Mersin İleri İlkokulu’nda okurken sınıf öğretmenimiz, rahmetli Behriye Hayırlıoğlu her ayın başında bizlere iki zarf dağıtırdı. Biri Kızılay, diğeri ise Çocuk Esirgeme Kurumu bağış zarfları… Her defasında “İçine koyacağınız para, sizi ve ailenizi zora sokmamalı. Gönül rahatıyla verilmeli” der ve “Kimse yanındaki arkadaşına zarfını göstermeyecek” diye uyarırdı. Amaç belliydi. Kimse bağışıyla rencide olmayacak ve dayanışmanın önemi kavranacaktı! Sınıfımız orta direk olan ailelerin çocuklarından oluşuyordu. Çoğunun babası ya çiftçi ya esnaf ya da memurdu. Her defasında babam, bana verdiği harçlığın çok fazlasını koyar, “Sende biriktirdikleri koy, göreceğim” diye eklerdi. Harçlığımdan biriktirdiğimin ne kadar olduğuna bakmadan, hep aynı sözü tekrarlardı. “Aferin oğlum, ülkeye ve insanlara önemli katkı sunuyorsun!” derdi. Biz böyle eğitildik…

***

Laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş heyecanı, refah içinde kalkınmış bir ülke hedefi, insana ve haklarına saygı şiarı, toplumda müthiş bir dayanışma kültürü yaratmıştı. Şimdi bu anlayış ortadan kalktı. Yandaş kayırmak amacıyla ülke kaynakları bir avuç saldırgan siyasetçinin eline bırakıldı. Elazığ depremi sonrası bir gerçekle yeniden yüzleştik! O da AKP iktidarının depreme karşı yapılması gerekenleri yapmadığı ikrarı! Yaşamsal önlemleri almadığı ifşaatı! Toplanan deprem vergisinin yol, köprü ve inşaatlara harcandığını bizzat AKP’li bakanlar açıklamıştı. Bu usulsüzlüklerle uğraşırken bir başka skandal daha ortaya çıktı. İktidarın açtığı aymazlık yolundan bir başka yolsuzluk haberi daha geldi. Başkentgaz, “75 bin doları Kızılay’da kalmak kaydıyla, 7 milyon 925 bin doları Ensar Vakfı’na aktarılmak üzere, şartlı bağış yaptığını” açıkladı! Bu haber toplumda infial uyandırdı!

***

Gün yüzüne çıkan bu yolsuzluk, iktidar için yüz karasıdır! Ve AKP’ce kollanan Ensar Vakfı ile ülke ve dünya mağdurlarının yardım meleği olan Kızılay’ın para ilişkisi büyük bir skandaldır. Skandalın açığa çıkması üzerine Ensar Vakfı Genel Müdürü Hüseyin Kader, büyük bir pişkinlikle, “iki yıl önce gerçekleştirilen bu işlemin Elazığ depremi sonrasında maksatlı bir şekilde çarpıtıldığını” savunarak, bu bağışla ABD de FETÖ’ye karşı yurt binası yaptıklarını, bağışın Ensar ve TÜRGEV ‘in 2014’te ABD’de birlikte kurduğu TÜRKEN Vakfı’na aktarıldığını açıkladı. Bu açıklama paranın alındığının da usulsüzlük yapıldığının da itirafıdır! Ancak yurt yaptıkları iddiası hâlâ açıklık kazanmamıştır.

***

Bu skandal göründüğünden çok daha büyüktür! Ülke kaynaklarının nasıl soyulduğunun bir başka örneğidir. Başkentgaz, Kızılay’a yaptığı ve şartlı olduğu açığa çıkan bağışla, hukuku dolanarak, devleti zarara uğratmıştır. Şöyle ki; “Gelir Vergisi Yasası’nın 89. ve Kurumlar Vergisi Yasası’nın 10. Maddesi’ne göre, Türkiye Kızılay Derneği›ne ve Türkiye Yeşilay Cemiyeti›ne makbuz karşılığı yapılan nakdi bağış ve yardımların tamamı beyan edilen kazançtan düşülür.”

Oysa yine Kurumlar Vergisi Yasası’na göre; “kamu yararı olan dernekler ve vakıflara yapılan bağış ve yardımlar, o kuruluşun kurumlar vergisi matrahının yüzde 5›ini geçmemek üzere gider olarak gösterilir. Şayet yüzde beşi geçerse fazlasının vergisi kurumca ödenir” der.

Yasal durumu bilerek ve usulsüzce yandaşlara kamu parasını aktarmak suçtur! Yapılan apaçık devleti dolandırmaktır! Ensar Vakfı, adı çocuk tacizlerine karışmış birçok konuda şaibesi olan ve ne yazık ki kamu yararı statüsü verilen bir vakıftır. AKP’ye yakınlığıyla da bilinir. Bu bağışın, doğrudan vakıf yerine 75 bin dolar komisyon verilerek Kızılay üzerinden geçirilmesi, Başkentgaz’ın, devlete ödeyeceği yaklaşık 7/8 milyon TLlik verginin kaçırılmasına neden olmuştur! Yani milletin parası, yandaşların cebine konmuştur! Asırlık Kızılay’ın skandaldan öte, böyle büyük yolsuzluk içinde rol alması, hem saygınlığına hem de işlevine leke sürmüştür. Kısaca AKP, çocukluğumuzun dayanışma hevesinin önderi Kızılay’ı yani Cumhuriyet’in önemli bir kalesini daha yozlaşmaya terk etmiştir.

***

Bu yazı 4 Şubat 2020’de BirGün’deki köşemde yayınlanmıştı… TÜRKEN Vakfı’na kamu kaynaklarının hangi yöntemle aktarıldığını anlatmıştım. CHP ABD Temsilcisi Yurter Özcan’ın yoğun ve kararlı çalışması sonrasında “TÜRKEN Vakfı” gerçekleri ortaya çıkmıştı. 27 ay sonra, salı gecesi CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun bu konuyu gündeme alıp, “AKP’nin kaçış planı” olarak açıklaması, kamunun bilgilenmesi adına önemli adım olmuştur!

TÜRKEN Vakfı’nın başkanları, Türk kökenli ABD vatandaşlarıdır ve Erdoğan ailesinin yakınlarıdır! Örneğin kurucu başkanı, Erdoğan’ın kuzeni Halil Mutlu olmuştur. ABD yasalarına göre, dernek ve vakıfların ihtiyaçlarına göre çalışanları istihdam etme, yurtdışından eleman getirme, yabancılara oturma müsaadesi alma gibi ayrıcalıkları vardır! Gülenciler bu ayrıcalıklardan yararlanarak ABD’de yaşamaktadır! Kılıçdaroğlu’nun yapılanları “kaçış hazırlığı” olarak değerlendirmesinde haklı olduğu Gülenciler örneğinde somutlaşmaktadır.

***

Görülen o ki, her skandal sonrası AKP iktidarı daha da çöküyor! Sandığa gömülmesi yakın! Yeter ki muhalefet, sandığın halkın önüne getirilmesini daha güçlü bir şekilde zorlasın!