Yunan halkı Troyka’nın şantajına boyun eğmeyip, güçlü bir “Hayır!” ile hepimizin yüreğine su serpti. Tüm baskılara, tehditlere, çarpıtmalara karşın geniş kitleler ‘kemer sıkma’ programını bir kez daha reddetti. Açık konuşalım; Yunanistan’da açık bir sınıf savaşı yaşandı, sonunda emekçiler kazandı. Dışarıdan IMF-Avrupa Merkez Bankası-Avrupa Komisyonu, özetle uluslararası sermaye çevreleri “Evet” için yüklendi. İçeride de medya bombardımanı desteğiyle bankacılar, sanayiciler, armatörler tüm güçlerini ‘teslimiyet’ için seferber etti. Zaten bu kesimler mevduatlarını bankalardan çekip, yurtdışına kaçırarak SYRIZA hükümetini baştan beri sabote ediyorlardı. Bu “şer cephesi” ne en son emekli subaylar da katıldı. Hamasi bayrak-vatan şovenizmi eşliğinde halkı neoliberal programa davet ettiler. Hâlâ yedi yıllık boyun eğmeye ‘Albaylar Cuntası’nın acı hatıralarını unutmayan Yunan halkına aba altından ‘darbe’ sopasını gösterdiler. Cevaplarını ise, kararlı bir “Hayır bir daha asla!” şeklinde aldılar.
Referandumdaki “Hayır!” iradesi; sadece emekçileri, emeklileri, gençleri yoksullaştıran, sosyal programları iğdiş eden, özelleştirmelerle yok pahasına ülkenin kaynaklarını uluslararası sermayenin hizmetine sunan neoliberal ekonomi programını elinin tersiyle itmedi. Aynı zamanda halkın egemenliğini hiçe sayan, tüm karar süreçlerini piyasa tanrısına terk eden neoliberal zihniyeti de mahkûm etti.

Piyasacı, Troykacı neoliberal kurgunun emrinden sual olunmaz, teknik, bilimsel, alternatifsiz olduğu safsatası da artık yıkılma yolunda. Yunanistan’dan yükselen “Oxi” sesini “Hayır”, “No”, “Nein” izlemek zorunda. Çünkü küresel krizin başından beri kemer sıkma politikaları Avrupa halklarına eziyet ediyor, büyük sıkıntılar yaşatıyor, ama bir türlü tünelin sonundaki ışık görünmüyor. Daha sosyal, dayanışmacı, emekten yana bir Avrupa’yı tartışmanın zamanı çoktan geldi. Ama buna Brüksel’deki teknokratlar değil, İspanya’daki, Portekiz’deki, Fransa’daki, emekçiler karar verecek.

IMF Troyka’yı tekzip etti
Referandum arifesinde hep Yunanistan’ın düze çıkma yoluna girmiş olduğu, ama beceriksiz Çipras hükümetinin bir çuval inciri berbat ettiği izlenimi verilmeye çalışıldı. Hâlbuki basına sızdırılan bir IMF dokümanı, kreditörlerin dayattığı tüm önlemler harfiyen uygulansa bile Yunan ekonomisinin düze çıkamayacağını açıkça ortaya koyuyor. Eğer tüm vergi artışları kabul edilse, bütçe kısıntıları uygulansa, özelleştirmelere hız verilse dahi, 2030’da hâlâ borç batağı devam edecek. En iyimser senaryonun gerçekleşmesi, önümüzdeki beş yıl içerisinde yüzde 5 büyüme sağlanması halinde bile kamu borcu GSYH’nin %124’ü düzeyinde seyredecek. IMF ise GSYH’nin %110’unu sürdürülebilir üst eşik kabul ediyor. Ele geçen belge, ayrıntılandırmamakla birlikte, ‘önemli tavizler’ verilmesi gerektiğinin altını çiziyor.

Peki, ne yapmalı?
Bu soruya, ‘Social Europe’ sitesinde yayımlanan makalesinde Özlem Onaran arkadaşımız “Yeni bir Avrupa borç konferansı” şeklinde cevap veriyor. Çünkü Kamu Borcu Gerçek Komitesi’nin 18 Haziran 2015 tarihli raporu Yunan borcunun kanun dışı, gayr-ı meşru, ‘mendebur’ diye nitelendirilebilecek öğeler içerdiğini ortaya koyuyor. Özetle, açılan kredilerin halkın yararına değil, büyük Yunan, Alman ve Fransız bankalarının çıkarına hizmet ettiği vurgulanıyor. Ekonominin sadece borçların servisine kilitlenmesinin çalışma hakkı; onurlu bir yaşam sürme hakkı; sağlık, eğitim, konut ve sosyal güvenlik hakkı gibi insan haklarından yararlanma ilkesiyle bağdaşmayacağının altı çiziliyor.

Özlem Onaran, Gerçek Komisyonu’nun Yunanistan’a ilişkin bulgularının pekâlâ İrlanda, Portekiz, İspanya, Letonya için de geçerli olabileceğinden hareketle, Avrupa’nın borç sorununun enine boyuna tartışılacağı bir borç konferansına gereksinim duyduğunu ifade ediyor. 1953’te Almanya’nın borçlarının yarısının silindiği 1953 Londra Borç Anlaşması’nı hatırlatıyor.

Türkiye de, Avrupa’ya geçmişte tüm borçlarını ekonomik ve toplumsal yıkım pahasına kuzu kuzu ödeyen ülke sıfatıyla ancak ‘kötü örnek’ oluşturabilir. Bizler Yunanistan ile dayanışma göstermek istiyorsak, olanağı bulunanlar tatil için komşuyu seçebilir. Siyasi bir talep olarak da hükümetten askeri harcamaları kısmasını, Ege ordusunu küçültmesini isteyebiliriz.