Ressam Orhan Umut’un “Yüzleşme” sergisindeki resimlerin her biri birer görsel manifesto. Bu resimler insanın kendisi ve başkalarıyla yüzleşmesini yansıtıyor. Sergi 19 Haziran’a dek Cadde160 Art Gallery’de görülebilir.

Yüzleşmek için hatırla geçmişi

İbrahim KARAOĞLU

Sanki anılarını, düşlerini toplayıp yan yana gelmiş, kaynaşmış insan topluluğu onun resimlerindeki figürler. Her resminde farklı bir mekân kurgusu içinde, sanatçının belirlediği konseptin görsel ve düşünsel algılarını oluşturuyorlar. Çünkü ressam Orhan Umut her sergisini yaratıcı düş gücüyle, kendine özgü bir mekân algısıyla biçimlendirdiği yapıtlarla gerçekleştiriyor.

Öznenin gerçek yaşamda temsil ettiği şeyleri, algıları betimleme ve sanatın gerçekliğiyle sunma biçimi olan figüratif sanatın kulvarında yer alan özgün bir sanatçı Orhan. Sosyal gerçekliği, kişisel yaşam deneyimlerini, kendisini etkileyen olguları, olayları yorumlayarak kendi figürasyonuyla yansıtıyor. Biçimlendirdiği her şeyi düşünsel bir bağlamla, eleştirel gerçekçi bir anlayışla; tutarlı, duyarlı ve yeni görme biçimlerinin varsıllığıyla şekillendiriyor. Yaşamı yeniden yorumluyor hep. Kimi sanatçılar, figüratif tarzlarını; bir gerçekliği imitasyona dönüştürerek sürdürdükleri için yapıtları sahiciliğini yitiriyor. Orhan Umut, bu tuzaklara düşmeden, yaşamın özünü içselleştirerek, kendi biçeminin formlarıyla; özenli, sahici ve içten bir görüngüyle oluşturuyor yapıtlarını.

Son yapıtlarından oluşan “Yüzleşme” adlı sergisi 27 Nisan’dan bu yana İstanbul Cadde160 Art Gallery’de sürüyor. İnsanın kendisiyle ve başkalarıyla yüzleşmesini yansıtan sergideki resimlerinin her biri birer görsel manifesto. Bu görsel manifestolarını sözel manifestosuyla da pekiştiren Orhan Umut: “Geçmişimiz bu günden özerk değildir. Aradaki organik bağı silip atamayız. Bu yüzden inşa etmek istiyorsak bu günü, yüzleşmek gerekir geçmiş ile. Önceki yüzleşme deneyimlerimizi altüst eden bir şey bu. Yeniden doğuş süreci de diyebiliriz buna. Hangimiz azınlık veya çoğunluk tarafındayız bilemem ama arada çalınmış bir kuşağın veya kuşakların olduğunu söylemek pek mümkün... Varoluşlarını işgal edilmiş yaşamlarından alıyorlar. Sıfır noktasına çekilmek istenen bu hayatlar kendi rutin yaşam alanlarındaki meşruiyetlerini tayin etme çabasındalar. Sadece bu boyutuyla ele alındığında dahi büyük bir saygınlığı hak ediyorlar bence. Hatırlamak zayıflatmaz güçlendirir aksine. Hatırlayalım ve yüzleşelim kendimizden başlayarak” diyerek tanımlıyor. Katılıyorum bu söylemine. Son sergisinin okuma kılavuzu olmuş bu iletisi.

BÜYÜLÜ ESERLER BURADA

Resimlerindeki yaşam durumlarını bir duygulanımı yaşatmak için sunmuyor, insanın kendine yabancılaşmasından kaynaklanan nedenlere dikkat çekmeye çalışıyor ve izleyicisini aktif bir sorgulayıcıya dönüştürmek için yabancılaştırma efektleri kullanıyor. Figürlerin hemen arkasına yerleştirdiği nesneler uyarıcı efekt etkisiyle resmin rüyasını bozuyor.
Resmini oluşturan tüm nesnelerin birbirleriyle ilişkilerini yüzleşme bağlamında sunuyor Orhan. Dış dünyanın durumlarını kendi iç penceresinden gözlemleyerek, içindeki aynada yüzleşerek yansıtıyor. Ve resimlerinin içinde dolaşırken Murathan Mungan’ın on beş yıl önce Birikim Dergisi’nde yazdığı “Yüzleşme Korkusu” yazısının bir bölümü çağrışıyor belleğimde, “Kendimizi oldurmak, geliştirmek; kişisel malzememizi gözden geçirmek, benliğimizi bütünlemek, yaşamımızı yenilemek, varoluşumuzu anlamlı kılabilmek için, gereken durumlarda kendimizle, gerçeklerle ve hayatla ‘yüzleşebilmek’ gereklidir” diyen söylemi. Yolunuz Bağdat Caddesi’nden geçerse izleyin Orhan Umut’un “Yüzleşme” sergisini. Sezgisel ve çağrıştırıcı bir dille büyülü resimlerin içinde dolaşın.