Çin’de yoksulluk sorunu aslında kırsal bölge yoksulluğu anlamına geliyor. Kentlerin çeperinde tutunmaya çalışan yoksullarının da büyük oranda bu kırsal bölgelerden kentlere gelenler olduğu biliniyor. Yani yoksulluktan kurtarılacak kırk milyonluk nüfusa onlar da dâhil. 2021’e kadar yoksulluğu ülkeden silme hedefine o kadar önem veriliyor ki, Xi Jinping, Çin yeni yılı tatilini ülkenin “Yoksullukla Mücadele Programı” uygulanan bölgelerini ziyaret ederek geçiriyor ve bu bölgelerde yapılan çalışmaları köylülerin kendilerinden dinliyor. Xi’nin başkanlığı süresi içinde ulaşmak için belirlediği bir hedef var: Çin’i bir orta düzey refah toplumu haline getirmek.

“Yoksullukla Mücadele Programı”nın geçmişi biraz eskiye uzanıyor fakat Xi’nin Devlet Başkanı olmasıyla birlikte uygulama biçimi bütün Çin’de neredeyse tamamıyla değişti. Yoksul kırsal bölgelere bu program kapsamında yıllarca yapılan ödemeler genellikle dibao (asgari geçim yardımı) yerine geçmiş. Ne kırsal kalkınmaya hizmet etmiş, ne üretim artmış, ne köylülerin geliri-yaşam standardı yükselmiş ne de kırdan kente göç azalmış. Xi, daha Devlet Başkanı olmadan önce, yöneticisi olduğu eyalette bu sistemi değiştirmiş. Köylülere para dağıtmak yerine üretici olmalarının, üreterek kazanmalarının ve yoksulluğu böyle yenmelerinin yolunu açmış. O eyalette uygulamaya başladığı bu yöntem neredeyse altı yıldır Çin’deki tüm yoksul kırsal bölgelerde uygulanıyor. Bazı bölgelerde mucize denebilecek sonuçlar elde edilmiş. Birkaç yıl öncesine kadar ilaç alacak parası olmayan insanların bugün, bırakın yoksulluk sınırını, orta düzey gelirin bile üstünde kazandıkları yerler var. İşin sırrının köylülerin programa her anlamda tam katılımı ve sorumluluk üstlenmeleri olduğu söyleniyor.

Süreç (1) bölgenin barındırdığı olası fırsatların, potansiyelin keşfedilmesi ile başlıyor ve ortaya bir proje konuyor. Bu projeyi köylüler de geliştirebilir, yerel hükümetin üzerinde çalışıp köylülere sunduğu bir teklif de olabilir. (2) Projenin sürdürülebilir, uzun vadeli ve geliştirilmeye açık olmasına çok önem veriliyor. (3) Yerel hükümet gerekli bütün desteği (para, teknik bilgi, pazarlama vs) sağlıyor. (4) Proje pazarlama sorunu çözülmüş olarak başlıyor. Yani ürünlerin alıcısı zaten hazır oluyor (özel sektör veya yerel hükümet) ve köylülerle üretim ve satın alma kontratı yapılıyor. (5) Köydeki yoksul oranı yüzde ikinin altında düştüğünde, üst düzey yöneticilerin de katıldığı ve bir festivale dönüşen kutlamayla köy yoksul yerleşim yerleri listesinden çıkarılıyor.

“Yoksullukla mücadele programı”nın bu kadar başarıyla uygulanması her ne kadar bu faktörlerin eseri olsa da, bence çok önemli bir etmen daha var: Bu ÇKP yöneticileri kuşağı ağırlıkla Mao’nun Kültür Devrimi çocuklarından oluşuyor (Bkz. “Kültür Devrimi çocukları” başlıklı yazım). Yani lise ve üniversite yıllarında zorunlu olarak köylere gönderilen ve oralarda köylülerin eğitim ve kalkınması için çalışan kuşak. Köyü, köylülüğü tanıyorlar ve kırsal kalkınma konusunda deneyimliler. En önemlisi, köylülerin yoksulluğunu dert edinen, bundan acı duyan insanlar olmaları. Xi, ziyaret ettiği bir köyde “Benim görevin Çin halkına hizmet etmek. İnsanların iyi bir hayat sürmelerini sağlamak biz komünistlerin en büyük amacı ve özlemidir” dedi. Anlaşıldığı üzere, memleketi talan eden insani-ahlaki olarak düşkün s iyasal İslamcılarla hiçbir benzerlikleri yok. Siyasal İslamcıların ekonomik kalkınma ve insani gelişmişlik gibi bir dertlerinin olmadığını, kendilerinden sadaka dilenen ve karşılığında oy satan bir sefil nüfus istediğini artık bütün dünya biliyor.

Köyleri yoksulluktan kurtarma programına ek olarak, daha geniş kapsamlı bir kalkınma çalışması daha yürütülüyor: Gelişmiş güney eyaletleri geri kalmış eyaletlere (zorunlu olarak) yatırım yapacak ve oraların kalkınmasına her açıdan katkı sunacak. Böylece kalkınmayı tüm ülkeye yaymayı planlıyorlar. Bu konuda eyaletler iki eyaletin birbirini denetleyemediği bir çapraz denetime tabi tutulacak. Yani her eyalet bir başka eyaletin az gelişmiş bir bölgedeki yatırımlarını denetleyecek.

Görüldüğü gibi, memleketteki siyasal İslamcıların aksine, adamlar gerçekten kalkınma ve halkın refah düzeyini yükseltmek için çırpınıyorlar. Eski diplomat (yeni akademisyen) dostum Hua’ya göre, “Sadece beton ve yalan üreterek (Siyasal İslamcıların tarihin gördüğü en rezil yalancılar olduğunu artık dünya anladı, malum) bir ülkenin ekonomik ve insani gelişmişlik düzeyi açısından kalkındığı görülmemiştir.”