Kim isyan ederek sokağa dökülüyor ve yürüyorsa, bilin ki gerisinde hep aynı gerekçe var; esnek istihdam koşullarında çalışmaya tepki

Kim isyan ederek sokağa dökülüyor ve yürüyorsa, bilin ki gerisinde hep aynı gerekçe var; esnek istihdam koşullarında çalışmaya tepki. 4-C’li olarak çalışmaya zorlanan TEKEL işçileri, 50-D’li araştırma görevlileri, taşeron işçisi olmaya zorlanan Belediye-İş üyesi itfaiye işçileri bu gerekçeyle direnişte ve direniş deva ediyor.
Bunlara son olarak, geçtiğimiz salı günü gerçekleştirdikleri iş bırakma eylemiyle başta hekimler olmak üzere tüm sağlık çalışanları  ve örgütleri katılmış bulunuyor. Ancak hemen belirtelim, bu direniş sağlık çalışanları açısından bir ilk değildir. Direniş, sağlık çalışanlarının geçmişten gelen mücadelesinin yeni bir aşamasına karşılık geliyor. Bilindiği üzere, sağlık hizmetlerinde taşeronlaşma uygulaması sağlıkta dönüşüm projesinin hayata geçirilmesiyle başlamıştır. Sağlık çalışanları bu proje gereği önce klinik ve destek hizmeti çalışanları olarak bölündü. Eskiden kadrolu sağlık memurlarının yaptığı işler, düşük ücretli, iş güvencesiz taşeron işçilere devredildi.
Açıkça görülüyor ki, esnek istihdam hekim dışı sağlık çalışanları  arasında giderek yaygınlaşmıştır. Ardından sıra hekimlere gelmiştir. Performans uygulaması ve aile hekimliği esnek istihdamın tipik örnekleri olarak hayata geçirilmiştir. Şimdi gündeme gelen ve gerçekleştirilen “Tam Gün Yasası” ve kısa bir süre sonra gündeme getirilecek Kamu Hastane Birlikleri yasa tasarısı hekimler açısından esnek istihdam projesinin son halkasını oluşturuyor.
Hemen belirtelim, sağlık çalışanları örgütlerinin de açıkça ifade ettiği gibi tam gün çalışma iddiası tam bir aldatmacadır. Çünkü “Tam Gün” Yasası sağlık sistemiyle doğrudan ilişkilidir. Sağlık kurumlarının birer işletme olarak görüldüğü, piyasa anlayışının hâkim olduğu bir sistemde gerçek anlamda bir tam günden söz edilemez.
“Tam Gün” Yasasının “tam” olabilmesi, vatandaşın birinci basamaktan son basamağa, yani üniversite hastanelerine kadar hiçbir katkı payı  ödemeden sağlık hizmeti alabilmesi, ilaç ve diğer sağlık harcamalarının tamamının devlet tarafından karşılanması halinde mümkün olacaktır.
“Tam Gün” Yasası, tıp fakültelerinin temel işlevi olan eğitim ve araştırmayı  özendirici olduğunda, hekimlere ve diğer sağlık personeline “performans puanı karşılığı” ek ödeme yerine, emeklerini karşılayacak düzeyde, emekliliğe yansıyan bir temel ücretin verilmesini sağladığında “tam” olacaktır.
Yasa geçmiş (gerçi henüz yasallaşma süreci tamamlanmış değil. Cumhurbaşkanının onayını bekliyor. Ancak şurası gerçek ki, onaylanmaması  pek mümkün gözükmüyor) olsa da mücadele sürdürülmeli ve “Tam Gün” Yasası’nın koca bir yalan olduğu kamuoyuna bıkmadan usanmadan anlatılmaya devam edilmelidir.
=