Görkem Yeltan’ın yönetmen koltuğunda oturduğu yeni filmi “Bağcık” 7 Haziran tarihinde Başka Sinema’da vizyona girdi. Film, Roma’da Cinema d’iDea Kadın Filmleri Festivali’nde Jüri Özel Ödülü kazandı. Senaryosunda Asuman Kafaoğlu Büke, Yalçın Akyıldız ve Görkem Yeltan’ın imzası olan filmde Kaan Çakır, Pınar Tuncegil ve Okan Yalabık başrolleri paylaşıyor. Görkem Yeltan ile bir araya geldik ödülü ve […]

Yönetmen Görkem Yeltan yeni filmi Bağcık’ı BirGün’e anlattı: Bize verilen aile ailemiz midir?

Görkem Yeltan’ın yönetmen koltuğunda oturduğu yeni filmi “Bağcık” 7 Haziran tarihinde Başka Sinema’da vizyona girdi. Film, Roma’da Cinema d’iDea Kadın Filmleri Festivali’nde Jüri Özel Ödülü kazandı. Senaryosunda Asuman Kafaoğlu Büke, Yalçın Akyıldız ve Görkem Yeltan’ın imzası olan filmde Kaan Çakır, Pınar Tuncegil ve Okan Yalabık başrolleri paylaşıyor. Görkem Yeltan ile bir araya geldik ödülü ve filmi konuştuk.

• “Bağcık” filminin fikri nasıl ortaya çıktı?

Yıllar önce kurguladığımız hikâyelerden biriydi. Hep yapmak istediğim bir hikâyeydi. Zamanı şimdi geldiği için bu dönemde ele alındı. Filmlerin yolculuğuna çıkabilmesi için koşullarını tam olarak yaratması gerekiyor bizim gibi yapımcıların. O yüzden biz dönemi hazırlayıp, koşulları yaratabildiğimiz zaman bu filme girmiş olduk. Aslında ilk filmimden önce de olan bir hikâye.

• Filmin çekimleri Bodrum’da gerçekleştirildi. Neden orayı tercih ettiniz?

Bodrum’un renkleri anlatmak istediğim hikâyeye çok uygundu. Filmi izlediniz siz de, oradaki renklerin maviler beyazlar olduğunu, renklere çalışıldığını fark etmişsinizdir. Bodrum’un renkleri karşılıyordu hayalimdeki renkleri. Bir de ailenin kurulması, genişleme hissi hâkimdi hikâyemizde. Mavisiyle, beyaz evleriyle, genişlikleriyle hikâyemizi anlattığı için Bodrum’u seçtik.

• Filmde alışılmışın dışında bir aile kurulumu görüyoruz. Sizin için ailenin anlamı neydi?

Yönetmenliğini yaptığım ilk filmde var olan bir aileye odaklanmıştık. O ailenin içine girip onların yaşamlarındaki bir dönemin kesitlerini almaya çalışmıştık. Bu filmde de şu sorularla yola çıktık. “Bize verilen aile, ailemiz midir?”, “Biz kendi ailemizi seçebilir miyiz?” ve “Yeni bir aile nasıl kurulur?” Bunlardan yola çıkarak da aile bağına işaret eden bir isimle “Bağcık” ile buluşturduk filmi. Filmde ayakkabı bağlama sahnesi var ama bir yandan da aile bağlarına işaret eden bir isim. Çünkü burada küçük bir bağ kuruluyor. Ve yeni bir başlangıç isteği var karakterlerimizde.

• Filmde engelli bir karakter ve çocuklar görüyoruz. Karakterlerin yazımında nelerden esinlendiniz?

Çocuk hikâyelerine uzak değiliz grup olarak. Zaten çocuk hikâyeleri çalışan biriyim ben. Engelliye de uzak olmayan senaristleriz. Bunlar bizim yakın halkalarımızdan edindiğimiz, onlarla ilerleyebildiğimiz fikirler ve hayatı algılama biçimleri aslında. Çocuğa baktığımızda, çocukların birey oluşunu önemsiyoruz, birey oldukları için de hikâyemizdeki çocuklar kendi seçeceklerine kendileri karar verebilen kişiler olarak karşımıza çıkıyorlar.

• Film Roma’da Jüri Özel Ödülü aldı. Orada tepkiler nasıldı? Bekliyor muydunuz?

Roma’ya filmi izlemek için gitmiştik başrol oyuncumuz Pınar Tuncegil ile birlikte. Dönüş biletimiz kapanıştan bir gün önceydi çünkü filmimizi temsil etmek üzere oradaydık. Öncelikle orada masa başında çalıştığımız şeylerin karşılığını izleyenlerden aldık. Bu neydi? Bizim nahif ve kendi dilimizde yarattığımız hayali dünyanın içinden sorularla bizi anlayan birileriyle bir aradaydık. Sevgi, beğeni, estetik anlayıştan başka bir yerde konumlayarak cevap vermeye çalışırsam, “İyi ki yapmışız bu filmi” dedirten anlardı. Çünkü başka kapılar açılmıştı, izleyenlerin görüş açıları değişmişti. O yüzden çok mutlu olduk. Dönüş biletimiz törenden bir gün önce olmasına rağmen, bizden üstü kapalı olarak bir gün daha kalmamız rica edildi. Bir gün daha kalarak, o mutluluğu da yaşayarak evimize dönmüş olduk.

• Ödül aldığınız festival bir kadın filmleri festivaliydi. Kadın filmleri festivallerinin önemi nedir sizce?

Kadın filmleri festivalleri, çocuk filmleri festivalleri, engelli film festivalleri, aile filmi festivalleri hepsi çok önemli. Çünkü festivallerin içinde hem bir uzmanlaşma sağlıyor hem de sektörün içinde yaratamadığımız alan oralarda daha usta eller tarafından yaratılmış oluyor. Öncelikle böyle bir faydası olduğuna inanıyorum. Ve bu festivallerin desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak bizim ülkemizde çocuk filmleri festivali ve aile filmleri festivali yok. Çünkü bizim çocuk filmlerimiz yok zaten. Aile filmlerimiz de yok. Dolayısıyla diliyoruz ki bir gün bizim ülkemizde de böyle festivaller çoğalsın ve izleyicisini yaratsın.

• Dediğiniz gibi çocuk edebiyatının içinden bir isimsiniz. Çocuk edebiyatı, çocuk sineması gibi alanlarda çocuklara yönelik eserler üretiminde Türkiye’nin durumuna dair gözleminiz nedir?

Uluslararası çocuk filmleri festivallerinde jüri üyeliği görevi de üstleniyorum. Orada da gördüğüm, dünyada çocuk üzerine sanatsal üretimler var ve her yıl devam etmekte. Bizde olmadığını bilmek üzücü. Sinema tarihimizde bunların yeterince olamadığını görmek de üzücü. Çocuk edebiyatında benim çocukluğumdan daha avantajlı bir noktadayız. Çünkü artık dünyaya yetişmeye çalışan bir çizgimiz var, yayıncılarımızın çabaları, yazarlarımızın çizerlerimizin gelişmesi söz konusu. Ama henüz dünya ile boy ölçüşebilecek bir durumda değiliz çünkü bizim şu anda Türkiye’den dünyaya verdiğimiz bir çocuk karakter ya da çocuk edebiyatında ismi geçen, bütün dillere çevrilen ve o dönemin çocuklarını etkileyen bir eserimiz ne yazık ki yok.

• TRT 2’de yaptığınız “Hayat Sanat” programınız bitti mi? Son durum nedir?

Daha önce de kültür sanat programı işinde bulunmuştum. Kültür sanat her zaman beni heyecanlandırır. Gittikçe daralan bir alan vardı. O yüzden açılan her kapı bizim için çok önemli, çok değerli. Bunun TRT’de olması çok daha değerli. Bizler, İstanbul’da büyümeyen çocuklar TRT ile eğitildik, büyüdük. TRT’de pek çok şeyi izledik, tanıdık. O yüzden benim gibi daha küçük yerlerde büyüyen çocuklar ve gençler için daha büyük bir önem taşıyor. İstanbul’da her gün tiyatroya, sinemaya, konsere gidebilen çocuklar var. Ama Türkiye’nin her bölgesinde böyle bir yapı söz konusu değil. O nedenle de çok önemli buluyorum. TRT 2’den teklifi alışım da Berlin Film Festivali sırasındaydı. Mayıs sonuna kadar bir sözleşme yapmıştık. Bu sözleşmede Hayat Sanat vardı kültür sanat programı olarak, hafta içi her gün yapılan bir programdı. Çok şey öğrendiğim için güzel bir süreçti. Bunun dışında başka bir sözleşmeyle TRT 2’nin açılış yayınını sunmam da eklenmişti. TRT 2 yaptığımız o yayınla açıldı. Bu yüzden büyük mutluluk, büyük heyecandı. Kültür Sanat kanalımızın açılışı bizim gibi bu alanın içinde olanlar için tabii ki sevindirici bir olaydı. Öte yandan benim için süre bu kadardı çünkü o tarihe göre de yine önemli bir tarih olan Bağcık’ın vizyon tarihi alınmıştı. Hayat Sanat’ın bundan sonra nasıl ilerleyeceğini çok iyi bilmiyorum, mutlaka devam edecektir, devam etmesi de çok önemli.

• Son olarak Bağcık ne zaman, nerelerde izlenebilecek?

“Bağcık” Başka Sinema’da izlenecek. Başka Sinema, bu çok sorulan bir soru bana o yüzden açıklamak isterim, bir sinema salonu değil, pek çok sinema salonunu kullanan bir yapı. İnternet ya da basın üzerinden hangi sinema salonlarında olduğu takip edilebilir.