Müzik direktörlüğünü üstlendiğim Galatasaray Tomtom Sokak’ta açılacak Indigo adlı elektronik müzik kulübünün hazırlıkları içindeydik. İşletme müdürlüğünü yapacak olan (Peyote Hakan olarak tanınan) Hakan Orman ile bir gün öncesi için tren biletlerimizi almıştık, hatta kalacak yerimiz bile hazırdı, (Takva filminin senaristi ve yapımcısı Önder Çakar) Takva Önder evinin kapılarını açmıştı bize. Eskişehir’e gidip dünya gözü ile bir Soft Machine seyretmek istiyorduk.

9 Ekim 2004 Cumartesi günü Majör Müzik tarafından (Eyüp İblağ) organize edilen 10. Uluslararası Eskişehir Festivali’nde çalmışlardı; saksofonda Elton Dean, basta Hugh Hopper, gitarda John Etheridge, davulda John Marshall’ın yer aldığı enfes kadrosuyla. Soft Machine Legacy adını aldıkları bir dönemdi; topluluğun farklı zamanlarında yer almış müzisyenlerin birlikte verdikleri ilk konserdi.

***

Aradan epey vakit geçti, Soft Machine yoluna bir şekilde bata çıka da olsa devam etmeyi başardı. Başardı diyorum, zira dünya o tarihten sonra olduğundan daha hızlı dönmeye, bir devir hızla kapanmaya başlamıştı. Soft Machine ise o günlerden bugüne gelene değin hayret edilecek bir dirilik içinde varlığını direnerek sürdürmüş, bozulmamış bir safiyetle kuşağından kalan (biraz da yeni kuşaklardan eklenen) dinleyicilerinin ilgisini taze tutmayı başarmıştı. Bu çağda çokça tanık olmadığımız bir kültürel zenginlik tahtında oturarak başarmışlardı bunu. Ben Soft Machine ve (fazla benzeri yok ama) Soft Machine gibi toplulukları hep sahip oldukları tefekkür (derin düşüncelere dalma) kültürü çerçevesinde gördüm, baktım, dinledim. Muhakkak ki zamanımızda çoktan terk edilmiş bir değerin, değerler silsilesinin mahsulüydü Soft Machine. Bugün el üstünde tutulan müzikal değerlerin ışık yılı uzağındaydılar. Belki de gözümde bu münasebetle değerliydiler. Elemanlarının solo çalışmaları dâhil, tüm plaklarını arşivime koyacak kadar…

***

İsmini William Burroughs’un aynı adlı romanından alan topluluk 2018 yılında “Hidden Details” adında iyi bir albüm yaptı. Hâlâ tarifi kolay olmayan bir müzikal çeşitlilik içindeler ve derin bir tutkuyla progresif-caz-rock-underground doğaçlamaları çalmaktalar. Onlar gibi zamanında türünün kıstaslarını belirleyerek kerteriz oluşturmuş, moda eğilimlere prim vermemiş bir topluluğun halen ayakta olduğunu görmek bile iyi geliyor soğuktan tir tir titreyen yalnız ruhlarımıza.

Canterbury’nin yüce ismi bugün 55 yaşında; bizim Moğollar ile yaşıt. Şimdi ilk kez İstanbul’da olacaklar; 9 Aralık Cuma akşamı Cemal Reşit Rey konser salonunda...

Bizi İstanbul’a huşu içinde yollayan Eskişehir’deki konserden kısa süre sonra aynı yıl Dean ve Hopper ise 2008 yılında yaşama veda etmişlerdi. Bugün İstanbul’a gelecek ekipte Etheridge ile Marshall baki; yanlarında ise ilk kez izleme şansı yakalayacağımız saksofoncu Theo Travis ile basçı Fred Thelonious Baker var.

Ancak maalesef eksikler listesi bununla sınırlı değil; (2011 yılında Tarlabaşı’nda geçirdiği trafik kazasından iki hafta sonra hayata veda eden) Peyote Hakan...