Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Boğaziçi Üniversitesi'ne atanan kayyum rektör Melih Bulu'nun rektörlük başvuru şartlarını sağladığını savundu.

YÖK'ten kayyum rektör savunması

Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı, "Prof. Dr. Melih Bulu, diğer adaylar gibi rektörlük başvuru şartlarını sağlamaktadır," açıklamasında bulundu.

YÖK'ten yapılan açıklamada "Bir üniversitenin başarılı bir şekilde yönetilmesini atanan rektörün o üniversitenin kadrolu elemanı olma şartına bağlamanın, akademinin küresel yapısında da anlamlı bir karşılığı ve gerçekliği bulunmamaktadır. Bir üniversiteye rektör (adayı) olabilmek için, eski veya yeni hiç bir mevzuatımızda ilgili üniversitenin kadrolu profesörlerinden biri olma gibi bir koşul aranmamıştır. Cumhurbaşkanı tarafından rektör olarak atanan Prof. Dr. Melih Bulu’nun idari tecrübesi bağlamında atanmadan önce İstinye Üniversitesinde kurucu rektör, Haliç Üniversitesinde rektör olarak görev yaptığı ve Şehir Üniversitesinde dekanlık vazifesinde bulunduğu da hatırlanmalıdır. Bir üniversitenin başarısı için rektör atama şekli elbette önemlidir, fakat atama süreci sonrasındaki performansı daha da önemlidir. Ülkemizde maalesef, üniversite rektörü atanması, meselenin hem başlangıcı hem sonucu olarak görülmektedir. Boğaziçi Üniversitesi, geçmişte iki dönem, uzun yıllar farklı bir üniversite mezunu ve mensubu bir bilim insanı tarafından başarılı şekilde yönetilmiş ve bu durum hiçbir zaman eleştiri konusu yapılmamıştır." ifadeleri kullanıldı.

Boğaziçi Üniversitesi rektörünün atanmasından sadece bir iki gün sonra üniversitelerin akademik performanslarına yönelik raporun da kamuoyuyla paylaşıldığı söylenen açıklamada, şu değerlendirmede bulunuldu:

"Fakat maalesef kamuoyu dikkatini şeffaflık için de paylaşılan bu verilerden ziyade rektör atama şekline yoğunlaştırmakta ve konuya siyasi bir veçhe kazandırılmaktadır. Rektörleri atandıklarında kadrolarının o üniversitede bulunup bulunmadığı ile değil, yıl bazında üniversitesinin eğitim ve araştırma kapasitesine katkısı açısından değerlendirmek, teşvik veya tenkit etmek, hatta bu başlıklarda somut, ölçülebilir ve bilim dünyasının mutabık kaldığı başarısızlıklar varsa bu kişilerin süresinin sonlandırılmasını talep etmek gerekir. Türk bilim hayatını daha da ileri götürmek istiyorsak bugünden bu gibi konular üzerinde özgürce tartışmalı, fikir üretmeli, yükseköğretim ile ilgili geniş mutabakat sağladığımız başlıkları hayata geçirmeliyiz.

Konuyu tüm akademik ve idari personelinin maaşlarının, tüm giderlerinin, tüm altyapılarının devlet tarafından karşılandığı, atanan yöneticilerine sürelerinin sonuna kadar, atanan öğretim üyelerine emekli oluncaya kadar devlet tarafından koşulsuz iş garantisinin verildiği ama yöneticilerinin atanmasında üst kamu yönetiminin söz sahibi olmadığı bir düzenin gerektiğine getirirsek, söylemek gerekir ki böyle bir model yaşadığımız dünyada bulunmamaktadır."

Açıklamada, "Dolayısıyla yükseköğretim ile ilgili konuların tek tek değil, bir sistem dahilinde ve bütünlük içinde ele alınması, felsefi bir zemine oturtulması, toplumda geniş mutabakatlar aranarak ve sağlanarak çözüm üretilmesi gerekmektedir." ifadesi kullanıldı.

YÖK'ün bu amaçla gelecek aylarda bilim hayatının daha ilerlemesi, üniversitelerin daimi tekamül esasında daha hızlı gelişerek kalite eksenli büyümenin tesisi, ayrıca akademik ortamın kendi kendisini denetlediği ve geliştirdiği bir iklim oluşturmak için sistemin bütün bileşenlerini kucaklayan bir girişiminin olacağı da ileri sürülen açıklamada, öğrencilerin nitelikli bilgi sahibi olmasının, Türkiye'nin geleceğine, kalkınmasına katkı sağlayacak şekilde donanmasının önemi sebebiyle bütün gayretlerin üniversitelerle birlikte öğrenci merkezli yaklaşımlara yöneltilmesi gerektiği iddia edildi.

Açıklamada, ayrıca şunlar kaydedildi:

"Son olarak üniversiteler tek başına bir rektörün bilimsel birikim ve idari tecrübesi ile yönetilecek kurumlar değildir. Üniversitelerimizin üst yöneticileri üniversitenin bütün bileşenlerine kulak vermeli, onlar ile istişare içinde süreçleri yönetmelidirler. Boğaziçi Üniversitemizin de hocası, öğrencisi ve idari personeli ile birlikte bir bütün halinde bilimin ışığı altında sürekli başarıyı ve daha iyiyi arayacağına ve doğru olanın da bu olduğuna inanıyoruz.

Boğaziçi de dahil bütün üniversitelerimizin rektörlerinin ayrım yapmaksızın bütün hocalarını, bütün öğrencilerini o üniversitenin en büyük serveti olarak gördüğüne de inanıyoruz. YÖK olarak evrensel kriterler çerçevesinde Türkiye için bilim üreterek birikimini ve enerjisini ülkemizin kalkınması için harcama yolunda Boğaziçi Üniversitesini dün olduğu gibi bugün ve yarın da destekleyeceğimizi ifade etmek isteriz."