‘Yüz’ün gözümüze soktuğu, her koyunun kendi bacağından asıldığı, azgın rahipleriyle güven vermeyen bir kurum olan kilisenin gittikçe güçlendiği yeni kapitalist Polonya

Yüz: Düşenin dostu olmaz

Bazı korkunç atasözleri vardır. ‘Düşenin Dostu Olmaz’ bunlardan biri. Korkunçluğu hem hayattan süzülmüş bir bilgi içermesinden hem de dostluğa, dayanışmaya, sevgiye hayat şansı tanımamasından. ‘Yüz’, bir ‘düşenin dostu olmaz’ hikâyesi ama aralık bıraktığı bir kapı var yine de. O kapı çok fazla umut vadetmese de ya da kapalı kapılarla karşılaştırıldığında yetersiz gözükse de...

Jacek, Polonya’nun küçük bir kasabasında yaşayan, kılığı kıyafeti, heavy metal zevkiyle muhafazakâr halktan ayrılan ama sonuçta herkesten çok da farklı olmayan bir genç. O da herkes gibi ırkçı şakalara gülüyor mesela. Jacek’in evlenmeyi arzuladığı bir sevgilisi de var. Kasabaya bakan bir tepeye inşa edilen dünyanın en büyük İsa heykelinde çalışan Jacek, bir gün çok yüksekten aşağı düşüyor.

Mucizevi bir şekilde yüzü dışında hiçbir yerinde ciddi bir hasar oluşmuyor ya da film kestirmeden sadede gelme arzusuyla Jacek’in yüzüne odaklanıyor. Jacek, Polonya’nın ilk yüz nakli yapılan insanı oluyor. Yüz nakli yapılan insanların fotoğraflarını gördüyseniz çok tuhaf göründüklerini bilirsiniz. Gerçekten yüz nakli olanlar kadar olmasa da, Jacek de tuhaf gözüküyor. Başka bir insan gibi gözüken Jacek, kızkardeşi haricinde herkes tarafından dışlanıyor. Hastane masraflarının önemli bir kısmını kendisinin ödemesi gerektiğiyle karşı karşıya kalıyor mesela. Kasaba halkı rahibin itelemesiyle üç beş kuruş topluyor ama bu para gurur kıracak denli düşük. Jacek’e engelli aylığı da bağlanmıyor. Sosyal devlet denilen bir şey yok yeni kapitalist Polonya’da ama işe yaramaz devasa İsa heykelleri var. O heykeller de sanki ahlaki yoksunlukla paralel bir şekilde yükseliyorlar.

‘Yüz’ün gözümüze soktuğu, her koyunun kendi bacağından asıldığı, tüketim çılgınlığının yaşandığı, azgın rahipleriyle güven vermeyen bir kurum olan kilisenin gittikçe güçlendiği yeni kapitalist Polonya tablosu irkiltici. Fakat filmin orijinal bir fikri ya da daha önce söylenmemiş bir sözü yok. Çok kaba fırça darbeleriyle çizilmiş bir tablo izletiyor seyirciye. Bu kabalık bilinçli bir tercih de olabilir ama sonuç değişmiyor. Filmin tek orijinal sayılabilecek tercihi biçimsel bir numaradan ibaret. Film boyunca perdenin çok küçük bir alanı net, geri kalan herşey flulaştırılmış. İsteyen, bu biçimsel numaranın anlamı üzerine derin tartışmalar yapabilir elbette.

‘Yüz’, bu yılki Berlin Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü’nü kazandı.