Yokluk içinde bolluk

Galatasaray 6 ilk 11 oyuncusu ve teknik direktöründen yoksun çıktığı Kayserispor deplasmanında net bir skorla, 3-0 kazanarak kaostan kısmen de olsa çıkmayı başardı.

Donk, Fernando ve N’diaye. Orta sahasının ortasında 3 ilk 11 oyuncusundan yoksun sahaya çıkmak demek maçın favorisi olma özelliğini doğrudan rakibe teslim etmek demek. Hele hele 2 sezondur çözemediğiniz deplasman problemi ve bu orta sahaya, yukarıdaki oyuncuların yokluğunda girecek Selçuk İnan’ın mevcut formu ve fizik durumu düşünüldüğünde. Kayserispor’u İstanbul’da Fenerbahçe karşısında izlediğimiz maçı akıllara getirdiğimizde Mensah’ın orta sahayı tek başına teslim alacağını ve Cherry ile Bilal’in sarı-kırmızılıların kanatlarını, özellikle de problemli sol savunmasını bir hayli meşgul edeceğini de düşünmüştük. Ancak ilk yarıda bu tahmin edilenlerin hiçbirisi sahaya yansımadı. Stoper özellikli 3 oyuncuya teslim edilen defans ve o defanstan ileriye fırlatılan her serseri topu toplamaya çalışan Onyekuru’nun çabalarıyla Galatasaray’ın ilk yarıdaki takım boyu bir hayli kısaldı. Aslında Onyekuru ve ilk yarıda bir hayli hareketli olan Feghouli’nin oyununa iyi bir 9 numara eklenebilseydi konuk takım devreyi daha farklı bir skorla önde kapatabilirdi, ancak Sinan son haftalarda alıştığımız gibi cılız, etkisiz ve savruktu. Aynı savrukluğu Kayserispor hücum hattında da gördük. Sezon başında bu kadar büyük potansiyel içeren bir takımın bu derece kötü futbol oynaması çok yazık. Muslera’nın maçın 10 dakika uzamasına sebep olan sakatlığı sonrası Kayseri’nin rakip kaleye yükleneceğini düşünüyordum, ancak Onyekuru ve Ömer Bayram sol kanattan yaptıkları 4 hücum ile rakibin ritim bulmasına bir türlü izin vermeyip maçı aldılar. 2 gol, 1 kırmızı ve 1 sarı kart.

Galatasaray camiasının büyük bir merakla beklediği santrafor transferinin arkasında şöyle bir problem var. Birçok maçta eksikliğinin hissedildiği söylenen santraforun nasıl bir oyuncu olması gerektiği hakkında net bir fikrimiz yok. Set oyununda ve rakip sahanın ortası ile rakip kale arasında kalan bölgedeki hücum organizasyonunda büyük sıkıntılar yaşayan bir takımın gol problemini Burak Yılmaz gibi bir hedef santrafor mu çözecek yoksa Johan Elmander gibi takımın boyunu kısaltan ve orta saha ile hem defansif hem ofansif yönde sürekli alışveriş içinde olan gezici bir forvet mi? İşin kötüsü deplasmandaki Porto maçı ilkine, Schalke ve Fenerbahçe maçları veya Süper Lig’de alınan deplasman mağlubiyetleri ikincisine ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Bu yüzden tarihler 1 Ocak olduğunda alınacak hücum oyuncusunun ne tipte olacağı ve hangi eksikliği kapatacağı da sezonun geri kalanını büyük ölçüde etkileyecek.