Bu seneki TTB Behçet Aysan Şiir Ödülü’nü Doğu Duvarı adlı kitabıyla alan şair Faris Kuseyri, “Sevgi sözcüğünü küçümsemeye yeltenenlerin adları bizim hesabımıza yazılmasa da olur. Zalimler en çok sevgiden korkar” diyor.

Zalimler en çok sevgiden korkar

Oğuzcan ÜNLÜ

Edebiyat dünyasına uzun yıllar çevirmenlik ve editörlük yaparak katkı sunan Faris Kuseyri’nin ilk şiir kitabı Orontes Mensurları 2014 yılında okuyucuyla buluştu. İkinci şiir kitabı Doğu Duvarları 2019’da yayımlandı. Kuseyri’nin Olimpos Masalları isminde bir çocuk kitabı ve Maya Angelou’dan çevirdiği Kafesteki Kuşun Şarkısı adlı çeviri şiir kitabı bulunuyor. TTB Behçet Aysan Şiir Ödülü’nü “Abdo, Ali İsmail ve Ahmet… Bu ödülü size ithaf ediyorum” diyerek alan Faris Kuseyri ile ödül sonrası hislerini, edebiyatını ve direniş hakkındaki düşünceleri üzerine konuştuk.

HÜRRİYET VE SEVDA ÜZERİNE YAZDIM

Faris Kuseyri’ye öncelikle TTB Behçet Aysan Şiir Ödülü’nü almasının kendisine neler hissettirdiğini sorduk. Kuseyri hislerini şu şekilde paylaştı: “İkinci şiir kitabım Doğu Duvarı’nın 2021 Behçet Aysan Şiir Ödülü’ne değer görülmesi buruk bir mutluluk yarattı bende. Aysan’ın şiiri sadece 2 Temmuz anmalarına sığmayacak kadar geniş bakışlı bir şiir elbette ama bu değerli şairi Sivas Katliamı’ndan ayrı düşünmek de mümkün olmuyor. Doğu Duvarı hürriyet ve sevda üzerine bir kitap. Toplumsal mücadele ve sevginin aynı kaynağı besleyen iki ırmak olduğunu unutmayan dizeler bu kitabın omurgasını oluşturuyor. Eğer haddimi aşmış olmuyorsam Behçet Aysan’ın şiirinde de lirin çaldığı türküyle hayatın coşkun sesi arasında zaman zaman gerilim, zaman zaman da bir uyum hissedildiğini söylemem gerekir. Aysan şiiriyle kendi şiirim arasında hissettiğim bu yakınlığın seçici kurul tarafından fark edilmesi bence çok değerli. İzmir Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu’nda gerçekleşen ödül töreninde seçici kurulun değerli üyeleri Doğan Hızlan, Cevat Çapan, Turgay Fişekçi ve Ali Cengizkan adına da konuşan kurul üyesi Haydar Ergülen, ödülümü almadan önce sizin sorunuza cevap olabilecek biçimde “Doğu Duvarı; Behçet Aysan’ın ruhunu, düşüncesini, inancını, temsil eden bir kitaptır” diyerek bana ikinci bir ödül vermiş oldu”.

Kuseyri, Behçet Aysan şiiri üzerine düşüncelerini şu sözlerle anlattı: “Behçet Aysan, toplumcu şiirimizi derin ve sessiz akışıyla temsil eder. Kelimeye hakkını verirken okuyanın ruhunda büyüyen bir şiirdir bu. Bir anda söylenmiş gibidir oysa bir iç hazırlığının sonunda doğmuştur. Bu menşei belirsiz hazırlık, bence şairlik hassalarının en yücelerinden biridir. Acelesizdir ama heveslidir onun şiiri. Kendi göğünde yankılanır. Aşkı anlatırken aşka, ayrılığı anlatırken ayrılığa değer katar.”

Faris Kuseyri’nin şiirlerinde klasik edebiyatın etkisi fazlasıyla görülüyor. Şiirleri gazel, müstezat ve rubai gibi biçimler aracılığıyla gelenekten besleniyor. Kuseyri’ye klasik edebiyatla nasıl bir ilişki kurduğunu sorduk: Kuseyri, “Klasik şiirle bağım ne budalaca bir nefret ne de mesnetsiz bir hayranlıktır. Benden önce yazılmış her güzel dizede hakkım var. Bunun tadını çıkarmak istiyorum. Bu kitapta gazel yazma, bir sonrakinde bambaşka bir şey yapma hakkını kendimde görüyorum. Yeter ki ortaya çıkan bütün, gönlümün şiir göğünde kanat çırpabilsin” diyerek cevap verdi.

BU, ZALİMLER SALTANATI

Kuseyri’nin Doğu Kitabı’ndaki şiir özneleri bireysellikten kopmadan toplumsal duyarlılığa sesleniyor. Biçimsel anlamda da kuvvetli şiirler okuyoruz. Kuseyri’ye bu özenli dil işçiliğini nelere borçlu olduğunu sorduk: “Övgü, ruhumu bazen okşuyor ama genellikle mahcubiyet hissettiğimi söylemem lazım. Sizin de fark edeceğiniz gibi Doğu Duvarı’nın tek dizelik ilk şiiri, seslenme ve uyarı mahiyetindedir. Asla lirik bir öz taşımadığı gibi, epik bir çağrısı da yoktur. Düz, handiyse didaktik bir şiirdir ve bu sorunuza cevap vermeyi amaçlar: “Bilin ki ilhamın perisine teslim etmedim kalemimi”. O halde çalışmaya inanmak gerekiyor. Çok çalıştığım için az yayımlıyorum. Aklımda hep şiir var ama her bir dize için kan ter içinde çalışmam gerekiyor. Keşke bir şiir peygamberi olsaydım ve meçhul bir kaynak gönlümü dizelerle doldursaydı. Ama hayır, ben bir şiir peygamberi değil, şiir işçisiyim. Her dizede alın terim var. Hayatımda özen gösterilmemiş hiçbir şey olsun istemem. Sevgiliye sunduğum gündendi demeti ne kadar güzel olmalıysa sevgiliye yazdığım hasret şiiri de o kadar ‘güzel’ olmalı. Çalışarak…”

Faris Kuseyri şiirlerine nelerin eşlik ettiği üzerine konuşarak sözlerine devam etti: “Kavuşmak isteyen sevgililerin yüreğini sımsıkı tutan duyguyla hayatı değiştirme isteği aynı kaynaktan beslenir. Bu hayatı değiştirmek zorundayız. Bu zalimler saltanatını, bu ölüm çağını… Sevgi sözcüğünü küçümsemeye yeltenenlerin adları bizim hesabımıza yazılmasa da olur. Zalimler en çok sevgiden korkar. Sevgi mazlumu direnişe çağırmakla kalmaz, direnişin mevziisidir de. Ben sevgilinin elini ‘sevda’ ile tutmakla umudu ve ‘hürriyeti’ haykırmak için yumruğu sıkmak arasında çok hakiki bir bağ buluyorum. Sevda ile hürriyet işte böyle aynileşiyor. Birini ötekinden ayırmak mümkün olmuyor.”