Zengin ve soylu geçmişlerini reddederek devrime katılmışlardı. Büyük Ekim Devrimi, fedakâr ve büyük entelektüel kadınların katkılarıyla kazanılmış bir devrimdi

Yoksullar için okul açtılar, silahlı gösterileri yönettiler

Üç hafta sonra büyük Ekim Devrimi’nin yüzüncü yıldönümünü kutlayacağız. Tarihte ilk kez emekçiler, egemenlerin rejimini yerle bir ederek kendi iktidarlarını kurdular. Büyük Ekim Devrimi’nden elbette çıkaracağımız çok ders var. Yaklaşık üç hafta sonra dünyanın hemen her yerinde komünistlerce büyük törenlerle kutlanacak olan büyük Ekim Devrimi’nde rol oynayan öncü kadınlardan da söz edilecek elbette. O kadınlar devrimden önce de devrimci mücadele adlarını duyurmuş büyük kişiliklerdi.

Özellikle adları devrim tarihine yazılmış sekiz büyük devrimci kadını bir kez daha anımsatalım.

Krupskaya: Lenin’in yoldaşı
Herhalde bu devrimciler arasında Nadezhda Krupskaya’nın özel bir yeri vardır. Kendisini Marksizm’e adamış bir devrimciydi Krupskaya, ama daha çok Lenin’in eşi olarak bilindi, tanındı. St Petersburg’da soylu bir subay ailesinin kızı olarak doğdu. Kız lisesindeki öğrenim yaşamı boyunca birçok tartışma kulübünün üyesi olarak oldukça aktif bir gençlik geçirdiği anlaşılıyor. Bu kulüplerden birinde tanışmıştır zaten büyük Lenin’le. Düşüncelerinden etkilendiği Lenin’e 1896’daki Sibirya sürgününde eşlik etmiştir. İkisi Sibirya’ya vardıktan sonra evlenmişlerdir. Geleneksel anlamda bir karı koca olmanın dışında ömür boyunca bir yoldaş, bir mücadele arkadaşı olarak kalmışlardır birbirleri için. Krupskaya, Sibirya sürgünü sonrası gittikleri Cenevre’de yayımlanan devrimci gazete Iskra’nın editörlüğünü yapmıştır uzun süre.

Nisan 1917’de Krupskaya ile Lenin Rusya’ya döndüler. Devrimden sonra cehaletle savaştan sorumlu Sovyetler Birliği Halk Eğitimi Sekreteri Anatoly Lunacharsky’ye bağlı olarak çalışmaya başladı. Sonra on yıl boyunca Sovyetler Birliği Eğitim Bakan Yardımcılığı yaptı. Gençlik örgütü Komsomol’un kuruluşundan ötürü çok heyecanlandığını söylerler Krupskaya’nın, bu kurumun ateşli bir savunucusu olmuştur.

Lenin’in sağ kolu: Inessa Armand
Inessa Armand da unutulmaması gereken devrimci kadınlardandır. İyi bir komünist, muhteşem bir feministti. Devrimci hareketin önemli figürlerindendir ve kimi kaynaklara göre Lenin’in hayatının aşkıydı. Sanatçı bir aileye mensup olarak Paris’te doğdu. Teyzesi ve büyükannesinin yanında Moskova’da büyüdü. 19 yaşındayken çok zengin bir tekstil fabrikatörünün oğluyla evlendi. Armand ve kocası aynı devrimci idealleri paylaşıyorlardı. Yoksul köylü çocuklar için bir okul açmışlardı örneğin.

1907’de politik çalışmalarından ötürü tutuklandıktan sonra bir yıl kuzey Rusya’da sürgün hayatı yaşadı. 1908’deki sürgün cezasından Paris’e kaçarak kurtulabildi. Lenin’le burada tanıştı. Müzikal yeteneğiyle, çekiciliğiyle Bolşevizm’e olan tutkusuyla, birkaç dili çok iyi konuşabilmesiyle bu genç kadın kısa sürede Lenin’in sağ kolu oldu. Ekim Devrimi’nden sonra Armand, Komünist Parti içinde kadın eşitliği için mücadele veren birim ile sendikaların başına getirildi. Ayrıca ilk Uluslararası Komünist Kadınlar Konferansı’nın da başkanlığını yapmıştır. Inessa Armand, 1920’de 46 yaşında koleradan yaşamını yitirdi.

Natalia Sedova büyük bir devrimciydi. Ama daha çok Leon Troçki’nin eşi olarak tanındı. Zengin bir tüccar ailesinden geliyordu.
Eğitimini Rusya’da yaptı. 20’li yaşlarının başında Paris’te bir sanat sergisinde Troçki’yle tanıştı. Iskra gazetesinin destekçisiydi, Troçki de gazetenin Londra temsilcisiydi.

Birinci Dünya Savaşı boyunca Troçki ve o Viyana’dan Paris’e, Zürih’e, tüm Avrupa’da dolaşmak zorunda kaldılar. Sedova ve Troçki, Mayıs 1917’de Rusya’ya döndüler. Devrimden sonra Eğitim Bakanlığı’nda Müzeler ve Eski Eserlerden sorumlu oldu. 1929’da Troçki ile Meksika’ya gitti. 1940’da Troçki’nin ölümünün ardından Sedova, Paris’e gitti ve eski devrimcilerle ilişki kurdu. Yazdığı Troçki biyografisiyle meşhurdur.

Feminist Komünist: Kollantai
Alexandra Kollontai devrimcilerin hemen hepsinin adını duydukları büyük bir feminist komünistti. Devrimciydi, devlet adamıydı (karşılayacak başka bir kelime bulamadığım için bu sözcüğü kullanmak zorunda kaldım, bu hoşa gitmese de bir klişe maalesef), diplomattı. Daha da önemlisi Rusya’da bakanlık görevine atanan tarihteki ilk kadındı. Bu kendisinin de kazanılmasında büyük payı olan kadın hakları savaşının bir başarısı sayılmalı.

Ukrayna’da doğmuştu ama St.Petersburg’da büyüdü. Erken yaptığı evliliğinin bitmesinin hemen ardından eğitim vakıflarında çalıştı uzun süre. Zürih’te eğitim için bulundu, Finlandiya’da uzun süre yaşadı. Kollontai, 1915’te Bolşeviklere katıldı, Rusya’ya döndü. Sosyal refah komiserliğine atandı döner dönmez. Rusya’da kadın hakları konusundaki çalışmaları ile başlatılan kadın erkek eşitliği konusundaki reformları yönetti. Stalin dönemi boyunca Kollontai, Norveç, Meksika ve İsveç’te diplomat olarak görev yaptı.

Larisa Reisner adı da herkes tarafından çok bilinen bir isim değil. Çağdaşlarınca “Rusya Devrimi’nin Savaşçı Bakiresi” olarak tanımlanır. Polonya’da doğmuştu. Hukuk profesörü bir ailenin soyundan geliyordu. St. Petesburg’da yüksek eğitimden sonra Reisner edebi kariyerine başladı. Savaş karşıtı bir yayın olam Rudin’i yayımladı. Şubat Devriminden sonra da Maksim Gorki’nin Novaya Zhizn gazetesi için çalıştı.

1917’de Lunacharsky’nin sekreteri olarak Smolyn Enstitüsü’nde çalışırken sanatsal anıtların korunmasında görev aldı. Bolşevik partiye katıldıktan sonra Reisner “türünün tek örneği” olarak askeri politikacı oldu. 1919’da Moskova’da Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda görev yaptı. 1923’te Almanya’tya seyahat etti, devrimin birinci elden tanığı olarak bir dizi makale yazdı, daha sonra bunlar “Berlin, October 1923” ve “Hamburg at Barricades” adıyla yayımlandı. Almanya’da kaldığı süre boyunca uluslararası devrimci Karl Radek’le ilişkisi oldu. Reisner üç yıl sonra 1929’da Moskova’da öldü. Sadece 30 yaşındaydı.

Sofia Panina da zengin bir sanayicinin kızıydı, Rusya’nın ilk feministlerindendi. Bakanlar Kurulu’nda görev alan ilk kadındı.

Bölgesel hükümette Vakıflar Bakan Yardımcısı oldu, ardından Yaygın Eğitim Bakan Yardımcılığı’na getirildi. Moskova’da doğdu bu kentte eğitim gördü. 20’li yaşlarının başında St Petersburg’un işçi sınıfının yaşadığı bölgelerindeki okullarında yoksul çocuklar için “ücretsiz kantinler” kurdu. Ayrıca işçi sınıfına mensup aileler için bakım evleri oluşturdu.

Devrimden sonra politik kariyeri St. Petersburg Duma’sında başladı. Otokrasiye düşmandı, ama adı “Kızıl Kontes”ti. Bölgesel yönetimin bir mensubu olarak Eğitim Bakanlığı’nın demirbaşlarının Bolşeviklere transfer edilmesine karşı çıkmıştı. Bu ve benzeri tutumlarından ötürü Petrograd Sovyeti tarafından yargılandı ama bağışlandı, cezası genel kınama’ya çevrildi.

1918’de General Anton Dernikin’e katıldı. Ama birkaç yıl sonra Amerika’ya gitti, orada büyük Rus yazarı Tolstoy için kurulan vakfın kurulmasında büyük rol oynadı.

Vera Zasulich devrimcilerce çok iyi bilinen bir isimdir. Menşevik bir yazardı. Sonradan yoksul düşmüş soylu bir aileye mensuptu. Yüksek eğitimini yaptıktan sonra St. Petersburg’a taşındı ve fabrika işçileri için açılan okur yazarlık kurslarında eğitmen oldu. 1870’de Bakunin’e ve onun öncülüğündeki anarşist çevreye katıldı. Zasulich ve anarşistlerin St Petersburg valisi albay Fyodor Trepov’a suikast planı yaptıkları zamandı.. Trepov’u ciddi olarak yaraladı ve yakalanmadan Avrupa’ya kaçtı. 1905 Devrimi’nden sonra Rusya’ya döndü ve bu kez Georgy Plekhanov’a katıldı.

Zasulich Ekim Devrimi’nde de yer aldı. Ve Lenin’i destekledi. Devrimden kısa süre sonra 1919’da öldü.

Rosalia Zemlyachka da önemli figürlerdendi. Yahudi kökenli bir devrimciydi, politikacı ve devlet adamıydı. “İblis” ve “Kızıl Terörün Kızıl Saçlı Tanrıçası” adlarını taktılar ona. Bunu hak ettiği kanısında değilim. Kızıl Sancak Nişanı almış ilk kadın olduğunu da anımsatalım.

Zengin bir ailede doğdu, gençlik yıllarını muhteşem bir tıp eğitimi aldığı Kiev’de geçirdi. Eğitim hayatı boyunca devrimci eylemler içinde yer aldı. Rusya’daki ilk devrim girişiminde de bulundu. 1917’de Moskova’da işçilerin silahlı gösterilerini komuta etti.

Devrimden sonra Kırım Bölgesel Komitesi Sekreteri olarak görev yaptı. Burada Bela Kun’la birlikte 1920 - 21 arası karşı devrimcilere karşı aldığı önlemlerle adını duyurdu. 1947’de öldü ve naaşı Kremlin’deki Liderler mezarlığına gömüldü.
Büyük Ekim Devrimi, bu fedakâr ve büyük entelektüel kadınların katkılarıyla kazanılmış bir devrimdi. Hepsini saygıyla anıyoruz.