Uzun zamandan beri gündemimiz kurların hareketi. O kadar hızlı hareket ediyor ki gün içerisinde bile takip etmek zorlaşıyor. Neden yükseldiğini de biliyoruz: iktidar istediği için. Evet, yanlış okumadınız; iktidar liranın değer kaybetmesini istiyor ve bunun için de her tür “tedbiri” alıyor. “Rekabetçi” olacağımız iddiası da gerekçe olarak sunuluyor.

Bu amaçla önce Merkez Bankası faizleri hızla indirdi. Bunun sonucunun kurların yukarı gitmesi olacağını biliyorlardı. Bu sebeple faizleri indirdiler zaten. Ardından sık sık Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “göreceksiniz faizler daha da inecek” açıklamaları gelmeye başladı. Her açıklama ardından da kurlar biraz daha yukarı gitti. Öyle ki Erdoğan’ın konuşma yapacağı duyurulduğunda bile kurlar hareketlenmeye başlıyor.

Salı gecesi Erdoğan’ın katıldığı bir televizyon programı sırasında ve sonrasında dolar yeniden çok hızlı yükseldi, hatta gece yarısına doğru 14 lira seviyesine yaklaştı. Çarşamba günü de mecliste grup konuşması vardı. Gözler bu konuşmaya çevrilmiş iken döviz piyasasına satış geldiği görüldü. Kısa bir süre sonra MB’den “sağlıksız fiyat oluşumları nedeniyle” kurlara müdahale ettikleri yönünde bir açıklama geldi. Bu açıklama bana hiç inandırıcı gelmedi çünkü zaten son iki haftadır kurlardaki hareket oldukça hızlı oluyordu. Gün içerisindeki değişim %7-8’lik bantlara kadar çıkıyordu. O zaman, “müdahalenin” gerekçesi başka bir şey olmalı.

MB’nin yaptığı satışlar nedeniyle bir ara 12,40 seviyesine kadar gerileyen kurlar hızla yeniden 13,30 seviyesine kadar yükseldi. Müdahalenin etkisi aynı gün içerisinde kaybolmuş gibiydi.

MB müdahalelerinin normalde yapması gereken etkiyi bu sefer göremedik? Çünkü “müdahale” için kullandıkları “döviz satışı” yönteminin sürdürülmesinin mümkün olmadığını herkes biliyor. Bankanın net rezervlerinin ekside olduğu bir dönemde, nereye kadar ve ne kadar satış yaparak müdahale edebilirler ki? Tüm piyasa aktörleri bunu biliyor.

Bu durumda, ben diyorum ki; Çarşamba günü yapılan satışlar, kur hareketliliği ile Erdoğan’ın konuşması arasındaki bağı sınırlamak üzere yapılmıştır. Diğer bir ifade ile Erdoğan konuşurken yükselen kurların, bu sefer daha aşağılardan bir yerden başlayarak yükselmesi ve sonuç olarak bir önceki güne göre çok fazla değişime yol açmaması için yapılmıştır.

Evet, çarşambadan beri kurlarda bir “yatay” seyir görüyoruz. Ama “yataya geçtiği seviyenin(13,5 TL) daha birkaç hafta önce “yok canım o seviyelerde batarız” denilen nokta olduğunu da hatırlatmak isterim. Daha önce de yazmıştım, şimdi yine tekrar edeyim: her yeni seviyeye alışmamız oldukça hızlı oluyor. Bir süre önce korktuğumuz seviyeler kısa sürede kabullendiğimiz seviye haline dönüşüyor. Kurların yükselişine intibak süremiz oldukça kısa.

YÜKSELEN SADECE KURLAR DEĞİL

İktidarın kurların yükselmesine yol açan uygulamaları, diğer taraftan da fiyatların hızla artmasına yol açıyor. Sadece kurların artmasının neden olduğu maliyet artışından dolayı değil, aynı zamanda ekonominin gittiği yer konusunda iyimser bir beklentinin kalmamış olması nedeniyle de fiyatlar artıyor. Durum öyle bir hal almış ki kimse fiyatlama yapamıyor, satacağı ürünü, yarın hangi fiyattan yerine koyacağını bilemiyor. Bazı alanlarda ticaret neredeyse durma noktasına gelmiş. Kredili satışlar tamamen durduğu gibi, TL üzerinden satışların bile yapılmadığı, ödemelerin döviz üzerinden ve efektif olarak yapılmasının talep edildiği söyleniyor.

İşte uyguladıkları “ekonomi politikasının” aracı budur: yoksullaştıran kur politikası.

Bu politikaya karşı, parası olan döviz alıp korunmaya çalışırken, parası olmayan sonuçlarına mahkûm oluyor ve hızla yoksullaşmaya devam ediyor.