Google Play Store
App Store

Doğurganlık ve geç anneliğin önündeki en önemli etken yumurta yaşlanması. Doç. Dr. Elvan Böke “Yumurta hücrelerinin yaşlanmasını durduran proteini keşfettik” dedi.

Yumurtalık yaşlanması durdurulabilir: Annelik hayali artık yaş tanımayacak

Bahar GÖNÜL

Dünyada ve ülkemizde kadınlar daha çok 30-35 yaşından sonra çocuk sahibi olmaya başlıyor. Bu durum ise üreme ile ilgili  bazı problemleri de beraberinde getiriyor. Günümüzde geç anneliği tercih eden kadınlara yönelik pek çok araştırma bilim insanları tarafından sürüyor. İspanya’daki Genomik Düzenleme Merkezi’nden (CGR) Doç. Dr. Elvan Böke ve ekibi, yumurta hücrelerinde yaşlanmayı önleyen protein kompleksini keşfetti. Böke ‘‘Hedefimiz bu konuda yapılacak tedavilere rehberlik etmek’’ dedi.

Kadınlarda hücre yaşlanması sebebiyle ortaya çıkan üreme problemlerine umut ışığı olan çalışmalarıyla bilinen İspanya’daki Genomik Düzenleme Merkezi (CRG) Grup Lideri Doç. Dr. Elvan Böke, Avrupa Moleküler Biyoloji Örgütünün (EMBO) bu yılki büyük ödülünü kazandı. Kadınlarda yumurta hücrelerinin yaşlanmadan sağlıklı kalabileceklerine dair bulgular, özellikle 40 yaş üzeri kadınlardaki doğurganlık sorunlarını aydınlatmaya yardımcı olabilecek. Çalışmalarına dair BirGün'ün sorularını yanıtlayan Böke, kadınlardaki doğurganlık sorunlarının çoğunun düşük yumurta kalitesinden kaynaklandığını söyledi.

Doç. Dr. Elvan Böke
Genomik Düzenleme Merkezi (CRG) Grup Lideri

YUMURTA YAŞLANMAYABİLİR

Böke, yaşlanmadan uzun yıllar vücutta sağlıklı kalabilen yumurtaların 40 yaş sonrası kadınlarda doğurganlık sorunu yaratması konusunda bilgi eksikliği olduğunu söyledi. Böke, özetle şunları söyledi:

“Kadınlarda doğurganlık sorunlarının çoğu, düşük yumurta kalitesinden kaynaklanmaktadır. Yumurtaların yaşlanmadan uzun yıllar boyunca vücutta sağlıklı kalmasını sağlayan mekanizmalar ve bu stratejilerin yaş ilerledikçe niçin başarısız olduğu hakkında çok az şey biliyoruz. 40 yaş üstü yumurta hücrelerinde görülen en büyük problem genetik düzensizlik ve kromozom bozuklukları ama dünya çapındaki veriler, kadınlarda doğurganlık sorunlarının yüzde 25’inden fazlasının nedeninin açıklanamadığını gösteriyor. Bu durum, kadınların üremesine ilişkin bilgilerimizde büyük bir eksikliğe işaret ediyor. Laboratuvarımızdaki çalışmalarla bu eksikliği kapatmaya çalışıyoruz. Çalışmalarımız sonucunda doktorlar, açıklanamayan doğurganlık sorunları olan hastalarda toksik protein birikimleri olup olmadığına bakmaya başlayabilirler.’’