Bundan sekiz-dokuz yıl önce, gaddarca bir şiddet içeren Kurtlar Vadisi dizisinin neden bu kadar tutulduğuna dair sorulara verilen cevapların başında şu geliyordu: “Gerçekleri anlatıyor da ondan.”

Türkiye üzerine araştırma yapmayı düşünen sosyal bilimciler için çok iyi bir malzeme olabilecek bu cevap, başka soruları doğuruyordu tabii: Halkın gerçeklikle nasıl bir ilişkisi vardır? Örneğin, bir TV dizisinin gerçekleri anlatması halk için bu kadar önemli midir? Peki, en temel insani değerler bağlamında, ‘derin devlet’ için gözünü kırpmadan kan döken karakterlerin özdeşleşme nesnesi olarak sunulduğu bu anlatıdaki gerçekler nasıl algılanmaktadır? Peki bir şeyin gerçek/gerçekçi olması, onun doğru olduğu anlamına gelir mi? ‘Devlet’ adı verilen ve iktidarda kim varsa ona göre şekillenen bir organizmanın vatan-millet-Sakarya söylemiyle açıkça kirli işler çevirmesine karşı bir tepki oluşması gerekmez mi?

Bunları sormaya fırsat kalmadan, toplumun ‘gerçekçi’ dizilerle arası feci biçimde bozuldu. Bu altı boş gerçeklik arzusundan kopuşun örneklerini üç ana başlıkta incelemek mümkün: 1. Pandemi yokmuş gibi yapanlar, 2. Tarih yokmuş gibi yapanlar, 3. Matematik yokmuş gibi yapanlar.

***

Pandemi yokmuş gibi yapan dizilerde, iki yıla yakın bir süredir içine sıkıştığımız Covid-19’a dair hiçbir şey göremezsiniz. İnsanların salgın hastalıktan kırılmadığı, iç ve dış mekânlarda tek bir karakterin bile maske takmadığı, salgın yüzünden hiçbir işçinin işsiz ve hiçbir işyerinin müşterisiz kalmadığı ilginç bir Türkiye’de geçen bu hikâyelerin seyircileri başka bir ülkeden midir acaba?

Tarih yokmuş gibi yapan diziler sadece bugünün değil, anlattıkları dönemin gerçekliğini de görmezden geliyor. Ama ne ilginçtir ki, tarihin mümkün olduğunca gerçekdışı bir anlayışla yeniden kurulduğu bu diziler de çok tutuluyor. Örneğin İslam’la ilişkisi epey sıkıntılı, asıl isminin Osman değil Ataman olduğuna dair ciddi tartışmalar dönen bir tarihsel karakter, abartılı kostüm ve dekorlar eşliğinde, tuhaf bir konuşma tarzıyla herkese atar-gider yapan bir mücahit olarak sunuluyor, ama gerçeklik sevdalısı seyirciler hiç itiraz etmiyor. (Bu arada, Osman mı Ataman mı tartışması bir yana, Osmanlı’nın ilk dönemindeki adlandırmalar epey ilginç: Ertuğrul Gazi, diğer oğullarına Gündüz, Saru Batu Savcı gibi Türk isimleri verirken neden bu çocuğuna Osman desin ki? İslami gerekçeler söz konusuysa, neden ilk dört halifenin en tartışmalı olanı -Osman- seçildi de önceki halifeler seçilmedi? İslamcı bir karakter olarak sunulan Osman Bey, kendi çocuklarına neden peygamber veya halife adları koymadı?)

Dede Korkut hikâyeleri gibi ‘hikâye olarak’ anlatılsa sorun yok, ama son 20 yılın politik yapısıyla örtüşen bu dizilerde özdeşleşme mekanizması öyle bir işliyor ki, elinde kılıç-kalkanla ekran karşısına geçen ‘cumhur’, izlediği şeyin gerçekliğini zerre kadar önemsemiyor. Hiç sorgulanmayan bu gerçekdışılık sayesinde tarih yeniden yazılıyor -Kuruluş Osman, Diriliş Ertuğrul, Payitaht Abdülhamid vs. Bir de bunlara yeni eklenen Destan adlı dizi var ki, Amazonlar gibi ok atan, kurtlarla dolaşan kadın kahramanına bakarak tam “Aaa, bağımsız bir kadın karakter, ne güzel!” diyecekken bir gülme tutuyor, diyemiyorum.

Farkındasınızdır, bu gerçek düşmanlığı, bu yalan-dolan sevdası Gezi Direnişi’nden hemen sonra başladı. İmam ve müezzinleri, Karaköy’de türbanlı bacının üstüne işeyen deri pantolonlu yarı çıplak adamlarla başlayıp camide içki içen çapulcularla devam eden öyle bir yalan fırtınası başlattılar ki, cemaat yalan üretme konusunda ne yapacağını şaşırdı. Son sekiz yıldır giderek yükselen çok şaşırtıcı bir yalan furyası var -belki varlığı şüpheli diplomayla cumhurbaşkanı olunabilen bir ülkede hiç de şaşırtıcı değildir, ben abartıyorumdur belki de...

***

Matematik yokmuş gibi yapanlara gelince…

Geçen hafta, içinde benim de yazım bulunan bir kitabı alamadığımı söylemiştim. Fiyatı 58.99 İngiliz birimi olan kitap, TL’ye çevrilince 980 birime fırlıyordu. Bu bir haftada İngiliz birimi değişmedi, ama benim maaşımı aldığım Türk birimi değişti. Yeni fiyat: 1,070 Türk birimi… Matematik yokmuş gibi yapanlar (diziler, ekonomist başganlar vs.) bu birimi 1071’le bağdaştırmayı tercih ediyorlar, böylece çember kapanıyor.

Böylece çember kapanıyor ama, ‘yokmuş gibi yapanlar’ın final sezonunu izlediğimizi bilmek de ayrı bir heyecan katıyor.