Ailelerinin gençliğinden daha farklı bir ülkede yaşıyorlar. Artık Türkiye daha yaşlı, daha kentli, daha işçi. Z kuşağının ebeveynlerinin iş hayatına girdiği 1990’da istihdamın yüzde 39’u ücretli çalışanken, bugün bu oran yüzde 70. 1990’da ortanca yaş 22 iken, bugün 32. Bu kuşağın aileleri köyde doğdu, Z kuşağı ise megakentlerde

Z kuşağı uzaktan göründüğü gibi değil

Ozan GÜNDOĞDU

26 Haziran’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın YKS’ye girecek gençlerle video konferans buluşması internette canlı yayınlandı. Fakat on binlerce gencin canlı yayının yorumlar kısmına “oy moy yok” benzeri yazılar yazması sonrasında etkinlik yorumlara kapatıldı. Daha sonra gençler Youtube’da ilgili videoya “dislike (beğenmedim)” akını başlattı. 27 Haziran itibariyle toplam dislike sayısı 250 binin üzerine çıktı.

Bu olay üzerine zaten gündemde olan Z kuşağı daha fazla tartışılmaya başlandı. Genel olarak 2000 yılı sonrası doğan gençler olarak tanımlanan Z kuşağı AKP’nin karşısındaki konumuyla yeni siyasi aktör olma yolunda ilerliyor. Ülkenin ilk seçiminde artık oy kullanmaya da başlayacak yaklaşık 6,5 milyon gencin ekonomik ve sosyal koşullarına mercek tuttuk.

Ailelerinin aksine kentte doğdular

Z kuşağının ebeveynleri 1960’lı ve 70’li yıllarda doğdu. Ancak bu yılların Türkiye’sinde demografik yapı bugünden çok daha farklıydı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 1960 itibariyle nüfusun yüzde 69,9’u köylerde yaşıyordu. 1970’te köyde yaşayanların oranı yüzde 63,8’e gerilese de söz konusu yıllarda demografik yapıda köy yaşamı baskındı. Yani bugün Z kuşağı üyeleri olan gençlerin ailelerinin önemli bir kısmı köyde doğmuştu. Öte yandan Z kuşağının başlangıç yılı kabul edilen 2000’de ise nüfusun köyde yaşayan nüfusun oranı yüzde 35,5’e kadar geriledi. Başka bir deyişle 2000’de doğan bir genç ile ebeveyninin Türkiye’si demografik açıdan yer değiştirdi. Bugün dünyaya gelen her 100 bebekten sadece 7’si köyde doğuyor.

Türkiye nüfusu yaşlandı

Resmi istatistikler 1960’lı 70’li yıllarda ülke nüfusunun ortanca yaşının çok daha genç olduğunu ortaya koyuyor. 1970’te Türkiye’nin ortanca yaşı 19 iken 1990’da ortanca yaş 22’ye 2000’de ise 24,8’e çıktı. 2019 nüfus göstergelerine göre ise ülkenin ortanca yaşı 32,4 olmuş durumda. Demografik yapının merkez yaşı artık 20’li yaşları dahi terk etmiş durumda. Dolayısıyla 20’li yaşlarına henüz basmamış Z kuşağı ile ülkenin genel toplumsal yapısı arasındaki açı giderek büyüyor. Bu da Z kuşağı olarak adlandırılan günümüz gençliğini geçmiş dönemlerin genç kuşaklarından ayırıyor.

İnternet son 15 yılda yaygınlaştı

Kente göçle beraber ailelerinden daha fazla sosyal grupla temas kurabilen bu gençler aynı zamanda internetle birlikte tüm ülkedeki hatta tüm dünyadaki gelişmeleri takip edebiliyor. TÜİK’in Bilgi Toplumu İstatistikleri’ne göre 2005 yılında her 100 hanede internete erişebilen hane sayısı sadece 8,7’ydi. Bu sayı 2019’da 88,3’e yükselmiş durumda. Üstelik yaş grubuna göre internet kullanımı da değişiyor. 2019’da 16-24 yaş arasında internet kullanım oranı yüzde 90,8 iken 65-74 yaş arasında bu oran yüzde 19,8’e kadar düşüyor. Sosyal medyanın gündelik hayattaki önemi düşünüldüğünde kuşak çatışması internetle beraber çok daha önemli hale geliyor.

Halk işçileşti

Ailelerinin aksine kentte doğan bu kuşak yine ailelerinin aksine güvenceli iş yaşamını neredeyse deneyimlemedi. 60’lı ve 70’li yıllarda doğan yurttaşlar gençlik dönemlerinde şimdiki gibi bir işsizlik sorunuyla karşılaşmamıştı. Z kuşağının anne babalarının çalışma hayatına başladığı 1990 yılında istihdamın yüzde 38,9’u başkasının nam ve hesabına çalışıp, bunun karşılığını ücret veya yevmiye şeklinde alıyordu. İstihdamın önemli bir kısmını (yüzde 30,9’u) ise “ücretsiz aile işçisi” olarak ifade edilen, aile işyerinde ücret almadan çalışan nüfus oluşturuyordu ki, bu kişilerin önemli bir kısmı küçük toprak sahibi çiftçilerdi. Ancak Z kuşağının çalışma hayatına girmeye başladığı 2020’lerde durum çok daha farklı. Kente göçle beraber nüfus önemli ölçüde işçileşti. 1990’da istihdamın yüzde 39,9’unu geliri ücret veya yevmiye iken 2020 Mart ayında bu oran yüzde 70’e çıkmış durumda. Tarımın tasfiyesi sonucu ücretsiz aile işçiliğinin oranı ise yüzde 30,9’dan yüzde 8,4’e düştü. 1990’da küçük toprak sahibi ve köyde yaşayan ailelerin ücretsiz aile işçisi konumundaki fertleri 2000’li yıllarda kentte ücretli veya yevmiyeli çalışan haline geldiler. Böylece 2020 itibariyle istihdamın hakim gücü ücretli çalışanlar haline geldi. Ancak ücretli çalışanlar içinde sektörel yapı ve işyerlerinin büyüklüğü değişti. Tarımdaki istihdam azalırken, hizmetler sektöründeki istihdamda ciddi artışlar yaşandı. Bugün istihdamın yüzde 57,8’i hizmetler sektöründe çalışıyor. Çalışanların önemli bir kısmı ise sendikal örgütlülüğün girmekte zorlandığı 10 ve daha az çalışanı olan işyerlerinde istihdam ediliyor.

5 gençten 1’i çalışıyor

İşçileşen ailelerin genç çocukları, çalışmaya başladıklarında işsiz kalma riskini farkındalar. Konuya ilişkin ilgili TÜİK verileri şu şekilde; 18-24 yaş arasında işsizlik oranı yüzde 25,4. Diğer yaş grupları beraber değerlendirildiğinde ise işsizlik oranı yüzde 13,2’ye geriliyor. 15-19 yaş arasında 1 milyondan fazla çalışan bulunuyor. Başka bir hesapla bu yaş grubundaki her 5 gençten biri çalışıyor. Öte yandan mart ayı itibariyle 262 bin genç çalışmak istiyor, iş arıyor ancak bulamıyor. TÜİK bu gençleri işsiz kabul ediyor. 105 bin genç çalışmak istiyor ancak iş aramıyor, çünkü iş bulma ümidi henüz 20 yaşına basmamış olmasına rağmen kalmamış durumda. 3 milyon 625 bini ise gelecekte çalışmak üzere eğitim görüyor. TÜİK bu gençleri işsiz kabul etmiyor.

Ailenin yoksulluğu genci doğrudan etkiliyor

15-19 yaş arasındaki gençler arasında istihdam oranı ekonomik krizleri takip ediyor. 2014’te bu yaş grubundaki gençlerin yüzde 16,1’i istihdamdaydı. Yıllar içinde bu oran küçük bir artışla 2018’de yüzde 17,1’e kadar yükseldi. Rahip Brunson krizinden sonraki yıl olan 2019’da ise gençlik sokağa iş aramaya çıktı. 2019 yılı itibariyle 15-19 yaş grubundaki istihdam oranı yüzde 21,1’e yükseldi.

Büyükkentlerin genç kuşağı oldular

2000’den sonra Türkiye’de yaklaşık 26 milyon bebek dünyaya geldi. Bunların içinde 2 milyon 547 bini 2019 sonu itibariyle 17 ve 18 yaşını doldurdu. Ancak ülkede büyük kentlerin nüfus yoğunluğu 30 yıl öncesinden çok farklı. 1990’da 7 milyon olan İstanbul nüfusu bugün 15,5 milyon. 30 yıl önce ülkede yaşayan her 100 kişiden 12,6’sı İstanbul’da yaşarken bugün bu sayı 18,6. Bugün 17 ve 18 yaşında olan gençlerin ise yüzde 27’si İstanbul, Ankara ve İzmir’de yaşıyor.

z-kusagi-uzaktan-gorundugu-gibi-degil-749679-1.