Şu Sağlık “Reformu”na karşı muhalefet etmek hakikaten zor bir şey.

Şu Sağlık “Reformu”na karşı muhalefet etmek hakikaten zor bir şey.

Sağlık Bakanlığı sağlıkta yeni bir uygulama başlatacağını söylüyor… Siz sakıncalarını sıralayıp karşı çıkıyorsunuz…

Daha baştan, “İşte bunlar böyledir… Yapılan her şeye karşı çıkar, her icraata muhalefet ederler.” noktasına savruluveriyorsunuz.

Uygulama hayata geçip sonuçlar ortaya çıkınca da haklı çıkmış olmanızın bir anlamı kalmıyor.

Bizim Temel’in mezar taşına “Hastayım dedim dedim inanmadınız, n’oldi?” yazdırması gibi bir şey.

(Belki de en doğrusu bu işi Temel fıkralarıyla anlatmak olacak.)

***

Şimdi bakın şu aile hekimliği mevzusuna.

Yapmayın, etmeyin, şu sağlık ocaklarını kaldırıp aile hekimliğe geçmeyin… Geçerseniz, birinci basamak sağlık hizmetlerini parçalarsınız… Koruyucu hizmetler zarar görür… Salgın hastalıklar patlak verir diye yıllarca çırpındık…

Dinlemediler.

Peki, n’oldi?..

İstanbul’da kızamık salgını patladı.

Geçen yıl on iki ayda toplam yedi vaka görülmüşken… Bu yılın daha ilk bir buçuk ayında sayı yirmi dört.

***

Siz bakmayın Sağlık Bakanı’nın…

Kızamığa yakalananlar bizden önceki iktidarlar döneminde aşısı yapılmamış yetişkin insanlar, enkaz devraldık diyerek kendini savunmasına.

Dahası… Zaten vakalar da hep İstanbul’un Avrupa yakasında görülüyor bahanesiyle… Milli Görüşçülük’ten kalma refleksle suçu Bizans Tekfur’larına atmasına.

Bir kere…

Kızamığa yakalananlar arasında aşı yapılması gerektiği halde yapılmamış olan çocuklar var.

Üstelik…

Bütün vakalar “dış kaynaklı” değil.

***

İstanbul’da aile hekimliği daha dört ay önce başladı… Kızamık salgınından neden hemen aile hekimliğini sorumlu tutuyorsun derseniz…

Anlatayım.

Aslında…

Sağlık Müdürlüğü yöneticileri olacakları tahmin ettikleri için ellerinden geldiğince geciktirdiler, ama... Aile hekimliğine geçiş hazırlıklarına iki yıl önce mecburen başladılar.

Bu durumda, zaten kapatılacak olan sağlık ocakları iyiden iyiye ihmal edildi.

Üstelik aile hekimliğinde dananın kuyruğunun burada kopacağı… İstanbul’daki başarısızlığın bütün Türkiye’nin başarısızlığı olacağı biliniyordu.

Öyle olunca Sağlık Müdürlüğü’nün bütün dikkati, emeği, enerjisi aile hekimliğinde yoğunlaştı.

Böyle olunca diğer bütün işler de aksadı, ister istemez.

 ***

Üstüne üstlük…

Geçeli dört ay olduğu halde sistem de bir türlü oturmadı.

Toplam dokuz yüz olması gereken Aile Sağlığı Merkezi sayısı sekiz yüzde kaldı…

Yaklaşık yarım milyon nüfusa denk gelen yüz elliye yakın Aile Sağlığı Birimi doldurulamadı…

Hekim başına ortalama üç bin beş yüz nüfus bağlanması gerekirken bu sayı bazı yerlerde iki, üç katını buldu…

İstanbul’da oturanın aile hekimi Zonguldak’ta çıktı…

Tahminen bir buçuk milyon vatandaş hâlâ aile hekimini bulamadı…

Bunun gibi daha bir dolu şeyler.

***

En vahimi…

Aile hekimliğine geçilmeden önce uygulanan “Gebe Bebek Lohusa İzleme Sistemi” GEBLİS’te iki yüz yirmi yedi bin bebek kayıtlı iken…

“Aile Hekimliği Bilgi Sistemi” AHBS’de sadece yetmiş bin bebek görülüyor.

Yani…

İstanbul’da yüz altmış bin bebek dört aydır kayıp.

Aşı zamanı gelmiş mi, gelmiş de geçmiş mi… Aşısını yaptırmış mı, yaptırmamış mı izlenemiyor.

Siz o ilkokul kitaplarında çizildiği gibi hain bir kızamık mikrobu olsanız…

İstanbul dururken nereye giderdiniz?..