Sosyalist solun tarihinde hoş tartışmalarla karşılaşmak mümkün. Bunlardan birisi de Kemalizme ilişkin olanları. 1900’ların başından bu yana solun temel tartışmaları arasında yer almış bu konu...

‘Hafıza-i beşer nisyânla malûl’ olmasın diye

Sosyalist solun tarihinde hoş tartışmalarla karşılaşmak mümkün. Bunlardan birisi de Kemalizme ilişkin olanları. 1900’ların başından bu yana solun temel tartışmaları arasında yer almış bu konu. Özellikle 1990’ların başından sonra Kürt sorununun geldiği nokta ve şeriatçı yükseliş nedeniyle daha yakıcı bir hal almış. Solun haldeki durumunun -güçsüzlüğünün yaniKemalizmden bir türlü kopamamasına bağlanması her ne kadar bugünü açıklamakta kifayetsiz kalsa da ortada bir gerçeklik bulunuyor: Sol ve Kemalizm uzun yıllar aynı kulvarda yürümüş, birbirini etkilemiş ve desteklemiş. Elbette burada Kemalizm tartışmalarına değinilmeyecek. Tarihe dönük tartışmalarda sanırım şu yaklaşım iç rahatlatıcı ve kolaylaştırıcı olacaktır: O günün doğrusu bugünün yanlışı olabilir, tersinin de mümkün olabileceği gibi. Ya da birisi çıkar ‘o gün de doğruydu, bugün de’ diyebilir. Herkesin elini rahatlatmakta fayda bulunuyor. İsteyen istediği yaklaşımı sergileyebilir. Burada, sol ile Kemalizm arasında vakti zamanındaki duygusal -politik diyen de çıkabilirilişkiyi açığa çıkartan kimi hoş örnekler yer alacaktır yalnızca.

BURSA NUTKU

Atatürk’ün Bursa Nutku 1960’lı yıllarda gençliğin elinden düşürmediği bir metindi. Gericiler metnin Atatürk’e ait olmadığını iddia ediyordu. Devrimci gençler ise Kemalist devrime duydukları yakınlığı Bursa Nutku’yla simgeleştiriyordu. Vedat Demircio ğlu’nun 6. Filo’yu protesto eylemleri sırasında öldürülmesi üzerine, Ankara’da bir grup üniversite öğrencisi protesto için zamanı n İçişleri Bakanı Faruk Sükan’ın makam odasının önüne Bursa Nutku’nun yazılı olduğu bir levhayla Vedat Demircioğlu’nun fotoğrafını bıraktı. Fotoğrafın altına da şunlar yazıldı: "Ulusal bağımsızlık isteyen Vedat Demircioğlu Atatürk’ten emir alıyor, onu öldüren polis kimden emir alıyor?"

İKİNCİ MİLLİ KURTULUŞ SAVAŞI

İlk milli kurtuluş savaşçıları belli: Mustafa Kemal ve arkadaşları. İkinciler ise hayli kalabalık. Bu ifade ilk kez 1965 seçimleri sonrasında duyuldu. TİP’in meclise girmesi "İkinci milli kurtuluş savaşının başlaması" olarak tanımlandı. Deniz Gezmiş’in babasına yazdığı mektupla popüler bir ifade haline geldi. Deniz Gezmiş mektubunda, "Sana her zaman müteşekkirim. Çünkü Kemalist düşünce ile yetiştirdin beni. (…) Baba, biz Türkiye’nin ikinci kurtuluş savaşçı larıyız. Elbette ki hapislere atılacağız, kurşunlanacağız da. Tıpkı birinci kurtuluş savaşında olduğu gibi."

HALASKÂR MUSTAFA KEMAL

Halaskâr kurtarıcı demek. TİP 1967’in 10 Kasım’ında Atatürk için böyle diyor. TİP’in 10 Kasım’la ilgili basın açıklaması dikkat çekici: "Atatürk öleli 29 yıl oluyor. (…) Atatürk her şeyden önce halaskar Gazi Mustafa Kemal Paşa’dır. Emperyalizme karşı tarihin ilk milli savaşının önderidir. Bütün mazlum esir milletlere hürriyet yolunu göstermiş olan büyük kurtarıcıdır. (...) Atatürk’ü saygı ve sevgiyle anmanın, ona en yaraşır şekli, Amerika’ya karşı yürütülen İkinci Milli Kurtuluş mücadelemize hız vermektir. İzmir’in Kordonboyu’nda ve Dolmabahçe’de, körpecik göğüslerini düşmana siper edenler, senin genç evlatlarındır. Onlar sana ihanet etmediler."

MAHİR ÇAYAN NÖBETTE

1 Nisan 1966’da bir gerici Atatürk heykelinin önünde önce namaz kılıyor sonra yanı ndaki baltayla heykele saldırıyor. Buna tepki gösteren üniversite gençliği İzmir, İstanbul ve Ankara’da Atatürk heykellerinin önünde "Atatürk’e bağlılık nöbeti" tutmaya başlıyor. Mahir Çayan’ın başkanlığındaki SBF Fikir Kulübü de bu nöbetlere katılıyor, ilk nöbette şu bildiri okunuyor: "(…) Biz, bu çirkin saldırılara araç olan uyutulmuş zavallı kişilere değil, bu anlayışın bilinçli, çıkarcı sözcülerine sesleniyoruz. Kuvvetini Atatürk devrimlerinden alan bir gençlik örgütü olarak biz, SBF Fikir Kulübü, tüm bu yurtsevmez hareketin karşısında sonuna dek direneceğiz ve Ata’nın büstüne kadar uzanmaya cüret eden ellerinizi kıracağız."

MUSTAFA KEMAL YÜRÜYÜŞÜ 6

8 kuşağının en belirgin özelliği anti emperyalist oluşuydu. Gençlik anti emperyalist bilinci pekiştirmek için dönem dönem etkinlikler düzenliyordu. Bunlardan birisi de, Samsun’dan Ankara’ya yapılan yürüyüştü. 1968 yılının Ekim ayında, TMGT’nın çağrısı üzerine bir araya gelen gençlik örgütlerinin üyeleri Samsun’dan Ankara’ya gelip, Anıtkabir’i ziyaret edeceklerdi. "Tam Bağımsız Türkiye İçin Mustafa Kemal Yürüyüşü" daha ilk adımda polis engelliyle karşılaştı. Bir grup öğrenci gözaltına alındı. Devrimci öğrencilerin yargılandığı duruşmada gençlerle mahkeme başkanı arasındaki diyalog ilgi çekiciydi. "Burada yargılanan biz değil, Gazi Mustafa Kemal’dir" diyen öğrenciye mahkeme başkanı, "Burada bütün hakimlik sıfatımı ve titrimi bir kenara bırakarak belirtmek isterim ki, Türkiye’de hiçbir mahkemenin Atatürk’ü yargılamaya gücü ve yetkisi yoktur." Mustafa Kemal yürüyüşüyle ilgili kendisine soru sorulan zamanın Başbakanı Süleyman Demirel tarihe geçecek şu ünlü sözü söylüyordu: "Yollar yürümekle aşınmaz."

BİR ÖZÜR

Geçen hafta Muhammet Arifoğlu’yla ilgili yazıda hatalı bir bilgi bulunuyor. Muhammet Hoca’nın sevgili eşinin işkencede çocuğunu kaybettiği yazılmıştı. Arayıp, ‘işkenceye alınması doğru, diğer kısmı değil’ dedi ailesi. Benden kaynaklı olmayan bu hata için özür diliyorum. Ancak, 12 Eylül’lü günlerde buna benzer pek çok olay yaşandı. Bu yanlışlık, işkencede çocuğunu kaybeden anneleri saygıyla anmamıza vesile olsun.