ZAF TV

Elimde dandik bir alıcı, önüme ne gelirse çekiyordum bir aralar. O günleri, insanları anımsamak amaçlıydı ya salt, yine de kendimce sanatsal açılar bulmaya, çerçevelemeler yapmaya çalışıyordum, şöyle biraz belgesel tadı olsun özeniyle de çektiklerimi kurgulayarak sonra; hani izleteceğim ya. Herkes dalgasını geçiyordu ne var ki: “Ooo Zafo TV geldi yine”; biri de atılmıştı hemen bıyık altından sırıtarak “işi sulandırmayın yaa, adam kendi televizyonunu kurmuş işte ve adı ZAF TV olmalı!” diyerek. Alay mıydı yoksa şaka mıydı, şimdi anımsayamasam da o yıllardan esinlenmişim ya da bilinçaltımda yer etmiş gibi geliyor bana: “şöyle dört dörtlük kültür-sanat izlenceleri(programları) sunmak” şimdilerde, neden olmasın?!”

TV kanallarının başlıcalarında(ana akım medya) yayın akışları?

Haberler var; genelde yanlı, nesnel olmayan yorumlarla. Yemekli, gezili, dedikodulu izlenceler; bol bol tanıtılar(reklamlar) ki onlar olduğu için sürüsüne bereket diziler, çoğunluğu salak sulak filmler.

1970’lerde İngiltere-BBC2’de gördüğüm gibi olacak: ZAF TV saat 19.00’da açılacak, 22.30 dolayında kapanacak...

ZAF TV’de yer alacakları özetlersek:

Her gün yalnızca açılışta ve kapanışta 10 dakikayı geçmeyen haberler verilecek.

Hiç bir tanıtı(reklam) gösterilmeyecek. Ancak kültür-sanat tanıtımlarına yer verilebilecek.

3-5 kişi oturup bir masa başında saatlerce siyaseten(!) lafladıkları çeşitli adlarla sunulan izlenceler olmayacak.

Eğitim, Sağlık başta olmak üzere ülkede varolan tüm bakanlıkların karşılığı olan konular ele alınacak, tartışılacak...

Belgeseller kuşağında; Şef Geronimo ve Kolomb ile Kızılderili katliamı; 1 ve 2.Dünya Savaşı; Atom bombası; Soykırımlar; McCharty dönemi ve Paul Robeson’la ırkçılık; Verdi ve Bellini (insan sesi için yarattıkları olağanüstü besteler üzerine); Godard ve Tarkovsky ile sinema, Che Guevara ve Ulrike Meinhof’la devrim, Rimbaud, Neruda ve Nâzım’la şiir; Kafka, Proust ve Joyce’la yapıtları... Geçmişten günümüze, gele gele, daha kimler ve neler nelerle; metin, müzik, görseller, kısa oyunlar birlikteliğinde...

Kökleşik(klasik) ve çağdaş müzik dinletileri(konserleri)...

Caz, rock, blues ve budunsal(etnik) yorumcular, dinletileri...

Bale, Buz dansı, özellikle Çağdaş Dans...

Operalar ve ünlü sesler...

Önemli spor etkinlikleri (ayaktopu karşılaşmaları dışında)...

Cumartesi gecesi(kapanış saati geç olacak) “iki film birden kuşağı”... Sinema sanatının hem önemli akımları-yönetmenleri-yapıtları (üzerinde konuşularak, bilgiler verilerek), hem de bağımsız sinema örnekleri sunulacak...

Usuma ilk gelenler yukarıdaki kültür-sanat ağırlıkla dizelgeler...

“Devrim mi oluyor, böyle bir TV mi geliyor ha?”diye düşünen iyi niyetli saf vatandaşlar olabilir. Yok canım, bu da benden bir şaka. Yahu böyle bir kanal için bende ne gezer öyle bir para? Bu ZAF TV’nin kotarabileceği iş değil. Ama olanaksız da değil, eğer karşıtçılar soyunacaksa böyle bir TV yayıncılığına. Kimler mi? Kimlerse karşıtçı duruştakiler, örgütler?! Hani olabilir, varlarsa. Düş değil, düşülkü(ütopia) de. Benim yapabileceğim olsa olsa düşünce üretebilmek. “Daha bu kafanın içinde çok şeyler var” diyeceğim de, büyüklük delisi (megaloman) falan diyeceksiniz moralim bozulacak. Susayım en iyisi, için için yanayım: “Ah ZAF TV ah...”