Sarayından, arabasından, uçağından 3-5 maaşından vazgeçemeyenler yurttaşa kuru soğan yemeyi ve sabretmeyi öneriyor. Bunu yaparken de İslam’ı ve hadisleri referans gösteriyor. Yoksulluğun “öbür dünyada” ödüllendirileceğini ilan ediyorlar.

Yurttaşa din iman kendine han hamam

Politika Servisi

Saray rejimi, kendi yarattığı ekonomik krizle halkın sırtına her geçen gün yük bindirmeye devam ediyor. Hemen her alanda üst üste gelen zamlar, geçim sıkıntısını katbekat artırdı. Yurttaşlar asgari ihtiyaçlarını dahi temin etmeye çalışırken kılı kırk yarar hale geldi. Belediyelerin halk ekmek kuyruklarındaki sıraların ardı arkası kesilmiyor. Yoksullaşan halkın mutfağına et, tavuk gibi ürünler neredeyse girmemeye başladı. Ayçiçek yağı almak dahi artık çok zor. Türk Lirası her geçen gün değer kaybederken insanların kazancı, maaşı ve cebindeki para da erimeye devam ediyor. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ise tüm bu yaşananlara adeta gözlerini kapattı. Erdoğan ve kurmayları her fırsatta, toz pembe bir gelecek tablosu çizerek, artan tepkiyi soğutmaya çalışıyor. Ancak halk yoksullaşırken, Erdoğan ve Saray'dakilerin şatafat içerisinde yaşadığı görülüyor.

Milyonlarca insanın yaşanan derin çelişkinin farkına varmasından endişe eden Erdoğan bir kez daha cine sarıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bakara Suresi’nden ayet okuyarak krize karşı yurttaşlara çağrı yaptı: "Muhakkak sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, canlardan, ürünlerden biraz eksiltmekle deneriz." Bu, Erdoğan açıklaması ilk değildi.

5 BİN LİRALIK ATKI

AKP’nin tüm yoksul ve yoksulluk edebiyatının nedeni Saray ve yandaşlarının yaşadığı lüks hayatı örtmek. Sadece usulsüzce alınan ihaleler, kamu kaynaklarının hoyratça kullanılması değil bürokraside dağıtılan görevler sonrası alınan 3-4 maaşlar, yandaşların inanılmaz bir şekilde zenginleşmesine yol açtı. Bu durum artık AKP’li seçmene dahi anlatılamaz boyuta ulaştı. AKP’lilerin çocuklarının bindiği arabalar, lüks yaşam tarzları her gün sosyal medyanın dilinde. Yüksek duvarlarla örülü pahalı evler, asgari ücreti geçen giyim aksesuarları “Biz bunları hak etmiyor muyuz?” savunması ile geçiştirilmeye çalışılıyor.

Bu duruma en iyi örneklerinden biri hiç kuşku yok ki AKP’li Mücahit Birinci oldu. Birinci, yaklaşık 5 bin TL değerindeki atkısıyla ilgili eleştirileri şu sözlerle savunmuştu: "Aslında sıkıntı şu. Biz kimiz de o atkıyı takabiliyoruz değil mi? Mütedeyyinler, maneviyata sahip insanlar kim ki..." Bilici, 5 bin liralık atkısına İslamcı bir mağduriyet çıkarmayı başardı.

AKP’nin uzun yıllar yoksullarla kurduğu ilişki sosyal yardımlar üzerinden oldu. Para, gıda, ısınma ve giysi yardımlarıyla yoksulu karın tokluğuna yaşatarak kendini bağımlı hale getirdi. Neredeyse 20 yıllık iktidarları döneminde bu uygulama hiç değişmedi. Ama son 4 yıldır devam eden ve her geçen gün daha da derinleşerek ilerleyen ekonomik kriz birçok şeyle birlikte yardımlarla geçinen milyonlarca insanın hayatını değiştirdi.

AKP’nin en önemli seçmen kitlesi olan ve yardımlarla yaşamaya çalışan bu insanlarla kurulan ilişki de farklılaştı. İstanbul Başakşehir Belediyesi’nde çalışan bir görevlinin yoksullara dağıtılacak için hazırlanan kolilerle ilgili “Yardım kolisi istediniz alın siz koli, sevinin fakirler” diyerek video çekmesi AKP’lilerin yoksul insanlara yaklaşımını da net bir şekilde gösteriyor. Kamu kaynaklarıyla zenginleşen AKP’liler yoksulları yük olarak görmeye başladı.

DİN OLMADAN OLMAZ

Yoksulluk ve kriz derinleşirken bile AKP’yi ayakta tutan kesimler ev kadınları, çiftçiler ve kentin varoşlarında hayata tutunmaya çalışan yoksullar olmaya devam ediyor. AKP iktidarının en önemli başarısı milyonlarca insanın yaşadığı yoksul hayatın suçlusunun bizatihi yoksulların kusuru olduğuna inandırmasıdır. Bu konuda insanlarda tereddüt başladığında ikinci başlık devreye giriyor. O da insanların daha doğmadan yaşayacakları hayatın kader çizgisinin belirlendiği inancıdır. İsyan etmeden, itiraz etmeden bu büyük yoksulluğu kabullenen herkes mutlaka ödüllendirilecektir. Tabi ki bu dünyada değil.

Erdoğan ve AKP’liler milyonlarca insanın inancını sömürerek böyle bir dünya konusunda rıza üretmeye çalışıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı ve İletişim Başkanlığı adeta bu fikrin kalıcılaşması için seferber olmuş durumda. Oluşturdukları büyülü dünyanın bozulmasından gerçeğin açığa çıkmasından da ödleri patlıyor. AKP’liler yaşadıkları büyük zenginliği “Devlet itibarı, hak, inançlı olmaları ve sadakatları sonucu mükafat olarak açıklıyorlar. Hayatlarını açlık sınırının altında ücret olarak geçirenler “Acaba biz nerede hata yaptık” diyerek suçu kendilerinde aramaya devam ediyor.

AKP’DEN İNCİLER

Recep Tayyip Erdoğan:

• Camiler ve Din Görevlileri Haftası Programı’nda konuşan ve müminin görevinin varlıkta şımarmamak, yoklukta ise sabretmek olduğunu ifade etti: "Gerçek mümin, musibetler karşısında, ‘Kahrın da hoş, lütfun da hoş’ diyerek acıyı bal eyleyendir"

• İslam İşbirliği Teşkilatı Üyesi Ülkeleri Parlamento Birliği 16. Konferansı’nda konuştu. Kuran’daki Bakara suresinden alıntı yaparak, "Muhakkak ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle deneriz. Sabredenleri müjdele!" dedi.

• Enerji ve gıda fiyatlarındaki artışa da değinen Erdoğan, halktan ‘sabırlı’ olmalarını istedi. Erdoğan, "Biz ne yaptığımızı biliyoruz, nasıl yapacağımızı biliyoruz, nereye gideceğimizi biliyoruz, ne elde edeceğimizi biliyoruz. Milletimizden bize güvenmesini ve sabırlı olmasını istiyorum" diye konuştu.

Diyanet İşleri Başkanlığı:

• Başkanlığın yayımladığı Aile dergisinde, ‘tasarruflu pazar alışverişi’ konusunda “Tüm pazarı gezip fiyatları öğrenin”, “Ucuza almak için akşam saatlerini bekleyin” tavsiyelerinde bulunuldu.

• Cuma hutbesinde “Hayatımız boyunca pek çok sıkıntı, keder ve musibetle karşılaşırız. Sonuçları ne olursa olsun başımıza gelen her olay, dünya imtihanının bir parçasıdır. Nitekim Cenâb-ı Hak bir ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır: ‘Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!” denildi.

Hüsniye Erdoğan:

• KYK yurdunda yemek porsiyonlarının küçülmesiyle ilgili soruyu “Peygamber Efendimiz de ‘mideyi boş bırakın’ der” diyerek cevapladı.

Zülfü Demirbağ:

• AKP’li vekil krize karşı mücadelede yol yöntem önerirken "Bugün ekonomi sıkıntısı çekebiliriz. Diyelim ki normal şartlarda ayda iki kilo et yiyorsak yarım kilo yeriz. Domatesi iki kilo yerine iki tane alırız. Kış günü turfanda sebzeleri kullanmak zaten sağlığa da çok faydalı değil” dedi.