Şahane bir kitap çıktı: Yoldaş Pançuni! Bu öyle bir yoldaş ki, onun maceraları bizim foyamızı meydana çıkarıyor…

Bizde milliyetçilikle devrimcilik önce kol kolaymış, “özgürlük, kardeşlik, eşitlik, adalet” nidaları haykırarak birlikte zuhur etmişler. Sonra bu güzel tekerlemenin özünün uzantısını solculukta görenler ile umutları buna sığmayanların yolları ayrılmış. Ermeniler bu konuda bizden önce koşmuşlar, TKP kurulmak için 1920’yi beklerken, Van’da daha 1885’te Ermeniler’in ilk devrimci örgütü Armenagan doğmuş. Bunu 1887’de Hınçak ve 1890’da Taşnak takip etmiş.

Doludizgin bir felakete koşulduğundan bihaber, herkesin insanlık namına “özgürlük, kardeşlik, eşitlik, adalet” için mücadeleye davet edildiği, mülkün, paranın aşağılandığı o iyimserlik, umut dolu günlerden bir gün Yoldaş Pançuni de devrimin dikenli dolambaçlı yollarına vurmuş kendini. Yoldaş Pançuni, hayali bir kahraman. Ama eminim hepiniz onu tanıyorsunuz; eğer gerçekten devrimciyseniz mutlaka sizin de tanıdığınız bir Yoldaş Pançuni vardır.

Lafı buradan bir kitaba getireceğim, Aras’tan yeni çıktı; Yervant Odyan’ın (1896-1926) mizahi romanı “Yoldaş Pançuni”, insanı acı acı güldüren bir kitap. Neden derseniz, Pançuni’yi okurken, “doğru ilke ve tasarıların bile demagog, hayalperest ve sorumsuz okumuş cahiller tarafından, mevcut şartlar dikkate alınmadan uygulandığında nasıl yıkıcı olabileceklerini” düşünüyor insan ister istemez. Bu cümle, kitap hakkında ilk ipucu. Bir ipucu daha vereyim, Sovyetler Birliği zamanında Yervant Odyan’ın tüm eserleri basılmış, Yoldaş Pançuni hariç. Bu, tıpkı Cervantes’i “Don Quijote”suz yayımlamaya benzer. Sovyetler Yoldaş Pançuni’den neden korktu acaba? Bu sorunun cevabını 1940’lı yıllarda Ermenistan’da Arsen Derderyan şöyle cevaplamış: “Odyan, Ermeni milliyetçi partilerini, özellikle Taşnak ve Hınçak akımlarının sosyalizmini yeriyor. Bu yergide iki yön var. Biri, bu burjuva partilerinin mizahi sosyalizmi, diğeri, bilimsel sosyalizme yönelik genel ilkesel yaklaşım. Odyan ilkinde ne denli başarılıysa, ikincisinde o denli tökezliyor.” Bu cevap muhtemelen Stalinist fakat doğru.

Eğer merak eder de kitabını edinirseniz Yoldaş Panuni’yi çok daha yakından tanıyabilirsiniz. Ama ben size asıl onu yaratan Yervant Odyan’ın hikâyesini anlatmak istiyorum, ancak yazarın hikâyesi kahramanının hikâyesi kadar komik değil, ona göre. Yervant aslen İstanbullu, Yenikapı’dan. Ataları vaktiyle Kayseri’den İstanbul’a inşaatçılık yapmaya gelip yerleşmişler. Sonra saray mimarlığına kadar terfi etmişler. Bu aileden Krikor Odyan, Ermeni Milleti Nizamnamesi (1863) olarak bilinen ilk anayasa örneğinin hazırlayıcılarından.

Yervant, Üsküdar’daki Berberyan Ermeni Okulu’nda okumuş. Daha o zamanlar gazeteciliğe heves edermiş. Ama asıl öğrenimini okulda değil, aile ortamında görmüş. O ‘anayasacı’ amcası var ya, onun sayesinde dönemin ünlü Ermeni aydınlarından dersler almış, sanata ve edebiyata yoğunlaşmış. Ailenin kütüphanesinde çok sayıda Ermenice ve Fransızca eseri okuyarak kendini yetiştirmiş. 1890’lara gelindiğinde artık yazıları gazetelerde çıkmaya, hikâyeleri, romanları basılmaya başlamış. Ancak Ermeniler’in İstanbul (Osmanlı Bankası baskını), Sason ve Zeytun kalkışmaları karşısında devletin gösterdiği acımasızlıktan ürken Yervant, İstanbul’u terk edip Yunanistan’a geçip Atina’da Birlik adlı bir dergi çıkarmaya başlamış. Atina’dan sonra Paris’e nakledince, burada da dergiciliğe devam demiş. Kısa bir süre Londra’da yaşadıktan sonra Mısır’da İskenderiye, Kahire, Hindistan’da Bombay bulunmuş. Nihayet 1908’de Meşrutiyet’in ilanından cesaret alarak yine İstanbul’da karar kılmış.

Yervant İstanbul’a eli boş gelmemiş olmalı. Nitekim bir süre sonra Püzantion (Bizans) adlı gazetede Yoldaş Pançuni tefrika edilmeye başlamış. Bu sırada Jamanak ve Azadamard (Özgürlük Kavgası) gazetelerinde yazıları çıkıyormuş. Giyotin, Kara Kedi, Kudret Helvası adlarında bir mizah dergileri çıkarmış ve Pançuni’yi tefrikadan kitaba dönüştürmüş. Ama o meş’un yıl gelip çatmıştır artık; 1915 Ağustos ayında tutuklanıp Suriye içlerindeki Der Zor’a tehcir edilmiş. Ağır koşullara rağmen mucize eseri cehennemden sağ çıkmış.

Fakat çilesi burada bitmiyor. Nasıl 1908’de Meşrutiyet yanılsamasıyla İstanbul’a dönüp tehcir kurbanı olduysa, bu defa da tehcirde Sevr yanılsamasıyla bir daha aldanıp İstanbul’a gelmiş, yıl 1918. Neyse ki bu defa çabuk uyanıp 1922’de Romanya’da Bükreş’e sığınmış. Bu arada söylemeyi unuttum, onun en meşhur eseri olan Yoldaş Pançuni aslında bir “üçleme”dir. Nitekin Yervant Odyan serinin üçüncü kitabı “Yoldaş Pançuni Sürgünde”yi Bükreş’te yayınlamış. Bükreş’ten Lübnan’a, oradan da Mısır’a giden vatansız Yervant’ın çilesi 1926 yılında Kahire’deki Marmina Ermeni Mezarlığı’nda sona ermiş.