Almanya’da zafer sosyal demokratların. Diğer kazananlar Yeşiller ve Liberaller. Kaybedenler Hıristiyan Demokrat Birlik partileri ve Sol Parti. SPD’nin koalisyon için Yeşiller ve Liberallerle anlaşması gerekiyor. Berlin’deki referandumda sandıktan ‘Konutlar kamulaştırılsın’ kararı çıktı.

Zafer sarhoşluğu

Almanya’da genel seçimi Sosyal Demokrat Parti (SPD) kazanırken demokratik sosyalizm çizgisindeki Sol Parti büyük oy kaybına uğradığı için ilerici partilerin koalisyon hükümeti olasılığı gündemden kalktı. Sosyal demokratlar, kamuoyunda Federal Başbakan Adayı Olaf Scholz’a yönelik güvenin etkisiyle oy patlaması yaparak Federal Meclis’teki en güçlü grubu oluşturacaklar. Yeşiller de birkaç ay öncesindeki anketlerdeki kadar yüksek olmasa da oylarını 2017’deki son seçime göre büyük oranda arttırarak üçüncü güç olmayı başardılar. Ancak SPD ve Yeşiller’in milletvekili sayısı bir koalisyon kurmaya yeterli olmadığı için üçüncü bir partiyle, yani liberal parti FPD’yle (Hür Demokrat Parti) anlaşmak zorundalar. Liberallerin SPD ve Yeşillerin ağırlıkta olduğu bir koalisyona pek hevesli olmadığı bilindiği için kamuoyunda "trafik lambası koalisyonu’’ olarak adlandırılan bu hükümet modelinin gerçekleşmesi zor görünüyor.


Ancak SPD, Yeşiller ve FPD’nin seçimde oylarını artıran üç parti olduğuna işaret ederek, seçmenin hükümet görevini bu üç partiye verdiğini savunuyor, SPD’nin geçmişte hem liberallerle, hem de Yeşillerle "başarılı’’ koalisyonlar kurduğuna işaret ederek, bu ortaklığın mümkün olduğunu savunuyor. Ancak Scholz’un FDP’yle anlaşabilmesi için programındaki sosyal adalet, vergi, toplu konut ve çevre koruma gibi konulardaki vaatlerinden büyük ödünler vermesi gerekiyor.

Benzer bir durum büyük oy kaybına uğramasına rağmen Yeşiller ve liberallerle işbirliğine gitmeye hazır olan merkez sağ partiler birliği CDU/CSU’nun (Hıristiyan Birlik partileri) Federal Başbakan Adayı Armin Laschet için geçerli. Seçimden önceki tartışmalarda ‘‘Bu üç partinin programlarındaki ortak yanların diğerlerine göre çok daha fazla olduğunu’’ FDP’nin lideri Christian Lindner, bu tezini seçim sonuçları belli olduktan hemen sonra gerçekleştirilen toplantıda da yineledi. CDU ve CSU’nun liderlerinin de hararetle desteklediği bu teze Yeşillerin adayı Annalena Baerbock’tan da bir itiraz gelmedi. Yeni hükümetin ‘‘çevre koruma hükümeti olması’’ gerektiğini vurgulamakla yetinen Baerbock, Lindner’in ‘‘önce biz kendi aramızda görüşelim!’’ yolundaki teklifine de yeşil ışık yakarak, kamuoyunda ‘‘Jamaika koalisyonu’’ adıyla anılan (CDU/CSU’nun sembol rengi siyah, FDP’nin de sarı. Bu üç partininin birlikteliği Jamaika’nın bayrağındaki renkleri yansıttığı için sözkonusu koalisyona kısaca bu ad veriliyor) hükümet modeline açık kapı bıraktı.

Her ne kadar söz konusu koalisyonun, diğer partiler Yeşiller’in çevre korumayla ilgili programlarına kökten karşı olmaları ve partinin tabanında halen büyük bir ağırlığı olan çevreci hareketin böyle bir işbirliğine kesin olarak karşı olmalarına rağmen gözlemciler bir ‘‘Jamaika koalisyonu’’nun mümkün olduğuna işaret ediyorlar.

LİBERALLER KİLİT KONUMDA

2017’deki genel seçimlerden sonra da benzer bir durum ortaya çıkmış, Merkel liderliğindeki CDU/CSU ile Cem Özdemir’in eş genel başkan olduğu Yeşiller, FDP’yle üçlü bir koalisyon için yoğun çaba göstermişlerdi. Yeşiller’in tüm uyumlu tutumlarına rağmen kendi taleplerinin dikkate alınmadığını ileri süren FDP lideri Lindner’in koalisyon görüşmelerini sonlandırması üzerine iktidardaki merkez sağ-sosyal demokrat ortaklığı devam etmişti. Ancak aradan geçen sürede Lindner’in bu konudaki tutumunu yumuşattığı görülüyor.

Hem kendi partisi, hem de tüm kamuoyunu kapsayan yoklamalarda Hıristiyan demokratların tarihindeki en büyük yenilgisinin birinci nedeni olarak görülen Laschet, seçimden sonra yaptığı açıklamalarla, sandıktan kendilerine ‘‘çevre koruma’’ konusunu öne alan bir "gelecek koalisyonu’’ görevi çıktığını açıklayarak, kendisine yönelik eleştirileri şimdilik bastırmış durumda. SPD’nin oy patlaması, rakibi Scholz’un tüm anketlerde halkın çok büyük bölümünde federal başbakanlık için ‘’en yetkin, en uygun ve en sevilen’’ aday olarak çıkması da umrunda değil. Ancak gözlemciler parti içindeki karşıtları tarafından aşağılanmak için ‘’Türk Armin’’ lakabıyla anılan Laschet’in seçim yenilgisine ilişkin sessiz geçici. Gözlemciler onu parti liderliğine layık görmeyen rakiplerinin kozlarını yeniden paylaşmak üzere fırsat beklediğine yorumda birleşiyorlar.

Bu seçim öncesinde sosyal demokratlar, son yıllarda parti içinde yaşanan tüm ayrılıkları bir kenara bırakarak, tek bir adayın ardında birlik içinde davrandıkları için büyük bir başarı kazandılar. Partinin sol kanadından olan eş genel başkanlar, partinin liberal kanadından Scolz’u ortak başbakan adayı yapıp, seçim sürecinde onun liderliğini tartıştırmadılar. Ve bir dönem oy oranı yüzde 15’in bile altına inen partiyi yeniden iddialı bir halk partisi konumuna getirdiler. Öyle ki aslında liberal çizgideki Scholz, partinin icabındaYeşiller ve (her fırsatta bunu tercih etmediğini belli etti ve ağır koşullar sıraladı ama) Sol Parti’yle koalisyon olasılığına da açıktan karşı çıkmadı.

Sol Parti için ise kendi içinde birlik sağlayamadığı için büyük kayba uğradı. Seçimden iki gün öncesine kadar gerçekleştirilen tüm anketler SPD ve Yeşiller’le birlikte Sol Parti’nin yer alacağı bir ‘’sol koalisyon’’un mümkün olabileceğine işaret ediyordu. Ancak son yıllarda kendi içindeki tartışmalar nedeniyle zayıflayan Sol Parti, son günlerde gündeme gelen ‘’sol koalisyon’’ olasılığına karşı Hıristiyan demokratlar ve liberallerle, işveren örgütlerinin kampanyaları sonucu daha da güç kaybına uğradı. Korkulan oldu, aldığı oy yüzde 4,9’a geriledi ve böylece yüzde 5’lik barajın altında kaldı. Sol Parti bu duruma rağmen yine de Federal Meclis’te tahminen 39 milletvekiliyle yer alacak. Bu durum Almanya’daki seçim sistemin yüzde 5’lik baraja rağmen, ülkenin çeşitli bölgelerinde güçlü seçmen desteği olan partilerin parlamenter sürece katılmasına olanak sağlayan bir diğer ilkesinden kaynaklanıyor. O da direk adaylarıyla en az üç seçim bölgesindeki seçimi kazanan partileri sözkonusu yüzde 5 barajından muaf tutuyor.

***

Konutlar kamulaştırılacak

Genel seçime paralel olarak Mecklenburg Vorpommern ve Berlin eyaletlerindeki seçimler de sosyal demokratların zaferiyle sonuçlandı. Bu eyaletlerdeki sosyal demokrat kadın liderler Manuela Schwesig ve Fransizka Giffey’in başarısında da federal düzeyde Scholz’da olduğu gibi kişisel faktörler etkili oldu.
Bu arada Berlin’de yaklaşık 240 bin konutun kamulaştırılmasını hedefleyen referondum da sosyal konutların kalıcı olmasını hedefleyenlerin başarısıyla sonuçlandı. Ancak bu sonuçlar yönetim için bağlayıcı değil ve Berlin’de Giffey liderliğinde kurulacak eyalet yönetiminin bu konuda nasıl bir yol izleyeceği henüz bilinmiyor.

***

Türkiye kökenli politikacılar

Federal Meclis’te 709 olan vekil sayısı 735’e çıktı. Ağırlığı SPD saflarından olmak üzere çok sayıda Türkiye kökenli milletvekili yer alacak. Seçilmesi beklenen milletvekilleri şöyle:

SPD: Aydan Özoğuz, Metin Hakverdi, Hakan Demir, Mahmut Özdemir, Cansel Kızıltepe, Gülistan Yüksel, Nezahat Baradari, Macit Karaahmetoğlu, Derya Türk-Nachbaur, Mehmet Ali Takış.

Yeşiller: Cem Özdemir, Ekin Deligöz, Canan Bayram, Filiz Polat, Melis Sekmen,

Sol Parti: Sevim Dağdelen, Ateş Gürpınar, Gökay Akbulut

CDU: Serap Güler

Partileri kurulacak hükümetlerde yer alması halinde Cem Özdemir (ulaştırma) ve Serap Güler’in (entegrasyon) bakanlık görevi üstlenmesi olasılığı bulunuyor.

***

Merkez de aşırı sağ da kaybetti

Merkez sağ CDU/CSU’nun (Hıristiyan Birlik partileri) yanı sıra oy kaybeden bir diğer parti de aşırı sağcı AfD (Almanya için Alternatif). Göçmenleri, pandeminin yol açtığı sorunları istismar eden AfD’nin oyunu artıramaması çoğunluğun ‘’demokratik partiler’’e güvenin devam ettiğine işaret olarak değerlendiriliyor. Ancak AfD’nin doğudaki eyaletlerden ikisinde en güçlü parti haline gelmesi de endişelendiriyor.

Bu arada bir Hıristiyan Demokratlar ya da sosyal demokratların ağırlıkta olduğu 3’lü koalisyon modellerinin olmaması halinde 3’üncü seçenek olarak "büyük koalisyon’’ gündeme gelebilir. Bu kez SPD’nin ağırlıkta olacağı model şimdilik her iki tarafın da gündeminde değil. Yeşiller’in liberallere ödün vermemesi halinde bir erken seçim sözkonusu olmayacağı için Scholz’un liderliğinde bir koalisyona gündeme gelebilir.