Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Senaristliğini ve yönetmenliğini Ulaş Bahadır’ın yaptığı “Madımak-Carina’nın Günlüğü” adlı sinema filmi, 25 Eylül’de gösterime girdi. Filmin afişe çıkmasıyla birlikte eski tartışmalar da yeniden alevlendi. Böyle olacağı önceden belliydi. Çünkü filmde tarihsel gerçeklikle örtüşmeyen sahneler vardı...

Filmin fragmanları aylar önce bilgisunar ortamına düşünce, Sivas’ta yakınlarını yitiren aileler ile yönetmen Ulaş Bahadır arasında tartışma çıkmıştı. Özellikle Madımak Oteli’nde yakılarak öldürülen Uğur Kaynar’ın ağabeyi Soner Kaynar, filmin merdiven sahnesine şiddetle itiraz etmiş ve yönetmeni “tarihsel gerçekliği çarpıtmak”la suçlamıştı. Çünkü o merdivende Metin Altıok ve Behçet Aysan’la “ölümü beklerken” fotoğraflanan Uğur Kaynar, film sahnesinde Hasret Gültekin’le yer değiştirmişti…

Soner Kaynar, filmin bu sahnesinden duyduğu rahatsızlığı Mayıs ayında bana anlatınca, konuyu haberleştirmeye karar verdim ve filmin yönetmeniyle de görüşmek istedim. Telefonunu bulup Ulaş Bahadır’ı aradım. Tanışmıyorduk. Kendimi tanıttıktan sonra, “Sivas mağduru ailelerin ‘Carina’nın Günlüğü’ ile ilgili eleştirileri var. Bunları kamuoyuna aktarmadan önce sizin de görüşünüzü almak istiyorum” dedim. Genç ve kibirli yönetmen, “Çok meşgulüm, sizinle konuşamam!” dedi. Neredeyse telefonu yüzüme kapayacaktı! “Şimdi uygun değilseniz daha sonra da konuşabiliriz” dedim. “Hayır, bu konuda konuşmak istemiyorum!” diye kestirip attı. Şaşırıp kalmıştım. Bir yönetmen, filmiyle ilgili görüşme isteğimizi kaba bir üslupla reddediyordu...

Şaşkınlığımı gizlemeye çalışarak son bir soru yönelttim: “Filminizi çekmeden önce Sivas Kitabı’nı inceleyebildiniz mi?

Ne benim adımı duymuştu ne “Sivas Kitabı”ndan haberi vardı!

* * *

Soner Kaynar’ın eleştirileri ile Ulaş Bahadır’ın zoraki yanıtlarını, “O merdivendeki üçüncü kişi Uğur Kaynar’dı” başlığıyla haberleştirdim (BirGün, 20 Mayıs 2015). Soner Kaynar, o haberde “Carina’nın Günlüğü” yönetmenine şöyle sesleniyordu:

“Bundan 6 ay önceki konuşmamızda, ben ve Uğur Kaynar’ın dostları defaatle sizi uyardık. Madımak Oteli merdivenindeki üçüncü kişinin Hasret Gültekin olmadığını; o kişinin, yok saymaya çalıştığınız şair Uğur Kaynar olduğunu; bilinçli veya bilinçsiz yapılan bu hatanın tartışmasız bir şekilde düzeltilmesi gerektiğini önemle ifade ettik. Anladığım kadarıyla, siz yaptığınız bu sorumsuzluğu sürdürmekte ısrarlısınız. Kamuoyuna, Madımak Oteli merdiveninde oturan şairin Uğur Kaynar olduğunu deklare etmediğiniz ve ilgili sahnede bunu düzeltmediğiniz sürece, ömrümün kalan kısmını istemeyerek sizinle hukuk önünde hesaplaşarak geçireceğim.”

Ulaş Bahadır’ın bu yakınmalara yanıtı hiç değişmedi: “Benim filmim belgesel değil kurgudur.

Gerçekte her yaratı kurguya dayanır. Ama yaratıcı olmak, kimseye tarihsel gerçeği çarpıtma hakkını vermez.

Uğur Kaynar’ın ozan arkadaşlarından Salih Bolat’ın da Ulaş Bahadır’a “kurgu” konusunda söyleyecekleri var:

Ulaş Bahadır önce şunu bilmeli: 1. Kurmaca, nesnel gerçeklik ile sanatçının imgelemindeki gerçekliğin kesişmesiyle ortaya çıkan ‘yeni gerçeklik’tir. Yani ‘kurmaca’; uydurma, düş, hayal değildir. Kurmaca, nesnel gerçeklikten kaynaklanan ve sanat yapıtıyla somutluk kazanan yeni bir gerçekliktir.”

Carina’nın Günlüğü” filmi gösterime girerken, Sivas’ta yakınlarını yitirenler bir kez daha seslerini yükselttiler. Üstelik filmin yönetmenine ortak çağrıda bulunarak merdiven sahnesini değiştirmesini istediler. Ama Ulaş Bahadır bu çağrılara da kulaklarını tıkadı ve “Benim filmim kurgudur” inadını sürdürdü…

Sonunda, filmdeki merdiven sahnesi dolayısıyla adı gereksiz bir tartışmanın içine çekilen Hasret Gültekin’in eşi Yeter Gültekin de konuştu ve Kaynar ailesinin tepkisine hak verdiğini şu sözlerle dile getirdi:

“Yönetmen bizleri umursamasa da, filmi kurgu da olsa, tarihi gerçeklikle ilgili yanlış algı yaratılmamalı. Bizim üzülmemiz önemli değil, vahim olan, bu kadar yakın tarihte gerçekleştirilmiş, bu kadar çok göz tanığı, görüntüsü ve yazılı belgesi olan Madımak Katliamı ile ilgili toplumsal hafızaya yanlış bilgi yerleştirilecek olması. Filmi izleyenlerin kafası bu hatalarla karıştırılacak. Emeğine saygısızlık etmek istemeyiz. Ama yakınlarını yitirmiş insanları, özellikle çocuklarını hırpalamak kimsenin hakkı olamaz. Kaynar ailesini anlıyorum, üzgünüm. Umarım yönetmen de biraz empati kurabilir.” (Cumhuriyet, 12 Eylül 2015).

Madımak Oteli’nin merdiveninde Uğur Kaynar’la aynı karede yer alan Metin Altıok’un kızı Zeynep Altıok da “Filmdeki o sahne düzeltisin” çağrısını yineleyerek şöyle dedi: “Türkiye tarihinin en derin acılarından bir katliam bir filme konu oluyorsa, tarihsel gerçekleri bozmamak bir aydın sorumluluğudur.”

Bunca tepkiye ve uyarıya karşın bir yönetmen yanlışta direniyorsa, ortada ciddi bir etik sorun var demektir…