Herkes onları konuşuyor ama onların ne düşündüğü ya da nasıl yaşadıkları hakkında çok az kişinin sistematik bilgisi var. Yazı dizimizin son gününde Z kuşağından gençler kendilerini anlattı

Z kuşağından mesaj var: Hamaset yapmak yerine bizi anlamayı deneyin

Meral Danyıldız

Z kuşağı ile ilgili yazı dizimizin son gününde söz konunun öznesi olan gençlerde. Onlar dışında herkesin konuştuğu bu ortamda onlar adına yapılan analizler de tabiri caizse havada uçuşuyor. Peki kim bu gençler? Alışkanlıkları neler? Hayata dair neler düşünüyor?

Bu ve kamuoyunu meşgul eden soruları meselenin muhatabı olan Z kuşağındaki gençlere sorduk. Söz konusu kuşak neredeyse gözlerini açtığından bu yana aynı iktidarı gördü ve iktidarın etkilerini gerek ekonomik gerek sosyal açıdan en çok hisseden kesimlerden biri oldu. Bazıları çok küçük yaşından itibaren ekonomik nedenlerden dolayı hem çalışıp hem okuyor, bazıları da kıt kanat yaşadığı halde gelecek kaygısı sebebiyle tüm enerjisini okumaya harcıyor. Televizyon yerine sosyal medya mecralarını tercih eden gençler konvansiyonel siyasete de oldukça mesafeli.

Gençler ‘yaşama sarılmakta’ kararlı lakin çok umutlu olduklarını söylemek zor…

Tatil yerine işe gidiyorum

İlk olarak İstanbul’daki Maçka Parkı’nda 2004 doğumlu Kamuran Danışman ile bir araya geliyoruz. Küçükçekmece’nin Kanarya Mahallesi’nde oturan Danışman, çok genç yaşına rağmen hem okuyor hem de okul dönemleri hafta sonu, okul tatillerinde ise sürekli olmak üzere bir lokantada garsonluk yapıyor. Geleceğini kurmak ve 5 kişilik ailesine destek olmak adına bunu yaptığını söyleyen Danışman, “Rutinlerin neler? Neler yapıyorsun?” sorumuza şöyle cevap veriyor: “11’inci sınıfa geçeceğim. Kadriye Moroğlu Anadolu Lisesi’nde okuyorum. Pandemi döneminde herkes gibi pek bir şey yapamadım. Sosyal medyada vakit geçiriyorum boş vaktim olduğunda. Onun dışında arkadaşlarımla dışarı çıkıyorum, garsonluk yapıyorum. Benim oturduğum bölgede zaten tatil zamanlarında ailesine destek olmak için çalışan öğrenci çok fazla. Zaten yoksul kesim oturuyor daha çok. Bizim orada yüksek binalar yok, kat sayısı en fazla 5. Ekonomik gelirler düşük, kardeş sayıları yüksek. Sınıf arkadaşlarımın birçoğu liseye giderken okulunu bıraktı. Çalışmak istedi. Ben ise ilerde psikiyatr olmak istiyorum. Tatil günlerinde tatil yapmak yerine ise işe gidiyorum. İnsan özeniyor tabii biraz, diğer arkadaşları tatile giderken o da yapmak istiyor; ancak şartlar bu şekil…”

12 saat çalışıyorum

Bir yandan lisede okuyup bir yandan çalışmanın ne demek olduğunu Danışman bize şöyle özetliyor: “Okul zamanı hafta sonları çalıştığımda 12 saat çalışıyorum. Eve gidince çok yorgun oluyorum ve uyuyorum. Tabii erken saatte okula gidince de derslere olan ilgim azalıyor, yorgun oluyorum. Teneffüslerde bile oturuyorum. Onun dışında ilgimi çeken vizyondaki filmlere gitmeyi seviyorum. Tarihle ilgili insan hayatlarını araştırıyorum, Türkiye’nin geçmişini araştırıyorum. Televizyon tercih etmiyorum, Netflix’ten dizi izliyorum. Kitap olarak da şiir veya kendime bir şeyler katabilecek kitaplar tercih ediyorum.”

z-kusagindan-mesaj-var-hamaset-yapmak-yerine-bizi-anlamayi-deneyin-755719-1.

Danışman, Türkiye siyaseti hakkında düşüncelerini dile getirerek sözlerini şöyle tamamlıyor: “Sesimizi duyurabilen bir parti göremiyorum Meclis’te. Çalışan kesim de açlık sınırının altında maaş alıyor. Biz beş kişilik aileyiz. Bir tek babam çalışıyor. Açlık sınırının altında kalmış oluyoruz. Türkiye’de o kadar çok problem var ki genç kesim kendi problemlerinin dışına çıkıp onlarla ilgileniyor artık.”

Danışman’ın ardından 2000 doğumlu Yağmur Bozacı ile konuşuyoruz. Bozacı, İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Sanat Yönetimi okuyor ve sergi gezip konsere gitmek onun için vazgeçilmezlerinden bir tanesi: “Çalışmayı şu anda çok isterim ama Sancaktepe’de oturmak beni zorluyor ve bu sefer kariyer ve okul bağlamından koparım. Hiçbir zaman ekonomik kaygımın olmadığı bir hayat yaşamadım. Okuduğum bölümde alan çok geniş, ancak bir yere girebilmek için sektör içinde tanıdığının olması lazım. Eğer yoksa zaten sanata pek önem verilmediği için desteği devletten bulamıyorsun. İş bulman zorlaşıyor. 90’lı yıllarda doğanlara baktığımda üniversite yıllarını Taksim’de gezerek, dolu dolu, keyifli, görece daha özgür bir Türkiye’de yaşayabiliyorlarmış. Ben şu anda İstiklal’e adım atarken bir kadın olarak ne giysem, otobüsler kaçta biter, kaçta dönerim diye düşünüyorum. Üniversite yılları açısından benden önceki kuşağı çok kıskanıyorum.”

z-kusagindan-mesaj-var-hamaset-yapmak-yerine-bizi-anlamayi-deneyin-755720-1.

Herkes yurtdışı hayalinde

İstanbul’un çok güzel, harika şehir olduğunu ama yasaklar ve kısıtlamalarla beyin göçü festivali yaşandığına dikkat çekiyor Bozacı. Çevresindeki gençlerin hepsinin yurt dışına çıkma hayali olduğunu aktaran Bozacı, “Büyüklerimizden de duyduğumuz ‘ne yap ne net yurt dışına kapak at’ oluyor. Şu an herkesin problemleri Z kuşağının da problemleri. Ama bize çok yansıdı, ülkenin öbür halini bilmiyoruz. Benim neslimin psikolojisi gerçekten çok bozuk. Özellikle sınav seneleri benim bütün arkadaşlarım antidepresan kullanmaya başladı. Çok fazla stres faktörü var. Sınavı kazanamayınca istediğin bölümü asla okuyamaman, tekrar hazırlanman, bu yüzden dershaneye gitmen, iyi bir dershane ve onun parası, devlet okulları zaten muamma. Tamamen para üzerine kurulmuş bir eğitim sistemi ve parası olmayan kaygılanıyor” diyor.

Son olarak Galatasaray Üniversitesi’nde iletişim okuyan 19 yaşındaki Ece Acar, yine aynı okul ve bölümde okuyan 21 yaşındaki Öykü Çeşmeli ve İstanbul Üniversitesi’nde Fransız Edebiyatı okuyan 20 yaşındaki Alper Kurtul ile sohbet ediyoruz. Üç arkadaşımız da Z kuşağının asıl problemini sorduğumuzda ‘Kendini bir yere ait hissedememe ve kimlik arayışı’ şeklinde cevap veriyor. Öykü Çeşmeli, şöyle diyor: “Bir gelecek kaygısı da var bence. O kadar çok insan var ki benimle aynı yere gelmek isteyen… İnsan kendini yetersiz hissediyor ve gelecekte ne yapacağını bilemez hale geliyor. Ekonomik sıkıntılar da var. Ben kendimi geliştirmek için bir müzeye gitmeye kalksam ya giriş pahalı ya da çok fazla gidilebilecek yer yok. Yurt dışında dil öğrenmeye kalksam hayat çok pahalı.” Alper Kurtul da Öykü’yü destekleyerek “Diploma da artık pek bir fayda etmiyor. O yüzden gidip dil mi öğrensem, ne yapsam, hep bir belirsizlik var” şeklinde konuşuyor.

Liyakate önem verilmiyor

Birçok öğrencinin hayalindeki okullarda okuduklarını belirtmemiz üzerine ise bu durumun bir avantaj olmadığı cevabını alıyoruz. Ece Acar, tam aksine ‘ilerde kesin bir mesleğin var’ gözüyle bakılmasının daha çok baskı yarattığını ve staj için bir yere girdiğinde bile insanların ‘Kimi tanıyordun da girdin?’ diye sorduğunu söylerken, Öykü “Bir insanın hakkıyla bir yere girmesi zorlaştı artık. İnsan tanıdığını alıyor. Galatasaray’da okuyorum diye kimse özellikle beni almıyor” ifadelerini kullanıyor.

Daha sonra Ece, Öykü ve Alper’le sosyal medya üzerine konuşmaya başlıyoruz. Kendileri de dâhil olmak üzere özellikle Z kuşağının sosyal medyada çok fazla vakit geçirdiğini söylüyorlar. Elbette bu onlar için bir eksi. Çünkü yine onlara göre Instagram gibi sosyal medya mecraları insanın beden algısını, estetik algısını değiştiriyor ve ‘onlar gibi olma’ isteği uyandırıyor. Öte yandan Z kuşağının problemleri bunlarla da sınırlı değil. Alper Kurtul, buna ilişkin kendi kuşaklarının çok doyumsuz, memnun edilemez olduğunu kaydediyor ve ekliyor: “Ne olursa olsun burası Batı değil… Bazı şeylere ayak uydurmamız gerekiyor.”

Gençlerle yaptığımız söyleşinin videosuna BirGün’un Youtube sayfasından ulaşabilirsiniz.

***

Partiler bize hitap edemiyor

Son olarak Türkiye siyaseti hakkında konuşmaya başlıyoruz. Hepsi siyasilerin ve siyasi partilerin Z kuşağına hitap etmediğini belirtiyor. Öykü, “Büyük bir kutuplaşma var Türkiye’de. İki kutbun da söylediklerine katılmıyorum. İki kutup da birleştirici gelmiyor. İnsanlarda ayrımcılığa sebep oluyor. Bir kısım daha muhafazakâr bir kısma, diğeri de daha muhafazakâr olmayan bir kısma hitap ediyor. Ama hiçbiri birleştirici gelmiyor.”

Ece ise, “Takip de etmiyorum çünkü iyice sıkılıyorum. ‘Böyle bir şeyi nasıl diyebiliyorlar hâlâ’ diye düşünüyorum. Olabildiğince uzak kalıyorum. Z kuşağı biraz daha bireysel diyorlar. Ben ona katılıyorum. Biraz kötü duracak belki ama kendimi düşünüyorum daha çok” şeklinde konuşuyor.

Son sözü alan Öykü de “Kendimi geliştirmeye çalışıyorum. İnsan ülke adına bir şey yapmadan önce kendini geliştirmeli” ifadelerini ekliyor.