19 Haziran 1989'da Joan Baez ile...

Tam 15 yıl önce, ‘Yürekten Kopup Gelen Ses’ adıyla ‘Altın Kitaplar’ tarafından yayımlanan kitabında şöyle diyordu: “Sanatım, işim, ailem, dostlarım, oğlum Gabe ve Tanrı’yla kurduğum ilişki yaşam boyu beni ayakta tutan güçler oldu. Yaşamımdaki tüm bu değişimlere karşın, sosyal ve siyasal görüşlerim hayret verici bir biçimde aynı çizgide kalmayı başardı.”

15 yıl sonra, bir kez daha Türkiye’deydi ve kimilerini ‘hayrete düşürerek’ sosyal ve siyasal görüşlerinin aynı çizgide kalmasının kanıtı olarak “Bush bir aptaldır” diyecek, gazete sütunlarına da söylediği o güzelim şarkılarından çok, bu sözleriyle geçecekti.

Adı Joan Baez idi, soyadı ‘dünya kardeşliğinin simgesi...’

1989, Joan Baez’in sanırım Türkiye’ye ilk gelişidir. Emil Galip Sandalcı’nın başkanı olduğu İnsan Hakları Derneği adına konser verecektir.

Konseri vereceği gün Sultanahmet’i dolaşır. Ayasofya ile Sultanahmet Camisi’nin kardeşliğine vurulur. Boğaz’ın güzelliği duygularını ayaklandırır ve bu heyecanına bir şiirle hayat vermek ister. İstanbul’un güzelliği karşısında duygularını söylediği şarkılarla birlikte şiiriyle de paylaşmak istemektedir.

O yıllar ‘Milliyet Sanat Dergisi’ni yöneten Zeynep Oral, şiiri Türkçe’ye çevirmiştir, buna bir de ‘şair eli’ değsin diye düşünür.

Akşam, Lütfi Kırdar Spor ve Sergi Sarayı’nda konser başlamak üzeredir.

Sahnede Joan Baez ile Genco Erkal...

Ve sürpriz: Genco Erkal şiirin Türkçesini, Baez de İngilizcesini okuduktan sonra şöyle diyecektir: “Ben, İstanbul üzerine duygularımı kelimelere dökmeye çalıştım, ama duygularım Türkiye’nin iyi bir şairi elinde Türkçede yeniden yaratıldı. Bu şaire, Refik Durbaş’a teşekkür ederim.”

Bir şiirin ortak duyarlılığında yüz yüze gelmeden gerçekleşen bu tanışma, konserin bitiminden sonra ‘Çiçek Bar’da bir dostluk masası etrafında, anıları bugünlere taşınacak bir sohbete dönüşecektir.

Joan Baez, İstanbul ve İzmir’de verdiği konserlerde altmış binden fazla dinleyicisinin ve tabii benim gönlümde fırtınalar yaratarak Türkiye’den ayrılır.

Baez, ‘Yürekten Kopup Gelen Ses’te “Ömür boyu süren bir aşktan kolay vazgeçemem” diyor.

Kim ne derse desin, ben geçer miyim sanıyorsun sevgili Joan Baez?

Eski yazılarımı arşivden çıkarıp yayımlamak pek âdetim değildir. Bu kez, Joan Baez için bu kuralın dışına çıkıyor ve tam 11 yıl önce, 21 Temmuz 2004’te yazdığım yukarıdaki yazıyı bir kez daha yayımlıyorum.

Baez, sanırım Türkiye’ye ilk kez Haziran 1989’da gelmişti. Elbet bunun daha öncesi de var, yaşamı boyunca kendi doğrularından hiç ödün vermedi. İnsan hakları savunucusu, aktivist, ezilenlerden ve emekten, emekçilerden yana, bütün yasaklara karşı duran, dayanışmaya önem veren, yalnız bir kuşağın ‘moda’ sanatçısı değil, kuşakların sevgilisi bir sanatçı…

Nitekim bizim ‘sanatkâr’larımızdan pek ses çıkmazken, o ayağının tozuyla konserleri yasaklanan Grup Yorum’a destek verdi; Gezi olaylarında olduğu gibi…

Türkiye’ye ilk geldiğinde genç kız idi, saçlarına karakışın eli değse de hâlâ öyle. Ama yüreğindeki o ses hiç değişmedi.

Dün Açıkhava’da konseri vardı. Rahatsızlığımdan dolayı gidemedim.

Fakat konser boyunca, 25 yıl önce olduğu gibi, muhtar çakmağımı yakıp CD’den şarkılarını dinledim.

O şarkılarını söyledikçe, ben şiir yazmayı sürdüreceğim…