Peşinen söylemiş olalım. Uluslararası Ceza Mahkemesi de diğer uluslararası kuruluşlar gibi tartışmalı bir sicile sahip. Tıpkı Birleşmiş Milletler, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu gibi. Buna Merkezi New York’ta bulunan İnsan Hakları İzleme Örgütü de dahil. Bu yapılar “bağımsız” kurumlar olmanın çok uzağında olup, emperyalist güçlerin ellerinde birer enstrümandan ibaret. Küresel aktörlerin -ki bu çoğunlukla ABD olur- yönelimleri doğrultusunda kararlara imza atarlar. Bunun pek çok örneği var. Sayısız kanlı işgal ve saldırıya imza atan savaş suçu işleyen Bush, Blair, Sarkozy, Netanyahu gibi liderlere dokunamayan Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), örneğin Sırp lider Miloseviç’i benzer suçlamalarla Lahey’de yargılayabiliyor.

Mahkemenin bu “seçmeli adalet” tavrı özellikle üçüncü dünya ülkeleri tarafından sıklıkla eleştiriliyor. Ancak tüm eleştirilere karşın Lahey’deki mahkeme belki de ilk kez yerinde bir karara imza attı. “Darfur Kasabı” namlı Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir’in peşine düştü. İyi de yaptı. 1989’da İslamcıların desteklediği darbeyle göreve gelen Beşir, Darfur’da soykırıma varan katliamlara imza attı, ağır savaş suçları işledi. Bu suçlarından dolayı 2009 ve 2010’da iki kez hüküm giydi. Kendisi yaşayan en büyük savaş suçlularından birisi. Türkiye’de kırmızı halılarla karşılanıp devlet protokolüyle ağırlansa da, işlediği suçlardan dolayı yüzden fazla ülkede soykırım suçlusu olarak aranıyor. Bu ülkelere girdiği anda tutuklanacak.

•••

El Beşir yaptıklarının farkında. Ödeyeceği bedelin de. Gideceği ülkelerden önceden tutuklanmayacağına dair taahhütler alması da bundan. Beşir, hafta sonunda Afrika Birliği zirvesi için Güney Afrika’daydı. Lahey’deki mahkeme, Güney Afrika hükümetine “tutuklayın” çağrısında bulundu. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin çağrısına uyan Güney Afrika yargısı, Beşir’in Johannesburg’dan ayrılmasını geçici olarak yasakladı. Devlet Başkanı Jacob Zuma’nın zirveye katılan liderlere “dokunulmazlık” sunmasıyla Beşir yine “adalet”ten kurtuldu. En azından şimdilik.

Mahkemenin temel sözleşmesine taraf olan devletlerin mahkemeyle işbirliği yapma yükümlülüğü var. Güney Afrika da mahkemeye taraf ülkeler arasında. UCM, savaş suçları, insanlığa karşı işlenen suçlar ve soykırım suçlarına bakan uluslararası bir mahkeme. Mahkemenin yetki alanı Roma Statüsü’ne taraf olan ülkelerin vatandaşlarını içeriyor. Anlaşmaya taraf olmayan ülkelerin vatandaşları da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden yapılan bir başvuruyla UCM tarafından yargılanabiliyor. Mahkeme devletleri değil kişileri yargılama hakkına sahip. Türkiye, UCM’yi kuran Roma Statüsü’nü imzalamadı ve onaylamadı. UCM’nin hakkında verdiği tutuklama kararı Beşir’in son yıllarda ziyaret edebildiği ülke sayısını çok sınırlandırdı. Beşir, sadece Afrika ve Ortadoğu ülkelerine gidebildi.

•••

El Beşir, Erdoğan ve AKP’lilerin “sevgili” dostlarından. Özel davetlerle defalarca Ankara’ya gelmişliği var. Kamuoyu kendisini Anıtkabir’deki kapüşonlu resmi ve hatıra defterini yaverine imzalattırdığı fotoğraf karesiyle anımsar. Beşir’in 2009 yılının Kasım ayında İstanbul’a yapmayı planladığı ziyaret ise gelen tepkiler üzerine son anda iptal edilmişti. O dönem başbakanlık koltuğunda oturan Tayyip Erdoğan, Darfur’a gittiğini ve bir soykırım tespiti yapamadığını söylemişti. Erdoğan, Beşir’i “Bir Müslüman soykırım yapamaz. Varsa böyle bir şey, tespit etmemek mümkün değil” sözleriyle savunmuştu.

Bu satırlar yazıldığı sırada El Beşir’in akıbeti henüz netleşmemişti. Zuma’nın kol kanat germesiyle paçayı ele vermekten son anda yırtması kuvvetle muhtemel. Muhtemelen sessiz sedasız bir şekilde olsa da Johannesburg’u terk etmiş ve ülkesine dönmüştür. Her ne olursa olsun Erdoğan’ın dostu Darfur Kasabı Beşir’in hikâyesi diktatörleri bekleyen sonu göstermesi açısından önemli. Nerede olursanız olun, nereye kaçarsanız kaçın işlediğiniz suçlar peşinizi bırakmayacaktır. Yargılanacaksınız, hesap vereceksiniz. Bugün El Beşir, yarın Bilal’in babası…

Gün gelecek devran dönecek.