Kuruluşunun 40. yılında YÖK’ü tartışırken bunun mevcut iktidardan bağımsız yapılamayacağını biliyoruz. AKP’nin bahsi geçmeden yapılan YÖK tartışmasının da ayakları yere basan, sahici bir tartışma olmadığı çok açık.

YÖK’le mücadele AKP’yle mücadele demektir

SARYA TOPRAK

12 Eylül Askeri Darbesi’nin ardından kurulan YÖK geçmişten bugüne bir mücadele başlığı olarak güncelliğini koruyor.

12 Eylül öncesi üniversiteler başta olmak üzere tüm gençlik kesimleri faşizme karşı etkin bir mücadele hattı ördü. 6. Filo’yu denize dökenler, fındık işçileriyle dayanışanlar, bağımsızlık için mücadele edenler bu memleketin gençleriydi. Üniversitelerden çıkıp direnen işçilerin direnişine omuz vererek, hangi dağ efkârlıysa oraya giderek dönüşümün de öncüsü oldular. 12 Eylül darbesi ile ezilmek istendiler.

YOL’A DÜŞÜRENLER

12 Eylül’ün ardından ülkenin tamamında bir dönüşüm dalgası başlamışken bundan en yakıcı biçimde etkilenen yer ise üniversiteler oldu. Üniversitelerin bu şekilde doğrudan hedef alınması şaşırılacak bir durum değildi. Tüm dünyada gerici, faşist iktidarlara ve sistemin kendisine karşı büyütülen mücadeleler hep üniversitelerden alevlendi. Üniversiteler hep ‘yol’a düşüren’, ‘umut ettiren’ alanlar oldu. Memleketin devrimci damarını ezmeye çalışanlar ise üniversiteyi ilk hedef olarak belirledi. YÖK eliyle üniversiteler siyasi iktidar tarafından denetlenebilir, yönetilebilir bir hale getirildi. Önü kesilmek istenense bağımsızlık mücadelesiydi.

Kuruluşunun 40. yılında YÖK, AKP’den bağımsız tartışılamaz. AKP ile YÖK aynı zihniyetten beslenerek memleketi bu karanlığa itti. 12 Eylül’ün ardından YÖK’ü en büyük baskı aracı olarak kullanan iktidar AKP. Üniversite dediğimiz şeyin içine aldığı her alanı tarumar ettiler. Bilimsel düşünce, kamuculuk, laiklik, toplumsal cinsiyet… Bugün mücadelemiz bu memleketin emekçilerinin, gençlerinin, kadınlarının bütün kazanımlarını yok etmek isteyen bu iktidara da karşı. Bu iktidar niteliksiz eğitimin, kadına şiddetin, kadın cinayetlerinin, yoksulluğun, hayat pahalılığının, işsizliğin, kısacası her şeyin sorumlusudur.

YÖK’e istediği kişiyi soruşturma olmaksızın işten atma yetkisi veren bu iktidar. “Bu Suça Ortak Olmayacağız” diyen 5 bin akademisyen KHK ile ihraç edildi. Rektörlük seçimleri kaldırılarak tüm yetki Cumhurbaşkanı’na verildi. Bu antidemokratik uygulamaya karşı mücadele eden öğrenciler şiddetle, gözaltılarla, tutuklamalarla sindirilmeye çalışıldı. Melih Bulu, Naci İnci, Mahmut Ak, Handan İnci ve daha nicesi… Kayyum rektörler öğrencilerini ihbar etmekten utanç duymadılar.

YER ALTINDAKI KÖSTEBEKLERIZ

Üniversite fikrine savaş açıldı. AKP’nin gençlikle olan inatlaşması bitmedi. Çünkü hayal ettikleri ‘dindar kindar nesli’ yaratamadılar. Şimdi AKP’nin aşamadığı o barikatı toplumun tüm kesimleriyle buluşturma zamanı. Düşlenen memleket için, dünya için sermayeye karşı da AKP’ye karşı da umutsuzluğa kapılmadan mücadele etmek gerek. Marx’ın betimlemesindeki köstebekleriz. Üstten bir bakışla belki görülmeyiz. Zaman zaman sesimiz toprağın altından yukarı ulaşmaz. Ama hep ordayız. Tüneller kazıyoruz… Bıkmadan, umutsuzluğa kapılmadan. O tünelin elbet bir sonu var. O tünel elbet aydınlığı bulacak.