Bozuk ve eski olanın yerini, yeni ve işlevsel olanın aldığı değişim sürecinde, ortaya çıkan ihtiyaçlara cevap veren iyi tercihler yapılabileceği gibi, üzerinde etraflıca düşünülmemiş eksik ve hatalı yönelişlerde de bulunulabilir. Belirleyici olan, zamanın algılanma biçimi. Dünden bugüne ne birikmiş? Yarın, nereye gitmek istiyoruz? Yola çıktığımızda, hangi araçlar kullanışlı ve ileri taşımalı, hangileri değil ve geride bırakmalı? Bilgece bir dönüşüm için; ani ve hızla gelen değişim rüzgârını arkamıza alabilecek kadar cesur muyuz? Yoksa sahibi sandığımız her köşe başının korku dolu gardiyanları mıyız? Bizden yeni bir bakış talep eden durum, kişi ve olayın karşısında merak duygumuzu canlı tutup gelişebiliyor muyuz? Yoksa kibrimize yenik düşüp, iyice körleşiyor muyuz? Evet, değişim engellenemez ancak yönü belirlenebilir. Toplumsal süreçlerde yönetenlerin korkuyla yaptığı seçimler, kısa vadede devri geçmiş düzen araçlarının hala hayatta ve güçlü olduğu yanılsamasına sebep olabilse de; halkı, şimdinin gerçeklerinden ayrı tutma çabası, uzun vadede, herkes için şiddetli kırılma potansiyelini güçlendirecektir.


***

Toplumun kucağında bulduğu değişim, talebini en açık şekliyle gençler aracılığıyla gösterir. Dünyaya kazık çakmaya hevesli ve siyaseti kamu hizmetinden ziyade maddi manevi gücünü artıran bir varoluş arenası gibi görenler, gençlerin arzu ve öfkelerini kendi ideolojilerine entegre edip kullanmak ister. Delifişek çağına özel o güçlü duygular, düzeni bozmayacak şekilde özenle kontrol altına alınır ve gençlerin, partiye akacak yeni bir oydan öteye geçmesi istenmez. Bu yüzden her dönem gençler siyasetin yakın takibindedir. Hele ki, iktidarı ve muhalefetiyle 60 yaşın üzerinde seyreden siyasi yapının, ilk kez oy kullanacak yeni kuşakla arası dede-torun seviyesinde açıldığı bir zaman dilimindeysek! Z kuşağı ile ilgili yapılan anketlerin çoğalması, projelerin artması hiç boşuna değil.

***

İktidar, 2023 seçimlerinde ilk defa oy kullanacak gençlere yönelik ‘ilk oy ilk heyecan’ projesi hazırladığını duyurdu. Gençlerin AKP’ye neden oy vermesi gerektiği, eski ve yeni Türkiye’nin karşılaştırılmasıyla anlatılacakmış. 128 milyar doların buhar olduğuna tanıklık edenlere, tüp kuyruklarında bekleyen eski Türkiye’yi tanıtarak nereye varmak istemektedirler kendilerinin bileceği iştir elbette. Ancak gençleri ikna etmenin, ailelerine ulaşmaktan geçtiğini düşünmek düpedüz durumu hiç anlamamış olmayı gerektirir. Eğitim, özgürlük ve çevre gibi kendilerini ilgilendiren konularda doğrudan söz ve etki sahibi olmak isteyen Z kuşağı, buna duyarsız kalan ya da çözüm üretemeyen siyasilerin YouTube videolarını dislike yağmuruna tutuyor, yüzlerce sahte bilet alarak miting trollüyor, “oy moy yok” hashtagi açarak siyasileri can evinden vuruyor. Sanal ortamda, yani bir bulut içinde, hızla toplanıp fırtınaya sebep olabiliyorlar. Sonra yine aynı hızla dağılıp kendi merkezlerine dönebiliyorlar. Yerel bir mücadelenin içindeyken, dünyanın diğer ucundaki benzer bir hareketle ortaklık kurabiliyorlar. Merkeziyetçiliğini, şiddete başvurarak dayatmaktan çekinmeyen iktidarın, çok merkezli ama rahatsız edildiklerinde de odaklı bir direniş gösteren yeni kuşakla işi zor.

***

Gençleri, ne ailelerini araya sokan iktidar, ne de sloganlarını taklit eden muhalefet ikna edebilir. Çünkü hem koltuklarımız yerinde dursun, hem de gençler devrimci enerjileriyle bize yönelsin demek gerçekçi değil. “Her şey çok güzel olacak” diyerek vizyon kazandırdığı siyasetçisini, kayyum rektör atanan okulunu savunurken de yanında görmek istiyor bu kuşak. Boğaziçi direnişiyle ilgili söyledikleri gerekçe gösterilerek hakkında fezleke hazırlanan “Ahmet Şık yanımızdaydı, biz de onun yanındayız” diyorlar örneğin. Haluk Levent’i hayata dokunan, görünür fayda sağlayan çabası nedeniyle, bugünkü siyasetçilerden daha güçlü bir politik figür olarak algılıyorlar. Z kuşağı, dünyayı onlara dar edenlere de, yanlarında durmayanlara da oy vermeyecek. Kimse, ne gençler bizi kurtaracak rehavetine kapılsın, ne de bir şey değişmeyecek ataletine… Gezi’nin en güçlü anının annelerin parka gelişi olduğunu hatırlayalım. Değişim kapıda ve yönünü doğruya çevirme fırsatımız var. Yeter ki bu sorumluluğu kimsenin omuzlarına bırakmayalım, paylaşalım.