli amaçları, belirli görevleri ve her şeyin ötesinde bir kavgası vardı. Yılmaz, kavgasının adamıydı. Bugün eğer birtakım kavgası olmayan, hiçbir şeyin mücadelesinin ceremesini çekmeyen, şu ya da bu kurumun yardımına muhtaç, ödül için birbirini yiyen biçare sanatçıkların Yılmaz Güney adına konuşması çok ayıp.
İstanbul da Yılmaz Güney’in kavgasının şehriydi ve aynı şekilde, Anadolu’dan İstanbul’a gelen her yiğidin ayrımcılığını, dışlamasını, hor görülmesini yaşamışt; bu nedenle Yılmaz Güney filminde en açık haliyle “seni yeneceğim Bizans” diye haykırmıştı.

Ödül alınca da, ödülün maddi parasını çeşitli kamu kurumlarına bağışlayan bir sanatçının ardından bugün ulufe peşinde koşanlar “onun sesiyle haykıramaz.”

Dramatik olarak en acı sözleri filmlerine diyalog yapmış Yılmaz Güney filmlerinin kaybedenlerinin bugün efendi pozunda Yılmaz Güney’i savunması ve anlatıyor gibi yapması da tuhaf:

Şimdiye kadar bütün insanlık tarihinin sınıf mücadelelerinin tarihi olduğunu damarındaki akan kanda hisseden birisiydi Yılmaz Güney.

Mücadeleden elini eteğini çekmiş, birtakım sahte ve kirli ihaleler peşinde koşan sanat sevicileri ve liboş-liboşe sanatçıların Yılmaz Güney’in sözcülüğünü yapması bir mirasa, ama özellikle de halkın manevi mirasına bir saldırıdır.
“Benim aklım bana karşı” diyen bir sanatçı elbette yüreğinde davası yeşermemiş insanların “direniş nesnesi” olamaz.

Düşmesin bizimle yola:
evinde ağlayanların
göz yaşlarını
boynunda ağır bir
zincir
gibi taşıyanlar!
Bıraksın peşimizi
kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!

Bu dava, davanın yükünden korkanların, davanın esrikliğini yüreğinde taşımayanların davası olamaz…