Dağ bulutun, bulut dağın içinde. Bastonuyla, ayağının altından neşeyle uzanan toprağa dayandı. Dört yanı yeşil, dört yanı çiçek, dört yanı asker... Kalın çoraplarını giymiş de gelmiş Rabia Ana. İklim sert, mücadele uzun. Oyalı yemenisi, üzüntüyle atan şakağını zor tutuyor. Samistal’ı talan etmeye gelen dozerin yolunu kesmiş, adı yeşil, aslı beton olan yol projesine direniyor. Ciğerlerimize çekebileceğimiz son temiz havayı, şerit şerit dizilen bilmem kaç beygirlik arabaların egzozlarından korumaya çalışıyor. Yol, diyor yürünür. “Bizim gibi çocuklarımız da bu toprağa basmasını bilecek. Düşüp kalkacak, o yayladan diğerine yürüyecek.” Rizeli Rabia, yolun hayat, yürümenin yaşamak olduğunu biliyor.

***

Her bir ağacın kabuğunda zamanı, her bir çiçeğin yaprağında sevgiyi, her bir karıncanın sırtında dünyanın döndüğünü görmenin, duymanın, bilmemin yeridir yol. Yürümek keşfetmek, yürümek öğrenmektir. Başındaki yemenisinden başka bir ‘silahı’ olmayan Rabia’yı, arkasına onlarca askeri dikecek kadar tehlikeli yapan şey, işte bu kadim bilgiye sahip olmasıydı. “Kimdir devlet? Devlet bizim sayemizde devlettir! Devlet yok! Halk var!” diye haykırmıştı. Gücü, yürüdükçe çoğalttığı bilgeliğinden geliyordu. Bu elbette, “milletin a... koyacağını” söyleyen adamların ve arkasını yasladığı iktidar sahiplerinin idrak edemeyeceği bir şey. Fark edemeyecekleri kadar ince, algılayamayacakları kadar büyük bir felsefe. Yaşamın sırrı...

***

Rizeli Rabia’nın toprağa sopasını vurduğu yerden büyüyüp çoğalıyor mücadele. Artvin Cerattepe’de, halk aylardır nöbette. Dünyanın 100 doğal ormanından birini, yaşlı ağaçların son yaşam alanını koruyorlar. Kimden? Çalışma azmini “milletin a...koymaktan” aldığını duyduğumuz, havada kaptığı ihalelerle değdiği yeri kurutan, direnişi yaramadığı yerde iktidarın kolluk gücünden destek alan Cengiz Holding’ten... 20 yıldır, işletilmesini istemedikleri altın madeni için mücadele eden yöre halkı bu kez mahkemenin yürütmeyi durdurma kararına rağmen, yol açmak için ağaçları kesmeye gelen şirketin iş makinelerinin karşısında direniyor.

***

Pek çok kez yaramadığı halk direnişine bu defa polisi, askeri, valiyi, bakanı, plastik mermiyi, biber gazını alıp da gelmiş Cengiz. O polisler ve askerler, nefes alıp su içmeden yaşayabilen robotlar olduğundan meseleyle ilgilenmemiş olacaklar ki, yemenili şalvarlı köylülere biber gazı savurup, plastik mermi sıkmakta bir sakınca görmemişler. Emir demiri kestiği için tabii, can yerine şirketin iş makinelerini koruyan kolluk, halkı uçurumdan iteklemek konusunda da bonkör davranmış. İnsanlar yaralı, insanlar yaşam alanını korumaktan kelepçeli! İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın “vurun geçin” dediği yer Kafkas ekosisteminin Türkiye’deki tek uzantısı. Yırtıcı kuşların Türkiye’deki en önemli göç yolu. Siyanürle zehirlemek istedikleri su, Artvin halkının tek içme kaynağı. Esnafına kepenk kapattıran, öğretmen ve öğrenciyi okula gitmek yerine mücadeleye dahil eden sebep, işte bu: Yaşamı korumak!

***

Cengiz, devletle ele ele Cerattepe’de yüzlerce yıllık ormanı, koca bir şehrin su kaynağını, eşsiz bir ekosistemi yok etmek için halka saldırıyor. Cehaletin şahlandırdığı, aptallığın coşturduğu bu hayat düşmanlığı freni boşalan kamyon misali üzerimize yıkılırken, bu yok edici zalimliğin karşısında hayatta kalabilmenin yolu, toprağa dayanan Rabia Ana’nın bize hatırlattığı o kadim bilgiye tutunmaktan geçiyor.

“Çocuklarımız bu toprağa basmayı bilecek. Düşüp kalkacak, o yayladan diğerine yürüyecek.”

Çünkü, köklenen ağaçta, akan nehirde, uçan kuşta, açan çiçekte saklı bilgi.

Yol, hayattır.

Çünkü hayat, yürüyerek yaşanır.