Google Play Store
App Store

Almanya’da muhafazakâr CDU/CSU’nun aşırı sağcı AfD ile işbirliğine karşı yüz binlerce kişi sokaklara indi. Bir sonraki başbakan olması beklenen Merz’in aşırı sağın desteğiyle göç politikalarını sertleştirme girişimleri protesto edildi. Protestolar CDU’nun kongresinde de sürdü.

Yüz binler faşizmle işbirliğine duvar oldu
Fotoğraf: AA

Dış Haberler

Almanya’da 23 Şubat’ta yapılacak erken genel seçimde iktidara gelmesi beklenen muhafazakâr Hristiyan Birlik’in (CDU/CSU) Başbakan adayı Firedrich Merz, ülke siyasetinde önemli bir tabuyu yıkarak protestoların hedefi haline geldi.

Hristiyan Birlik partilerinin Federal Meclis’te (Bundestag) göç politikalarının sıkılaştırılmasına yönelik oylamalarda aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) ile birlikte hareket etmesinin ardından ülkenin dört yanında protestolar patlak verdi.

BERLİN’DE 250 BİN KİŞİ SOKAĞA İNDİ

Almanya genelinde sivil toplum kuruluşları, sendikalar ve siyasi partilerin çağrısıyla 700 binden fazla kişi mitinglerde bir araya gelerek aşırı sağ ile mücadele çağrısı yaptı. Emniyet yetkilileri başkent Berlin’deki protestolara 160 bin kişinin katıldığını açıklarken gösterinin organizatörleri katılım sayısını 250 bin olarak duyurdu.

Almanya’da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra siyasi partilerin aşırı sağ ile işbirliği yapması en büyük tabulardan biri olarak sayılıyordu. Öfkeli eylemciler, Almanya’nın uzun süredir tüm demokratik partiler tarafından benimsenen, aşırı sağcı ve milliyetçi partilerin desteğiyle parlamentodan yasa geçirmeme taahhüdünü çiğnemekle suçladı.

Berlin’deki Parlamento Binası (Reichstag) önünde toplanarak CDU genel merkez binasına yürüyen eylemciler Merz’e ve AfD’ye tepki gösterdi. Sokağa çıkan yüz binler, aşırı sağ ile işbirliğinin önünü açan Merz’e karşı “Bir daha asla” ve “Güvenlik duvarı biziz” sloganları attı.

GÜVENLİK DUVARI BİZ OLACAĞIZ

Fridays for Future’nin aralarında olduğu sivil toplum kuruluşlarının düzenlediği Hamburg mitinginde 80 bin kişi bir araya gelerek aşırı sağı ve onlarla işbirliği yapan CDU liderini protesto etti.  Protestocular, “Böyle olmaz Bay Merz” ve “Güvenlik duvarını kurtarın” gibi sloganlar içeren pankartlar taşıdı.

Saarbrücken’de düzenlenen gösteriye 15 bin, Kiel’deki gösteriye ise 14 bin civarında kişinin katıldığı bildirildi. Regensburg, Ulm, Potsdam gibi kentlerdeki gösterilere de kalabalık katılım olurken, Köln’de Ren Nehri’nde düzenlenen gösteride 350 tekne yer aldı.  Nehirde arka arkaya sıralanan tekneler “Irkçılığa hayır” ve “Demokrasi ve çeşitlilik için” gibi yazılı pankartlar taşıdı.

AfD ile işbirliği yaptığı gerekçesiyle CDU’dan istifa eden Michel Friedman, protesto sırasında yaptığı konuşmada partinin tutumunu eleştirerek AfD’yi “nefret partisi” olarak niteledi.

Aşırı sağ ile herhangi bir işbirliği yapmayacağını açıklayan Merz, seçimlere sayılı günler kala mültecileri yakından ilgilendiren yasa tasarısını ırkçı AfD’nin de oylarıyla Federal Meclis’te geçirmek istemişti. Çarşamba günü yapılan oylamada göç politikalarının sertleştirilmesini öngören önerge, AfD’nin desteğiyle geçmişti. Cuma günkü oylamada ise sığınmacıların aile birleşimini kısıtlayan ve göçmenlerin sınır dışı edilmesinde güvenlik güçlerine daha geniş yetkiler tanıyan yasa tasarısı ise AfD’nin desteğine rağmen mecliste kabul edilmemişti.

Öte yandan Merz, dün yapılan CDU kongresi öncesinde aşırı sağcı AfD ile işbirliğini bir kez daha reddetti. Ancak CDU’nun lideri Merz, tartışmalı sığınmacı planlarında ısrarcı olduğunu bir kez daha ortaya koydu. CDU’nun Berlin’de yapılan kongresinde Merz, seçim zaferi durumunda uygulanacak olan ve tartışmalı göç planlarını da içeren “Acil Eylem Programı’nı” oylamaya sundu. Kongre’nin yapılacağı alanda protestolar sürerken binayı “korumak” için 700 polis görevlendirildi.

Programda göçün sınırlandırılması yasal bir hedef olarak belirtilirken iktidara gelmesi hâlinde Merz, düzensiz göçü durdurmayı amaçlayan beş maddelik planını hemen hayata geçirmeyi hedefliyor. Acil Eylem Programı, ekonomi ve bürokrasiyi azaltmaya yönelik düzenlemeler de içeriyor.

∗∗

BERLİN’E GREVE GİDEN İŞÇİLER: AYAKTAYIZ

Reagen, Thatcher ve Kohl ile başlayan neoliberalizm, bir taraftan insanlığın en temel erdemlerine riayet edilemeyeceğini ve satın alınabileceğini tüm emekçilere aşılarken, diğer taraftan daha çok ve daha uzun çalışmanın tatminkâr ve “lüks” bir hayat için giriş bileti olduğuna inanmayı emekçinin kafasına soktu. Almanya’nın egemenleri, insanların hayatları üzerinde daha fazla kontrole sahip oldukları bir dünyayı hayal etmekle kalmayıp, yüzyıllardır işçi sınıfı mücadelesinin ve sosyalist hareketlerin elde ettikleri kazanımları budayarak işçi ve işsizlerin, vasıflı ve az yeteneklilerin ya da yerli ve göçmenlerin menfaatlerini birleştirerek dayanışmayı sağlamlaştıran bir talebe yönelmelerini de hükmettikleri devletin ve politika yapıcıların ideolojik araçları vasıtasıyla engellediler. Kimi zaman yerli işçinin karşısına göçmen işçiyi, kimi zaman taşeronları, kimi zaman da emeklilik yaşını çıkardılar.

Bu gerçeklik altında şu anda Almanya yerel ve genel seçime giderken, aynı zamanda emekçilerin gelecekleri konusunda da yoğun bir toplu sözleşme (Tarifverhandlung) trafiği yaşanıyor. Bu toplu sözleşmelerde çalışanlar genelde taşeron firmalarla tehdit ediliyor. Almanya’da gelecekte taşeron firmalar üzerinden çalışanlar ciddi hak gaspları ve tehditler yaşayacaktır. Bunlara karşı çıkmamız ve engellememiz ancak örgütlenmekle olabilecektir.

Bunu için her türlü eleştirilerimize rağmen Gewerkschaft’larla (sendika) hareket etmemiz zorunluluktur. Sonuçta tüm toplu sözleşme (Tarifverhandlung) görüşmelerine Gewerkschaft’lar katılmaktadırlar. Bizler de Gewerkschaft’ları, Betriebsratlar (işçi temsilcikleri) üzerinden baskı, öneri ve eylemlerle etkilemeye çalışmalıyız. Bizler bu konuda, üzerimize düşen görev gereği ve mücadeleyi geliştirebilmek için, DB işçileri olarak sabah 5:30’da Berlin’e doğru yola çıktık. Bu sorunlar ses çıkarmak ve mücadeleyle çözülebilir. Çünkü işçilerin sakin olmaya değil coşkun bir sel olmaya ihtiyacı var. İşçinin bir tek emek gücü vardır... Ve işçinin tek kurtuluşu da sahip olduğu o emek gücüdür. Hiçbir ordunun, hiçbir gücün, hiçbir silahın karşısında duramayacağı bir güç... “Sendikalar da bu gücün kalbidir.”