Ülkenin dört bir yanından öğrenciler en büyük problemin ekonomik zorluklar olduğunu söylüyor. Bunun yanında özgürlüklerinin kısıtlandığını aktaran gençler iktidara da muhalefete de tepkili. Gençler ucuz su almak için bile market market gezdiklerini belirtiyor.

Z kuşağı umudunu arıyor

Ekin Akyaz

Herkes Z kuşağını konuşuyor. Üniversite gençliği için geçinmek her zamankinden zor. Pandemi ile allak bullak olan eğitim sisteminin yanı sıra, gençler gelecek kaygısını da yoğun olarak yaşıyor. Gelecek seçimlerde önemli bir seçmen kitlesi olan gençler, bir gününü nasıl geçiyor? Neler yapıyor? Gelecekten neler bekliyor? Umudu nerede görüyor, nasıl yaşamaya çalışıyor. ‘Z kuşağına dahil’ gençlerle bütün bunları konuştuk…

‘Karın doyurma telaşındayız’

21 yaşında öğrenci, İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okuyorum. Ağabeyimin yolladığı aylık para ve KYK bursu ile geçinmeye çalışıyorum, KYK yurdunda kalıyorum. 275 lira yurt parası, genellikle sabah kahvaltısı ve akşam yemekleri için verilen günlük 25 TL tutarındaki fişleri kullanmaya çalışıyorum. Fakat verilen fiş desteği ile günlük yemek ihtiyacını karşılamak zor olduğu için üzerine ekleme yapmak durumunda kalıyorum. Yurtta yemek yemediğim zamanlarda günlük 3 lira olan üniversitenin yemekhanesinde yemek yemeye çalıştığım için günü neredeyse öğünlere göre ayarlıyorum.
Benim ve çevremdeki çoğu arkadaşımın lezzetli bir yemek derdi olmuyor. Genellikle karnımızı doyurmaya çalışıyoruz. Enerjimizi alalım yeter. Sosyal hayatımız çok sınırlı oluyor. Genellikle haftada bir kez kafeye gidebiliyoruz. Konser, sinema ya da başka kültürel etkinliklerin genelde ücretsiz ya da uygun fiyatlı olanını seçiyoruz.

Halka yönelik politikalar üretilmesi gerekiyor. Halktan kastım geçim sıkıntısı yaşayan milyonlar. Onların daha iyi hayatlar sürebilmesi için, halkçı politikalar yürütülmesi gerekiyor. Umarım ilerde bir gün olur, ben ya da biz de gün yüzü görebiliriz.

‘Kaygılarımız anlaşılmıyor’

21 yaşında çalışan-öğrenci, İstanbul:
İTÜ’de Moleküler Biyoloji bölümünde okuyorum, part-time işler yaparak ve matematik özel dersleri vererek geçiniyorum. Sabah derse gidiyorum 3 gibi işte olmam gerekiyor. Gece 3-4 gibi çıktığım zamanlar da oluyor, tekrar okula gidiyorum. KYK yurdu çıkmadı. Özel yurtlar pahalı olduğu için, eve çıkmak durumunda kaldım. Neredeyse haftanın 5 günü çalıştığım için sosyal alanda çok az faaliyet gösterebiliyorum. Günlük maksimum 200-300 lira alırken kahveye kazandığının yüzde 30’unu vermek zor olduğundan kafelerde de vakit geçirmiyorum.

Ülke dışında iletişim kurmak da kolaylaştığı ve farklı kültürlerle karşılaşıp, görebildiği için Z kuşağı ülkedeki durumdan iyice bıkmış durumda diye düşünüyorum. İktidardakiler zaten bizi hiç umursamıyor. Muhalefet de tutuyor ekonomiden yana şöyle bir vaatte bulunuyor: “Mezun olduktan sonra araba alana ÖTV’de indirim yapacağım.” Fakat ben önce kendi sevdiğim işi yapabilmek istiyorum. Araba almak değil. Sosyal hayatımı yaşayabilecek miyim? Kadınlar darp edilmeden sokakta gezebilecek mi? Ben kendi bireyselliğimi, özgürlüğümü yaşayamadığım sürece ÖTV’siz arabayı ne yapayım? Z kuşağını yakabileceklerini zannettikleri söylemler bizim kaygılarımızı anladıklarını göstermiyor.

İlk yapılması gereken her alanda bir sistem değişikliğine gitmek. Bunun gerçekleşebileceğine dair umudum yok, çünkü insanlar geçmişle bugünü karşılaştırırken zaman farkını unutuyor. Yine de umudumu bir nebze koruyan ise etrafımdaki insanlar daha duyarlı hale gelmeye başladı. Ekonominin kötüye gitmesi herkese dokunuyor ve bir şeyleri sorgulamaya itiyor. Bu beni biraz umutlandırıyor.

‘Pandemi sonrası normalleşme olmadı’

17 yaşında lise öğrencisi, Ankara:
Pahalılık, ülkemizde canımızı her zaman sıkan bir sebep de olsa son zamanlardaki artış, bizlerin dikkatini maalesef çok daha fazla çekiyor. Pandemi zamanında, okul, servis masrafları olmayacak diye sevinen pek çok veli elektronik cihaz, materyal eksiklikleri nedeniyle çok daha fazla sıkıntıya girdi. Normalleşme sonrasında da durum pek farklı değil, zamlarla birlikte sudan çıkmış balığa döndük diyebiliriz. Bir öğrenci olarak, kantinden alışveriş yapmak neredeyse imkansızken, suyu bile nerede ucuzsa oradan almak için yirmi tane market dolaşır olduk. “Para” daha doğrusu “parasızlık” konusu biz gençler arasında gündelik bir yakınma rutini haline geldi. Restoranlara, kafelere gitmek bir lüks iken, market fiyatlarındaki artış ile işe, okula evden yiyecek götürmek durumundayız. Bir market, mağaza, kafe, kitabevi gezmesine çıkalım desek elimiz bomboş dönüyoruz. Kitapların fiyatını görmemle kitabevinden çıkmam bir oluyor. Bugünkü sıkıntılardan hareketle gelecek hakkında olumlu düşüncelere sahip olmak pek mümkün gelmiyor haliyle.
Bu paradoks ise “Yapılabilecekler oy vermekten daha fazlası mı olmalı?” sorusunu getiriyor akıllarımıza. Z kuşağı olarak gözlemlediğimiz bu yakınma hali, yalnız yakın çevre ile sınırlı kalmazsa, toplu bir biçimde, tek bir ses olarak, sorunlarımızı daha fazla aktarırsak bir değişime varabileceğimizi düşünüyorum. En azından umuyorum.

‘Muhalefet samimiyetsiz’

21 yaşında üniversite öğrencisi, Ankara: Hayat pahalılığı bence toplumun genelinden daha çok öğrencileri etkiledi. Başta yaşadığın şehir dışında üniversite okuyor olman, orda oluşturduğun çevre, bilgi, birikim senin muhtemelen diğer yıllarda sağlamayacağı kadar olgunlaşmanı, kendini geliştirmeni sağlayacak. Yaptığın aktivite, katıldığın grup veya organizasyon en basitinden ise bir arkadaşınla dışarıda takılman. Son zamanlarda hemen hemen her şeyin fahiş düzeyde zamlanması, aktivitelerini büyük ölçüde kısıtlıyor. Kendimi asosyale yakın biri olarak tanımlayan biriyim. Genelde yurttan çıkmıyorum ve geçinemiyorum.

Siyasilerin bizim gibi bir çoğunluktan oy toplamaya çalışmalarını normal buluyorum ama gerçekten o kadar samimiyetsizler ki bu durum gençlerin siyasilere olan güven, saygı ve ciddiyetini düşünüyor. Hiçbir siyasiye sevgi olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bizim ciddi anlamda bir gelecek kaygımız var, her anımız kara kara yarınlarımızı düşünmekten geçiyor. İstediğimiz teknolojik ürünlere ulaşamıyoruz.

Şunun farkındayım çevremde çoğu arkadaşımın hobisi dahi yok. Bir gitarın ikinci elini almak için bile bir süre sosyal hayatından kısması demek. Onlar ise “YKS’den sonra The Last of Us atmayı unutmayın” gibi samimiyetsiz tivitler atıyor.

Muhalefet işinin gereğini yerine getirmiyor. İktidar tarafından çıkarı olmayan hiç kimse umutlu değil zaten. Tahtaya yazı yazmayı bile bilmeyen, mouse tutmasını bilmeyen insanlar bize sözde biz de sizin gibiyiz demeye çalışarak umut sağlayacaklarını söylüyor.

Dünya tarihinde bir ülkeyi içeriden böylesine çökerten bir iktidar daha gelmemiştir herhalde. Umudumuzun yerine gelme gibi bir ihtimali varsa o da bu iktidarın bir an önce gitmesidir.


‘Eğitime ulaşımımız bile kısıtlandı’

21 yaşında üniversite öğrencisi, Antep:
Ekonomik zorluklar ister istemez bir gencin yaşamını etkiliyor. Bölüm ders kitaplarının pahalılığı yüzünden alamadığım bazı bölüm derslerim bile var. Zaten gezmek, dolaşmak maddiyat açısından büyük zorluklar çıkarıyor. Kuşağım oldukça zorlu bir süreçten geçiyor demenin abartılı olduğunu düşünmüyorum.

Siyasilerin bize yaklaşımı sahte ve güvensiz geliyor. Z kuşağı, bazı kesimler tarafından oldukça kötüleniyor, bu da bizi oldukça üzüyor. Tüm bu sorunlara karşı çözümün dayanışmayla istediğimizi almak ve ne kadar ciddi olduğumuzu herkese göstermenin en doğru yol olduğunu düşünüyorum.