Aklı dini eğitimle hadım edilmiş ve bu yüzden düşünme-akıl yürütme yetisi dumura uğramış ilkel (Siyasal) İslamcılara göre öyledir. Yani yoksulluk kaderdir ve “Allah bazısını beter bir yoksullukla, bazısını ise yoksulun sofrasındaki bir lokma ekmeği ve bebesinin içeceği sütü çalarak saltanat ve sefa sürmekle sınar.” Nedendir bilmem, sadece İslam âlemi böyle sınanıyor. Neyse, mevzu Çin ve bunların tanrıları da bir tuhaf. Çinlilerin tanrıları İslamcıların kendi ilkellik, insani-ahlaki düşkünlük ve kötülüklerinin birebir yansıması olan o “dünyevi iktidar aracı” Allah’a (bu samimi Müslümanın iman ettiği Allah değil) hiç benzemiyor. Konuya dinden girdiğim için umarım kimsenin aklından Çinli yöneticilerin dindar olduğuna dair bir düşünce geçmemiştir. Çin resmi olarak ateist bir devlet ve insanları yoksulluktan kurtarmak için çırpınan yöneticiler arasında dindarlar olduğunu hiç sanmıyorum. Fakat hırsız yöneticiler arasında olabilir.

ÇKP, bir yıl kadar önce “Çin’in yoksul bölgelerindeki üst düzey yöneticiler bölgelerindeki yoksulluğu ortadan kaldırmadıkları sürece terfi edemeyecek veya diğer görevlere atanamayacaklar” diye bir karar aldı. 19. ÇKP Kongresi’nde (Kasım 2017) de bu karar içeriği genişletilerek “2021 yılına kadar ulaşılacak bir ulusal hedef” olarak benimsendi. 2021’e kadar her yıl on milyon insanı (toplam 40 milyon) yoksulluk sınırı üstünde bir gelir düzeyine kavuşturmayı ve böylece yoksulluğu ülkeden silmeyi hedefliyorlar.

Çin, geçen otuz yılda 700 milyon insanı yoksulluk sınırının üstünde bir gelire kavuşturmuş. Başka bir ifadeyle, yoksulluk oranı yüzde yetmişten fazla azalmış. Bu başarıda, sanayi ve kentleşmenin iş yaratmasına ek olarak, uygulanan “Yoksullukla mücadele programı”nın da payı büyük. Özellikle son beş yılda hızlı ilerleyen programın son zamanlarda biraz yavaşlamasını sıranın yoksulluktan kurtarmanın en zor olduğu bölgelere ve nüfus dilimine (son safhaya) gelmiş olmasına bağlıyorlar.

Gerideki 40 milyonluk yoksul nüfus içinde fiziksel veya zihinsel rahatsızlık nedeniyle bir işte düzenli çalışamayacak durumda olanların oranı küçük sayılmaz. Resmi verilere göre, yoksulların yüzde 46’sı sağlık (ve yaşlılık) nedeniyle yoksullar. Buna ek olarak, bir de devletten dibao (yoksullara ödenen “asgari geçim yardımı” denebilir) almak dışında bir şeyle ilgilenmeyenler var. Bu kategoride yer alanları (tembeller) devlet de pek dert ediyormuş gibi görünmüyor. Bir yetkili “Eğitimli insanlar olmaları ve ebeveynlerinden farklı bir yaşama sahip olmaları için onların çocuklarına umut aşılamalı ve fırsatlar sunmalıyız. Yapabileceğimiz bu olabilir” diyor.

“Yoksullukla mücadele programı”nı ve yapılan bazı çalışmaları neredeyse on yıldır duyardım. Fakat Xi Jinping’in Devlet Başkanı olmasının ardından bu program öyle ciddiyetle uygulandı ve o kadar yol alındı ki, şaşırmamak elde değil. Çaresiz durumdaki kırsal bölgelerin yoksulluktan kurtarılma öyküleri alınacak dersle dolu. Ağır yoksullukla baş edebilmek için kentlere çalışmaya gidenler köylerindeki kalkınmayla birlikte geri dönmeye başlamışlar. Trende yanıma oturan Hu da bu köylülerden biri.

ÇKP’nin yukarıda bahsettiğim yöneticilerin tayin ve terfilerine ilişkin kararını ilk okuduğumda bu konuda bir yazı yazmayı düşünmüştüm, unutmuşum. Tekrar hatırlatan Hu oldu. Hu’nun hikâyesi sanırım iyi bildiğim nice iç acıtıcı hikâyeden biridir. Bir Çinli dostum “Yoksulluk insanın gözlerine-bakışlarına ve omuzlarına yerleşir. Onu gizleyemezsin” der, tıpkı Hu’nun da gizleyemediği gibi. Muhtemelen, yatacak izbe bir yere bile para ödememek için akşamları bulduğu bir ücra köşede altına bir mukavva serip yattığı çok olmuştur. Çinliler gururlu insanlardır. Yoksulluklarının bir yabancının (Beyaz Adam) dilinde olmasını, onun gözüne görünmesini istemezler. Bunu bildiğim için ayrıntıları öğrenmeye hevesli olmadım. Onun anlattığı kadarıyla yetindim. “16 yıldır şehirde çalışıyorum. Ben köyden ayrıldığımda kızım 4 yaşındaydı. Şimdi üniversiteye gidiyor. Büyüdüğünü göremedim” dedi. Üniversitede okuyan o kız onun ve köyün kaderini değiştiren bir iş yapmış: Köyde şifalı bitki yetiştiriciliği başlatmış. “Yoksullukla Mücadele Programı” kapsamında, yerel hükümet ihtiyaç duyduğu desteği sağlamış (para, teknik bilgi, pazarlama vs). Ardından mantar üreticiliği gelmiş ve işler artık biraz büyümüş. Hu, “Artık bana ihtiyaçları var. İşe yetişemez oldular. Belki ömrümün bundan sonrası huzur içinde geçer” dedi.
Laf uzadı. Yapılan “Yoksulluktan kurtarma çalışmaları” da sonraki yazıya kalsın.