Cumhuriyetin birinci yüzyılı üzerine pek çok bağlamda süren tartışmalar için yazılı kaynaklar ve sözlü aktarımlar kuşkusuz özel bir dönem taşıyor. Bu kaynakların belki de en önemlileri şimdi sayıları iyice azalan doğrudan tanıklardır. Resmi kayıtlara göre 1920, kendi ifadesine göre 1924 yılı doğumlu Haydar Özdemir tam olarak bu niteliklere haiz bir tanıktır. Geçtiğimiz pazar günü kurucu başkanı olduğu Tunceli Eğitim ve Sağlık Vakfı üyelerinin buluşmasında eşi Ulun Özdemir, kızı ve torunu ile birlikte onur konuğuydu ve kısa bir konuşma da yaptı.

Daha Birinci Dünya Savaşı yıllarında Dersim’den İstanbul’a gidip gelen ve ticaretle uğraşan bir babanın çocuğu olarak hem bölgenin hem de ülkenin çok önemli siyasi deneyimine tanıklık etmiştir. Mesela daha 1930’da bir askeri harekat için Pülümür’e giden askerlerin geçit törenini izlerken, başındaki fesi fark eden babasının “çıkar, askerler görmesin” uyarısını anımsıyor.

1930’ların başında ikamet ettikleri Elazığ’dan Dersim’e geliş gidişleri; iki bölgeye dair çok önemli olayları etraflıca anlatıyor. “Harput’ta çok Ermeni vardı, katliam sonrası Ermenilerin göçü olmuştu ama kalanlar da çoktu” diyor. Onlardan kalan mülklerin kimlere dağıtıldığına dair bazı isimleri de anımsıyor. Çünkü bunlar, babasının da dahil olduğu şehrin eşrafı ve kamu idarecilerinin buluşmalarında konuşulmuştur.

İlk eğitimine Elazığ’da başlıyor, Türkçeyi bu şehirde öğreniyor. Elazığ aynı zamanda 1935’te kurulan Tunceli vilayetinin de merkezidir. Bu nedenle Dersim’e dair çok ayrıntıya doğrudan tanıklık edebilmiş; Seyit Rıza ve diğer Dersimli kanaat önderlerinin yargılandığı duruşmaya da katılmış. Bu “kolaylığı sağlayan” mahkemenin mübaşiri de bir Dersimlidir. O yıllarda Elazığ’da kamu görevlisi başka Dersimliler de vardır ve onlardan birisi de Elazığ Zabıta Müdürlüğü’nde çalışan Tunceli Milletvekili olan Fethi Ülkü’nün babasıdır.

***

Özdemir ailesinin Elazığ’daki evleri sadece akrabaları için değil, Dersim’den Elazığ’a gelen herkes için bir tür misafirhane işlevi görmüştür. Parasız kalanlar, kalacak yeri olmayanlar, hatta kalacak yeri olsa bile Alevi kültüründe ayıp sayıldığı için akraba evlerine gelen misafirlerin önemli bölümünü anımsaması oldukça ilgi çekici.

Özdemir, 1937 Kasım ayı ortalarında gerçekleşen son doğu gezisinde, Elazığ’da, Atatürk’ü ve etrafındaki devlet yöneticilerini de görme imkânı buluyor. Zira öğrencisi olduğu okulun öğrencileri ve öğretmenleri o gün Atatürk’ü karşılamak üzere Elazığ tren garındadırlar. Atatürk’ün Elazığ’da kaldığı gece ve bilhassa baloya dair şehirdeki konuşmalar ise ayrı bir başlık olacak türden.

1947’de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne giriyor. Fakat aksilikler yüzünden 1954’te mezun olabiliyor. Bu süre içerinde çok sayıda “doğulu” öğrenci arkadaşı oluyor. Musa Anter onlardan birisi. Bir başka arkadaşı sonradan Ankara Belediye Başkanı olacak Vedat Dalokay. Vedat Bey’in Pertekli Kürt Alevi bir ailenin çocuğu olduğunu vurguluyor. Aileyi tanıyor ve hatta sonraki yıllarda Dalokay’ın boşanmasıyla ilgili süreçte arkadaşının avukatlığını üstleniyor.

***

1950 yılında Musa Anter ve başka bazı Kürt arkadaşlarıyla birlikte bir vesileyle İstanbul’a gelen Said-i Nursi’yi ziyaret ediyor. Said-i Nursi’nin Demokrat Parti’nin desteklenmesini tavsiye ettiğini; Kürtlerden değil ama özellikle İslam’dan bahsettiğini anımsıyor.

Haydar Özdemir, Birlik Partisi’nin de kurucularından birisi. Kendi ifadesiyle 16 vilayette ve çok sayıda ilçede kuruluşunu gerçekleştiriyor. Partiden Mustafa Timisi, Hüseyin Balan başta olmak üzere çok sayıda arkadaşını hatırlıyor. 1969 yılında Birlik Partisi İstanbul Milletvekili olarak seçiliyor.

Haydar Özdemir bir hukuk insanı ama aynı zamanda siyasi bir kişilik olması nedeniyle geniş bir çevre ile temas etmiş; 1960-70’li yılların pek çok devlet yöneticisini tanımıştır. Ülkenin temel meselelerine dair gerilimli süreçlere gayet hâkimdir. Dolayısıyla yüzyıllık sürecin tanığı olarak anlattığı her detay, bazı tartışmalı konulara da ışık tutuyor. Bu tanıklıkları ve ötesinde kişisel/ailesel öyküsünü içeren bir kitap, doğumunun 100’üncü yılında çıkacaktır umuyorum. Cumhuriyet’in birinci yüzyılının detaylarını anlamaya mütevazı bir katkı olarak.