Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Son beş yılda, biri referandum olmak üzere dört büyük seçim geçirdik. Şimdi beşinciye hazırlanıyoruz. Halkımız yoruldu, seçmenler sıkıldı ama YSK’miz bir türlü hız kesmiyor!

YSK Başkanı Sadi Güven, müthiş öngörü sahibi bir insan. Aynı zamanda -eski deyişle- hayli “müdebbir” bir bürokrat, “tedbir”i elden bırakmıyor. Daha 7 Haziran gecesi görmüş durumu! Bu sonuçlarla hükümet kurulamayacağını anlamış ve “yeniden seçim” için kolları sıvamış. Ardından, Cumhurbaşkanı’yla eşzamanlı olarak, “Erken seçime hazırız” açıklamaları yapmaya başlamış… Sonra da “Acelemiz var!” diyerek 90 günlük seçim takvimini 60 güne indirivermiş…

YSK Başkanı, 45 günlük hükümeti kurma süresi dolmadan ve erken seçim kararı henüz alınmadan, neden büyük bir hevesle seçimlerin 1 Kasım’da yenileneceğini açıkladı?

Sayın Güven, bu ivecenliğin nedenini, “Hükümetin kurulamayacağının ortaya çıkması”, “daha ileri bir tarihin kışa rastlayacağı” ve “ülkenin içinde bulunduğu koşullar” gibi gerekçelere bağlamış.

Ancak basına yansıyan haberlerden anlıyoruz ki, YSK, daha 7 Haziran’ın ilk haftasında “yeniden seçim” için kâğıt ihalesi bile açmış. Demek ki bir yerlerle eşgüdüm içinde, çok önceden karar verilmiş seçimin yenilenmesine…

YSK’nin “seçim performansı”nı, 7 Haziran öncesindeki eylem ve işlemlerinden çok iyi biliyoruz. AKP iktidarının ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim sürecindeki tüm hukuksuz tasarruflarına nasıl göz yumduğunu unutmadık. Erdoğan’ın, Anayasa’nın “tarafsızlık” ilkesini çiğneyerek AKP için canhıraş propaganda mitingleri düzenlemesine, devlet olanaklarını sorumsuzca kullanmasına ve muhalefet partilerine hakaretler yağdırmasına ses çıkarmayan bir YSK gerçeği ile karşı karşıyayız. YSK, iktidarın hukuk dışı uygulamalarına boyun eğdi; bu konudaki yakınmalara kulaklarını tıkadı. Sadi Güven, “Cumhurbaşkanı’nın konuşmasını engelleme yetkimiz yok” diyerek sorumluluktan sıyrılmaya çalıştı. Sıkıştığı yerde, topu Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’na (RTÜK) attı. Oysa bu süreçte seçimlerin eşitlik ve dürüstlük içinde gerçekleşmesini sağlamak, YSK’nin anayasal göreviydi. İstese, Cumhurbaşkanı’nın miting konuşmalarının radyo ve televizyonlardan yayımlanmasını engelleyebilirdi. YSK bunu yapmayarak, hükümet güdümündeki öteki üst kurullar gibi “yandaş” bir görüntü sergiledi ve ciddi biçimde saygınlık yitimine uğradı.

Yüksek Seçim Kurulu, geçmişte ülkemizin en güvenilir kurumlarından biriydi. Ben 1950 yılından beri yapılan seçimlerde, 7 Haziran’daki gibi tartışmalı bir seçim süreci yaşandığını anımsamıyorum. YSK, 13 yıllık AKP iktidarında yansızlığını ve güvenirliğini yitirdi; kararları sürekli tartışılan ve kuşkuyla karşılanan bir kuruma dönüştü.

Yeniden seçim” konusunda bu denli istekli ve hevesli olan YSK’nin, kan gölüne dönen ülkemizde sandık güvenliğini hangi önlemlerle sağlayacağını da açıklaması gerekmez mi?

AKP’nin seçim hileleri daha şimdiden basına yansımaya başladı. Örneğin 340 bin seçmenin bulunduğu Antalya’nın Muratpaşa ilçesinde, 7 bin 210 seçmenin buharlaştığı, il genelinde ise 23 bin 800 seçmenin kayıp olduğu açıklandı.

Hepimizin gözü, bu seçimde YSK’nin üzerinde olacak, biline…

Ve RTÜK…

MHP, muhalefetle ortak davranmama inadını, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nda da sürdürdüğü için, 7 Haziran seçimleri sonrasında iktidarın çoğunluğu yitirdiği bu kurulda hâlâ başkan seçilemedi. Oysa yeniden seçime gidildiği şu günlerde RTÜK’e büyük görev düşüyor. Çünkü bu kurul, seçim sürecinde eşitlik ve tarafsızlık ilkesine aykırı yayın yapan televizyon kanallarına ağır yaptırımlar uygulayabiliyor.

7 Haziran seçimleri öncesinde YSK ve RTÜK bu konuda çok kötü sınav verdiler. İki kurum, sorumluluğu sürekli birbirinin üzerine atarak, AKP için çalışan yayın organlarını koruyup kolladılar. Çeşitli partilerin ve demokratik kitle örgütlerinin şikâyet başvuruları sudan gerekçelerle reddedildi. Cumhurbaşkanı’nın meydanlara çıkarak her gün ekranlardan canlı yayın yapmasına seyirci kaldılar. Belli ki aynı oyunu önümüzdeki günlerde de sürdürmek isteyeceklerdir.

RTÜK’te çoğunluğu elinde bulunduran muhalefet temsilcileri, bir an önce kendi aralarından birini başkan seçmez ve inisiyatifi ele almazlarsa, seçim sürecinde yaşanacak olumsuzluklardan kendileri de sorumlu olacaklardır!