Saray’ın tabanda yaşadığı erimeyi ve olası hamlelerini değerlendiren siyaset bilimciler ile SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen, iktidarın kontrolünü büsbütün kaybettiğini vurguluyor.

Yoksulluk artıyor taban eriyor, Saray kontrolünü kaybediyor

Kemal Can - Önder İşleyen - Berk Esen

POLİTİKA SERVİSİ

Pandemi ve ekonomik buhran yönetim krizini derinleştirirken Saray ittifakı tabandaki erimeye engel olamıyor. Son dönem paylaşılan neredeyse tüm kamuoyu yoklamaları AKP-MHP cephesindeki oy kaybını gözler önüne seriyor. İstanbul Sözleşmesi’nden, Merkez Bankası’nın kayıp rezervlerine dek iktidar, hemen hiçbir politikada kitlelerin onayını alamıyor. Tabandaki erimenin temel nedeni ise Saray’a sesini duyuramayan milyonların artan yoksulluğu.

AKP-MHP blokunun tabanda yaşadığı erimeyi ve sonraki süreçte olası hamlelerini hazırladığımız ‘İki Soru İki Cevap’ köşesinde farklı isimlere konuştuk.

SARAY'IN TAVANI İLE TABANI KOPTU

1-Neredeyse tüm anketlerde AKP’nin yüzde 30’un altına düştüğü, MHP’nin de barajın altında kaldığı görülüyor. Bu duruma nasıl gelindi?

SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen: AKP uzun zamandır belki bir balonun yavaş yavaş sönmesine benzer tedrici bir gerileme sürecinde. Ancak bu süreçte dipten gelen toplumsal değişim dalgasını bastırabildi. Bir anlamda zamanı durdurdu, kontrol altına aldı. Bunu din ve milliyetçilik temelli kutuplaştırma siyaseti ve elindeki devlet sopasını pervasızca sallayarak yapabildi. Şimdi çürüme, çözülme ve dağılma süreci hız kazanıyor. Bir yandan siyasal İslamcı rejim toplumun biriken sorunlarına yanıt verebilme kuvvetini yitirdi. Öte yandan da iktidarının dış desteklerini büyük oranda kaybetti ve ülke kapitalizmin genel krizi ile birleşen derin bir ekonomik krize sürüklendi.

Asıl kırılma noktası da burası, bugün din ve milliyetçilik eksenindeki kutuplaştırmayı etkisizleştiren sınıfsal çelişki ekseninin öne çıkmış olması. Dünya genelinde de ülkemizde de düzenin gerçek çelişki alanlarında muhalefet birikiyor. Milliyetçilik ve din perdesi kalkmaya başladıkça yağmacılık, kayırmacılık, mafyalaşmış bir iktidar düzeni ortalığa döküldü.

Sabancı Üniversitesi Öğretim Görevlisi Berk Esen: AKP’nin oy oranı uzun süredir düşüyor. Zaten tabanda erime yaşandığı için rejim değişikliğine gidildi ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi getirildi. Fakat bu da AKP’nin yaşadığı sıkıntılara çözüm olmamış. Öncelikle iktidar ekonomik krizi aşacak önlemler alamıyor. Zaten ellerinde krizi aşacak bir kaynak da yok. Bu ortamda ortaya çıkan yolsuzluk vakaları iktidara yönelik tepkilere de neden oldu. Pandemi döneminde iktidarın Türkiye’de şehir yoksullarına yönelik sosyal yardımları çok kısıtlı kaldı. Son olarak bürokrasinin tamamen kilitlenmesi nedeniyle ülkede hiçbir alanda somut çözüm üretecek politikalar üretilemedi. Bunlar da sistem krizini yarattı.

Siyaset Bilimci, Gazeteci Kemal Can: İktidar koalisyonunun, bir süre geciktirebildiği destek erimesi, artık iyice hızlanmış görünüyor. Bunun birçok sebebi var. En belirleyici nedenlerden biri, iktidarın başta kendi tabanı olmak üzere, giderek yakıcı hale gelen sorun öbeklerine ilişkin çözüm üretememesi ve bunu perdelemek için kullandığı demagojik kutuplaştırma siyasetinin de etkisiz hale gelmesi. İktidar savunma stratejisini kutuplaştırma üzerine kurarken, kendi tabanını da sadece kimlik kodlarıyla hareket etmeye zorladı. Bir süreliğine sonuç da alabildiği bu stratejiye çok güvendi. Ancak sahici problemlerin duvarına çarpınca kimlik duvarlarının koruyuculuğu zayıfladı. İronik biçimde, kendine güvence üretmek ve tabanını konsolide etmek için müracaat ettiği bazı araçlar tam ters sonuçlar yarattı. Bunlardan biri “yerli-milli” koalisyon, diğeri “tek adam sistemi” olarak kurgulanan yeni yönetim modeli ve doz aşımıyla etkili kılınmaya çalışılan “düşmanlık ve hamasetle” örülü kutuplaştırma siyaseti. Bu meseleler demokrasi arzusunu tetiklediği için değil, iktidar tabanının sorun ve beklentilerini önemsizleştirdiği için bir çıkar ayrışmasını ortaya çıkarttı. İktidar tabanı ile tavanı kopmaya başladı.

GERÇEK BİR UMUT İNŞA EDİLMELİ...

2- Saray ittifakının yönetim krizini aşmak adına muhtemel sonraki hamlelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Berk Esen:
Erdoğan, seçim sistemini AKP lehine değiştirmeye çalışabilir. Oy oranı düşmesine rağmen parlamentoda çoğunluğu sağlama çabasına girişebilir. Turgut Özal bunu 1987 seçimlerinden hemen önce yapmıştı. Ama ANAP’ın düşüşünü o değişiklikler de engelleyememişti. Benzer bir durumun yaşanacağını düşünüyorum. Seçim sistemini değiştirmek Meclis içinde zor olacaktır. Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuda MHP Lideri Bahçeli’yi de ikna edemediği görülüyor. Bir diğer hamle de zaten uzun süredir devam eden baskı politikasını artırmak olacaktır. Muhalefetin alanını biraz daha daraltabilirler. Muhalefeti bölmek de sıklıkla kullandıkları bir başka yöntem. Özellikle kimlik siyasetini dayatan, etnik ve dini farklılıkları kaşıyan siyasi söylemler üzerine giderek muhalefet bloğunu kendi içinde bölmeye çalışabilirler. Tüm bunları zaten geçtiğimiz yıllarda gördük. Fakat bu politikanın da son dönem çok başarılı olmadığını görüyoruz. İktidar kontrolsüzce düşüyor.

Kemal Can: İktidar, karşısında yükselen bir muhalefet olmadan eriyor. Bu durum, kimlik aidiyetinin konsolidasyona yetmediği bir taban çözülmesi demek. İktidar, tabanındaki oy kaybını geriye çevirecek araç ve imkânlardan yoksun. Çıkar, gelecek ve imkân transfer edebileceği kaynaklar iyice sınırlı, anlatacağı bir hikâyesi de yok. Eldeki lütuf ve ayrıcalıklar, iktidar tavanındaki pazarlıkların ancak bir kısmına yetiyor. Sert çatışma ve paylaşım kavgasını ifşalardan anlıyoruz. Bir yandan da çok ağır bir yönetememe kriziyle karşı karşıya. İktidarın buna karşı yürüttüğü strateji, oy konsolidasyonu yerine güç konsolidasyonunu koymak. Bu stratejiye bağlı olarak, artan bir saldırganlık, baskı ve yıkıcılık daha geniş bir alana yayılıyor. İktidarın, yapabilirlik kapasitesini genişleten ve karşısındaki direnci zayıflatan bu hamlelerle sıkıntıları azalmıyor ama karşısında yükselen bir alternatif oluşmamasını sağlıyor. Galiba buna devam etmekten ve her türlü pazarlık imkânını kullanarak bu pozisyonu korumaya çalışmaktan başka bir yolu yok.

Önder İşleyen: AKP’nin tek stratejisi artık ömrünü uzatacak bir yol bulmak. Bunun için de her şeyi yapabilir. ABD’de Biden ile başlayan yeni döneme kabul edilerek, Amerika ipiyle iktidarına destek arayışı bunun parçası. İçerde ise yeni baskılarla birlikte, hile ve zorla ülkenin kaderini çalmaya çalışıyor. AKP’nin pozitif bir gündem oluşturarak muhalefeti bölme ya da toplumun belli kesimlerini ikna edebilmesi hiç de kolay görünmüyor. Bunlar cambaza bak oyunlarıyla biraz zaman kazanmanın ötesinde bir anlama gelmiyor. Sol tek adam rejiminden çıkış mücadelesini yeni bir toplumsal düzen mücadelesiyle birleştirmeli. Düzen eleştirisini içermeyen bir muhalefetin toplumun bu öfkesine yanıt vermesi mümkün değil. Belki son dönemde artan karamsarlığın en önemli nedeni de burada aranmalı. Bunu aşacak olan da solun toplumsal örgütlenmeleri ve dayanışma pratiklerini örgütleyerek gerçek umudunu, hayatın aktığı her noktada yaratmak için mücadele etmesidir. Her şey, bu ülkenin çaresizliğe itilmiş tüm emekçi güzel insanlarının acılarını yüreğinde hisseden devrimci bir mücadeleyi büyüterek başlayacak.