Almanya’da 2,5 yılı aşkın bir süredir süren ‘NSU 2.0 Skandalı’nda yeni bir aşamaya gelindi.

Aşırı sağın hedefindeki kişi ve kurumlara gönderilen ‘NSU 2.0’ imzalı tehdit mektuplarının yazarının yakalandığı açıklandı. Gözaltına alınan zanlı, polis tarafından bilinen aşırı sağcı bir sabıkalı. 53 yaşında, işsiz bir bilgisayar teknikeri olan zanlının aşırı sağcı örgütlerle bağlantısına rastlanmamış. Yani onun da tıpkı Hanau ya da Halle’yi kana bulayan saldırgan gibi bir ‘bireysel terörist’ olduğu açıklandı.

Birbiri ardından açıklama yapan resmi makamlar, tehdit mektuplarının ardında polis teşkilatının içinde aşırı sağ örgütlenme olduğu kuşkusunun ortadan kalktığını, polis teşkilatının haksız yere suçlandığını ileri sürüyorlar. Bu arada Polis Sendikası da kendilerinden kamuoyu önünde özür dilenmesini talep etti.

Kuşkusuz, internetin sağladığı olanaklardan yararlanarak uzun süre faaliyetlerini sürdürebilen zanlının yine internette sürdürülen takibat sonucu yakalanması önemli bir başarı. Ancak skandalın en önemli ayrıntısı, yani zanlının ölümle tehdit ettiği kişilerin gizli adres bilgilerine nasıl ulaştığı konusu halen karanlıkta. Bu durum da, ölüm tehditlerinin altındaki ‘NSU 2.0’ imzasına ilham veren terör örgütü ‘NSU’yla ilgili soruşturmalarına ilişkin kuşkuları besliyor. Sözkonusu tehditlere hedef olanların yanı sıra konunun peşini bırakmayan politikacıların açıklamaları da bu doğrultuda. Sözbirliği etmişçesine zanlının tek başına hareket ettiği tezinin inandırıcı olmadığına işaret ediyor, soruşturulmanın derinleştirilmesini talep ediyorlar.

***

Bu konudaki kuşkuların haklı temelleri var.

‘NSU (Nasyonal Sosyalist Yeraltı)’ ve ‘NSU 2.0’ın tarihine bir göz atılınca bu görülüyor.

Kamuoyu NSU adı altında faaliyet gösteren terör örgütünün varlığını ilk kez 2011’de duydu.

Resmi açıklamalara göre örgüt 1998’dan itibaren aranan, biri kadın üç kişiden oluşuyordu. 2000-07 yılları arasında, sekizi Türkiye, biri Yunanistan kökenli dokuz göçmen ve bir Alman polisini öldüren, onlarca kişinin yaralandığı bombalı saldırılar ve çok sayıda silahlı soygun gerçekleştiren örgütün iki üyesinin yakalanmamak için intihar ettikleri açıklanmıştı. Örgütün hayatta kalan tek üyesi olan kadın ise teslim olmuştu.

NSU tam olarak nasıl bir örgüttü? Seri cinayetlerle ilgili soruşturmalar yıllardır neden sonuçsuz kalmıştı? Polis ve istihbaratın başarısızlığının ardında ne yatıyor? Almanya’daki diğer faili meçhul cinayetler ve bombalı saldırılarla, neo-nazi çevrelerle bağlantıları var mıydı? Sempatizanları, takipçileri var mıydı?

Soruşturmaların ve Münih’te beş yıl (2013-18) süren mahkemenin sonunda bu sorular yanıtlanmadı. Kurulan 13 meclis soruşturma komisyonunun yıllar süren araştırmaları da sonuç vermedi.

NSU davası karara bağlandıktan, örgütün yaşayan tek üyesi ve onlara yardım eden dört kişi cezalarını aldıktan sonra 2018’de ortaya ‘NSU 2.0’ çıktı.

NSU örgütünün ilk hedefi olan Enver Şimşek‘in ailesini temsil eden, Frankfurt Barosu avukatlarından Seda Başay Yıldız, ‘NSU 2.0’ imzasını taşıyan mektuplarla tehdit edilmişti. Başay Yıldız’ın gizli tutulan ev adresine gönderilen mektuplar, ancak resmi yollarla ulaşılabilecek özel bilgiler içeriyordu. Nitekim ilk tehdit mektubundan kısa süre sonra bu bilgilerin Frankfurt‘ta bir polis karakolundaki bilgisayardan sorgulandığı ortaya çıktı.

Daha sonra aşırı sağla mücadelenin aktif isimlerinden Sol Parti Genel Başkan Yardımcısı (birkaç haftadır partinin Eşgenel Başkanı) ve Hessen Milletvekili Janine Wissler ile tanınmış kabare sanatçısı İdil Baydar’a ölüm tehditleri ve ağır hakaretler içeren ‘NSU 2.0’ imzalı e-mailler gönderildiği öğrenildi. Bu tehditler gönderilmeden önce ve yine bu tehditler gönderilmeden önce Wissler ve Baydar hakkındaki kamuya açık olmayan bilgilerin Hessen eyaletindeki polis bilgisayarlarından sorgulandığı ortaya çıkarıldı. Ayrıca bu arada adres değiştiren Başay Yıldız’ın yeni adresine de benzer tehdit mektupları gönderildiği açıklandı.

Bu dönemdeki soruşturmalarda ‘NSU 2.0’ ile ilgili bir sonuç elde edilemedi. Ancak tüm Alman emniyet teşkilatı içinde birbiriyle bağlantılı çok sayıda aşırı sağcı memurun varlığı ortaya çıkarıldı. Bunlardan bir bölümü meslekten atıldı, bir bölümü açığa alındı. Hessen eyaletinin CDU’lu İçişleri Bakanı ve polis teşkilatı ağır suçlamalara, istifa çağrılarına hedef oldular. Sonunda Eyalet Polis Teşkilatı Müdürü görevinden istifa etmek zorunda kaldı.

Bir Doğu Avrupa ülkesinden alınmış e-mail adresinden gönderilen çoğu ‘NSU 2.0’, bir bölümü de Hitler döneminden çeşitli faşist örgüt ve kurumların adıyla imzalı tehdit mektupları Mart 2021 ortasına kadar gönderilmeye devam etti. Toplam 115 mektubun bir bölümü doğrudan kişileri, bir bölümü de çeşitli devlet kurumlarını hedef alıyordu. Tehdit edilenler arasında NSU davasında öldürülen göçmenleri temsil eden avukatlar, gazeteciler, sanatçılar ve çoğu Sol Parti ile Yeşiller’den politikacılar (örneğin Deniz Yücel, Sevim Dağdelen, Helin Evrim Sommer, Gökay Akbulut, Claudia Roth, Belit Onay, Filiz Polat, Jutta Dittfuth, Federal Sağlık Bakanı Jehns Spahn, SPD Eşgenel Başkanı Saskia Esken, Yeşiller Eşgenel Başkanı Robert Habeck vs.) yer alıyordu.

Soruşturmayla ilgili açıklamalar zanlının kamuoyundan gizli tutulan adresleri ve kişisel bilgileri, polis karakollarına telefon ederek ve kendisini polis olarak tanıtarak elde etmiş olabileceği tahminini içeriyor.

Bütün bunların ardında sadece aşırı sağcı bir ‘bireysel terörist’ olduğu iddiasına kabare sanatçısı İdil Baydar’ın yanıtı şöyle:

“Zavallı, saf bir polis teşkilatı tahminine inanmıyorum. Kişisel bilgilerimiz çeşitli karakollardan, hem de konuyla ilgili tek bir kayıt yapılmadan kolaylıkla dışarıya verilmiş. Tesadüfün bu kadarı da biraz fazla bence.”

yine-bireysel-terorist-iddiasi-872649-1.