Dün TÜİK nisan ayı enflasyon verilerini açıkladı ve görüldü ki enflasyonda dünyadan hızla koptuk, aldık başımızı gidiyoruz. Siz bakmayın “ama enflasyon her yerde var” dediklerine. Bize yaklaşan bile yok. Mesela OECD ülkeleri ortalamasının 10 katı bir verimiz var.

Nisan ayında yüzde 7,25 artan TÜFE, yıllık bazda yüzde 70’e dayandı. Yılın ilk dört ayında oluşan enflasyon, daha şimdiden gösterdi ki Merkez Bankası bir sonraki enflasyon raporunda yılsonu tahminini yine ve yeniden yukarı yönlü revize edecek çünkü en son tahminine ulaşmaya pek bir şey kalmadı ama yılın bitmesine daha çok var.

Manşet enflasyon yüksek olmakla birlikte daha büyük sorun gıda enflasyonunda yaşanıyor. Nisanda aylık olarak yüzde 13,38 artan gıda fiyatları yıllık olarak yüzde 90’a dayanmış oldu. Daha detaylı bakınca sebze fiyatlarındaki artışın çok daha yüksek olduğu görülüyor: yüzde 126. Zaten et pahalı alamıyoruz diyenler sebzeye de çok yüksek bedeller ödemek zorunda.

DİSK Araştırma grubunun gelir dilimlerine göre yaptığı enflasyon hesaplamasına göre, en yoksul kesimin maruz kaldığı gıda enflasyonu yüzde 131,6 olarak gerçekleşmiş. Diğer bir ifade ile enflasyon yoksulları çok daha derinden etkiliyor.

YOKSULLUK DERİNLEŞİYOR

Enflasyondaki bu artış geniş halk kesimlerinin hızla yoksullaşması sonucunu doğuruyor.

Çalışan kesimin yaklaşık yarısının elde ettiği asgari ücrete yılbaşında yapılan yüzde 50’lik artış anlamını çoktan yitirdi. 4 bin 250 liralık asgari ücretin alım gücü yılın ilk dört ayında bin 348 lira azalarak 2 bin 900 lira seviyesine geriledi. Bu da yaklaşık olarak 2021 yılı asgari ücretine denk geliyor. Daha yıl sonuna kadar sekiz aylık enflasyon verisi gelecek ve trend bu şekilde devam edeceği için ücret geliri elde edenlerin yoksullaşması hızlanacaktır. Bu nedenle acilen, başta asgari ücret olmak üzere tüm ücretlerin enflasyona göre yeniden uyarlanması gerekmektedir. Enflasyon farkının ücretlere yansıtılması için yılsonuna kadar beklenemez. Siz bazı “ekonomistlerin” ücret artışları enflasyonu hızlandırır açıklamalarına bakmayın. Hayır artırmaz. Çünkü enflasyonun sebebi sofrasına yemek koyma çabasında olanlar değil, uygulanan yanlış ekonomi politikasıdır.

Tüm dünya enflasyon ile mücadele etmek için türlü tedbirleri hayata geçiriyor. Çarşamba günü ABD merkez bankası, Perşembe günü de İngiltere politika faizlerinde artışa gitti. Bizdeki enflasyon o ülkelerde ortaya çıkandan on kat daha yüksek olmasına rağmen bizde hiçbir şey yapılmıyor.

Haksızlık etmeyelim. Enflasyondan korumak için bir ürün üzerinde çalışıyorlarmış. Ama bu ürünü sizi korumak için değil, parası olanları korumak için çıkarılacakmış: Enflasyon korumalı bir tasarruf aracı. Eğer tasarrufunuz yok ise, iktidar nezdinde korunmaya değer grup içerisinde yer almıyorsunuz. Siz kendi başınızın çaresine bakmak zorundasınız.

İŞLER DAHA DA BOZULACAK

Biliyorsunuz iktidar faiz indirimlerine başladığında “rekabetçi kur” söylemine sığınıyordu. Fakat enflasyonun kontrolden çıktığı bir dönemde kurları kontrol etmek için kullanılan tüm araçlar(döviz satışı, KKM gibi) bu söylemi boşa düşürüyor. Üretici fiyatlarının yıllık yüzde 122, yılbaşından beri de yüzde 40 arttığı bir dönemde, yatay seyreden kurlar “rekabetçi” olmaktan çıkıp, ihracatı zorlaştıran bir unsur olmaya doğru hızla ilerliyor. Bu da ihracattan büyük destek bekleyen büyüme tarafında beklentilerin aşağı yönlü değiştirilmesine yol açacaktır. PMI endeksinde son iki ayda yaşanan gerileme de bunun işareti gibi duruyor.

Bir taraftan yavaşlayan ekonomi, diğer taraftan yüksek seyreden enflasyon önümüzdeki sürecin çok daha zorlu olacağını gösteriyor.

Ama unutmayın, ekonomide bütün bu yaşadıklarımız iktidar sahiplerinin ekonomi politika tercihlerinin bir sonucudur.