Bilim insanları, Satürn’ün 500 kilometre genişliğindeki buz kaplı uydusu Enceladus’un yüzeyinden atmosfere su parçacıkları püskürdüğünü tahmin ettiklerini açıkladı. Heyecan verici...

Yürüyün Enceladus’a taşınıyoruz

Enceladus Satürn’ün uydusu. Bilim insanları Cassini uydusundan gelen bilgileri incelediklerinde Enceladus’da yaşam olma ihtimalinin görüldüğünü söylediler. Cassini Japonya ve Avrupa ülkelerinin uzaya gönderdiği bir uydu. Açıkçası Amerikalı bilim insanları uzak konusunda daha aktif görünseler de, kâşif ruhlu Avrupalılar işi biliyormuş. Uzaya resmen nokta atışı yapmış gibi görünüyorlar.

Bana uzaya gitmek, bu evrende bizden başka insan ya da canlılar olduğunu düşünmek çok normal geliyor. Koskoca uzay, o kadar gezegen vs. Mümkün değil yalnız değiliz. Tabii başka canlılar bulursak onlarla nasıl iletişim kurarız, dost mu oluruz düşman mı bilinmez ama elbet bir gün karşılaşacağız. Bu işin bir tarafı, diğer taraftan da dünyamız zorlanıyor. Gelişen teknoloji, tıp insan ömrünü uzatıp daha uzun yaşamamıza imkan veriyor. Bununla birlikte Dünya’nın bir bölümü özellikle daha da kalabalık olmaya başladı. Bir de Dünya’yı kirletmemiz ve doğal kaynakları hızlıca tükettiğimizi hesaba katarsak sonumuz pek iyi görünmüyor. Bu yüzden alternatif alanlara ihtiyacımızın olacağı bir gerçek.

Modern zamanın en fantastik adamlarından birisi pek çoğunuzun da bildiği Elon Musk. Ben inanıyorum ki uzay turizmi diye başlayan süreç aslında çok ciddi bir boyuta geçecek. Bilmeyenler için hatırlatayım, şimdiye kadar uzaya gönderdiğimiz gemilerin yakıt tankları tek kullanımlıktı. Bu çok ciddi bir maliyet demek. Elon Musk bu işi tam bir işadamı gibi düşünerek çözdü. Uzaya mekiği gönderdiği gibi dünyaya da aynı şekilde döndürmeyi başardı. Şöyle düşünün, İstanbul’dan uçağa bindiniz, New York’a geldiniz. Bu seyahati gerçekleştirdiğiniz uçak çöp oldu. Yani bir kez kullanılan uçaklar. Maaliyeti bir düşünelim… İşte Elon Musk bir nevi uçak gibi kullanılacak uzay mekiği tasarlayarak bu sorunu çözdü. Üstelik bu konuda çok başarılı sonuçlar alarak bu işin teori olma kısmını da bitirdi. Vızır vızır uzaya gidip gelen araçlarımız artık olabilecek. Bu önemli bir gelişme.

Prototipler deneniyor

Mars konusunda da ciddi araştırmalar yapılıyor. Hatta oraya gidecek öncü birlikler bile seçildi. Yani bir şekilde uzayda yaşam alanı açmaya şimdiden uğraşılıyor. Bir belgeselde Mars’a ilk gidecekler için nasıl enerjiyi sürekli üretebilecekleri, oksijeni nasıl atmosferlerindeki karışımdan ayıklayarak kullanılır hale getireceklerine dair bilgiler anlatılmıştı. Gerçekten önemli gelişmeler oluyor. Bu aletlerin de çalışır durumda olan prototipleri denenmekte.

İnsanoğlu uzayda yerleşimin detaylarını çözmeye yaklaştı. Tabii ki bahsettiklerim yarın gerçekleşmeyecek ama şu anda 50 yıl önce hayal bile edemeyecek noktada olduğumuz kesin. Bundan belki de 20-30 yıl sonra ilk koloniyi kurmaya bir ekip gitmiş olacak. En azından artık bunu görebiliyoruz.

Şimdi asıl sorun şu! Kim gidecek?

Muhtemelen gönüllü bilim insanları ilk gidenlerden olacaktır diye düşünüyorum. Ondan sonra ilk gönüllüler belli bir süre deneyecektir. Peki sonra? Standartlar sağlandıktan sonra uzay sadece zenginlerin gideceği bir yer mi olacak? Para çok önemli malum. Yoksa önce madenciler mi gidecek? Orada çıkartılacak çok kıymetli madenler çıkartılıp dünya ya mı getirilecek? Böyle binlerce soru çıkartabiliriz.

Gelelim haberimizin başına. Satürn’ün uydusu Enceladus uydusu son bulgulara göre yaşam belirtileri gösteriyormuş. BBC’nin haberinden biraz alıntıyla son durumu anlatmaya çalışayım. Bilim insanlarının tahminlerine göre, 500 kilometre genişliğindeki uydunun buz kaplı yüzeyinden atmosfere su parçacıkları püskürüyor.

Cassini Uydusu’nun yaptığı kimyasal analiz sonucunda Enceladus’un buz tabakasının altındaki okyanusun tabanında sıcak hidrotermal bacalar bulunduğu ortaya çıktı.

Hidrotermal bacalar Dünya’daki okyanusların tabanında canlıları besleyen bir kaynak görevi görüyor. Bacalar, kimyasal reaksiyon sonucu ortama hidrojen de salarak mikro organizmaları besliyor. Enceladus’un kabuğundan dışarı püsküren parçacıklarda da hidrojen tespit edildi.

Bu bacaların varlığı, orada kesinlikle yaşam olduğu anlamına gelmese de bilim insanları Enceladus’a tekrardan bir uydu göndererek bu su parçacıklarında biyolojik belirtiler aramayı düşünüyor. Bölgeye 2026’da yeni bir gözlem uydusu gönderme planı hazırlık aşamasında.

Cassini ekibinden Dr. Hunter Waite “Enceladus’un okyanuslarının yaşama uygun olduğundan eminiz ve oraya tekrar gidip daha fazla araştırma yapmamız lazım” diye konuştu. Dr. Waite: “Eğer yaşam yoksa, neden olmadığını öğreniriz. Eğer yaşam bulursak, çok daha iyi. Ama yaşam olmasa bile yaşama bu kadar uygun bir yerde neden yaşam olmadığını ortaya çıkarmak da yaşam bulmak kadar değerli olacaktır” diyor.

Enceladus’un kabuğunun altında kilometrelerce derinlikte olduğu düşünülen okyanus, Satürn’ün kütle çekim etkisi sayesinde oluşan ısı sonucu sıvı halde kalabiliyor.

Satürn ve uydularını 12 yıldır inceleyen Cassini görevini sonlandırmak üzere. Görevi bittiğinde Enceladus’a düşüp oradaki hayatı etkilememesinden emin olmak için bilim insanları uydunun Satürn atmosferine girerek yanmasını sağlayacak.

Gördüğünüz gibi olay bence fazlasıyla heyecan verici. Siz şimdiden torunlarınızın torunlarını uzayda yaşayacakmış gibi düşünebilirsiniz.

***

Mobil oyun 2017’nin gözdesi oluyor

yuruyun-enceladus-a-tasiniyoruz-273480-1.

Sadece tüketimi ile değil, üretimi ile de ülkemizde yoğunlaşan mobil oyun pazarına birçok yerli geliştirici katılıyor. Bu da Türkiye’nin global oyun pazarındaki payını artırmasını sağlayan en önemli lokomotiflerden birini oluşturuyor. Netmarble EMEA Pazarlama ve Mobil Direktörü Aras Şenyüz, mobil oyun sektörünün 2016 yılı sonu itibariyle 41 milyar dolarlık bir ciroya ulaştığını ve Hollywood’u geride bıraktığını söyledi.

Şenyüz’ün verdiği verilere göre 2017 yılı şubat ayında en çok ciro yapan 10 akıllı telefon uygulamasından 9’unu oyunlar oluşturuyor. 2016’da toplam 31.7 milyar indirmeye ulaşan oyunlar, markaların pazarlama bütçelerinde de artık öncelikli olarak yer alıyor.

Şenyüz’ün verilerine göre yolculuğunun başında 7 milyar dolar olan sektör, 2016’yı 41 milyar dolar ile bitirerek yüzde 485 büyüme elde etti. Oyun segmentlerinde böylece başı çeken mobil oyunlar ayrıca girişimci ve yatırımcılara emeklerini karşılığı olan maddi getiriyi de sağlıyor. Şubat 2017’de en çok kazanan 10 uygulamanın 9’u oyunlardan oluşuyor. Kalan 1 tanesi ise Netflix. Ayrıca ilk 50 uygulamaya bakıldığında ilk 47’sinin oyunlardan oluştuğu görülüyor. Globaldeki tüm rakamlara bakıldığında kişi başı 6-7 oyun indirildiği anlamına geliyor.

Mobil cihazların gelişimiyle paralel ilerleyen mobil oyunlar kullanıcılara daha farklı deneyimler sunarak yollarına devam ediyor. Büyüyen ekran ve artan çözünürlüklerin yanında cihazların artan işlem ve grafik gücü de geliştiricilerin sınırları zorlamasına izin veriyor. Mobil oyunların yanında, büyük oyun firmaları oyun konsolları ve bilgisayarlar için geliştirdikleri oyunları da mobil cihazlarda oynanabilecek şekilde entegre ediyor. Son dönemde sıkça adını duyduğumuz sanal gerçeklik teknolojisi de mobil cihazları tamamen farklı konseptlerde oyunlara uygun hale getiriyor. Yani cebimizde taşıdığımız minik bilgisayarlar oyun dünyasının geleceği olmak için büyük rakipleriyle yarışıyor.

Globale paralel olarak mobil oyun sektörü ülkemizdeki büyümesine de devam ediyor. 2013’te 40 milyon dolar olan ülkemizdeki oyun pazarı, 2016’da yüzde 372 büyümeyle 220 milyon dolara ulaştı. 30 milyon aktif mobil oyuncuya sahip ülkemizde mobil oyunun durmaya pek niyeti yok gibi görünüyor. Bu da markaların farklı kitlelere ulaşabilmek için oyunları kullanması anlamına geliyor. Japonya’da Louis Vuitton’un Final Fantasy oyunundaki ana karakteri marka elçisi olarak kullanması bu konudaki en somut örneklerden biri olarak karşımıza çıkıyor.

Aras Şenyüz’ün de belirttiği gibi markalar Türkiye’de benzer hedef kitle marka pazarlama iletişimi çalışmalarını mobil oyunlara yönlendirmiş durumda. Daha fazla markanın bu konudaki yaratıcı çalışmalarını görmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz. Mobil oyunda çok daha hızlı yükselişlerin beklendiği 2017’de geliştiricilerimizin ülkemizde teknoloji adına önemli bir yeri olduğunu unutmamak gerekiyor.