Anadolu takımlarının içindeki yangının göz önüne taşınmasını, Göztepe’nin İsyan Marşı’nın LigTv’de duyulmasını, Adana Demirspor atkısındaki Che’nin görülmesini istemiyorlar. Futboldaki kuşatmanın sebebi işte bu korkudur

Zalimlerle olan maçımız

KEMAL CAN KAYAR / kemalkyr@gmail.com

Mahalle maçlarının kendine göre kuralları vardır. Bu kuralları kimin koyduğu bilinmez ama Tanrı kelamı gibi tartışmasız kabul görür. Çünkü bu kuralların temelinde adalet yatar. “Abanmak” yoktur mesela. Kaleciye insafsızlık olmasın diye topa sert vurmazsın. Çünkü kendini kaledekinin yerine koymasını bilirsin. İyi oyuncular aynı takımda yer almaz mesela. Haksızlık olmasın diye iki takıma da eşit dağıtılır iyi oyuncular. Mahalle maçı insanın içinde doğuştan yer alan adalet duygusunun sakınmadan açığa çıktığı bir alandır. Fair Play endüstriyel futbola özgü bir kavramdır. Mahalle maçında fair play olmaz. Çünkü futbol sadece kazanmak değildir. Beraber mağlup olmayı öğrenmektir.

Futbolun aşkla bu kadar yan yana gelmesinin sebebi de mağlubiyettir. Futbolda ve aşkta en güzel besteler mağlubiyet besteleridir. Futbolun aşktan farkı yanında kader ortaklarının olmasıdır. Aşk acısının paylaşılmasıdır. Fedakarlık futbolda kutsanır. Bazen Beşiktaş’ınki gibi bir “FEDA” hikâyesi bir sürü şampiyonluğa eşittir. Deplasman otobüsünde gidilen yollar. Parası çıkmayan arkadaşına bilet parası toplanması. Aç kalınan terminaller. Hepsi fedakarlık meselesidir. Polisin en çok dayağını yiyen eylemciden sonra taraftardır.

Taraftarın gözü karadır çünkü sevgisi bir nedene bağlı değildir. Şiddetle arasındaki ince bir çizgi vardır. Futbol basit bir oyun değildir, pek çok detayı kapsar. Deplasman otobüsündeki döner bıçağını da, Caner Erkin’in eşini de, kendine naylondan Messi forması yapan çocuğu da, Messi’nin Maserati’sini de, Deniz Naki’yi de, Semih Şentürk’ü de.

Futbolun politikleşmesi

Hayatın her alanına temas eden böylesine tutkulu bir iş dolayısıyla tehlikelidir. Garibanların, solun deyimiyle proletaryanın bu kadar ilgi gösterdiği bir alan kontrol altında tutulmalıdır. Yoksul mahallenin çocukları hiçbir politikacının ismini bilmezken, futbolcuların isimlerini her gün bağıra çağıra ortalarda dolaşırlar. O futbolcuların da çoğu yoksul mahallelerden çıkmadır. Herkes hayranı olduğu futbolcuya hayallerini yükler.

Futbolun politikleşmesi, kendi özüne dönmesi birileri için çok büyük bir tehlikedir. Sadece Deniz Naki’nin değil sol görüşlü bütün futbolcuların bu zamana kadar sesi kesilmeye çalışıldı. Bu çoğu zaman Fenerbahçeli Kemalettin’e yapılanlar gibi takım içinde bastırıldı. “Ali İsmail korkmaz Fenerbahçe yıkılmaz!” bestesinin yarattığı etki belki yüzyıl boyunca unutulamayacaktır. Çarşı’dan bir Davulcu Vedat daha çıkmasından, çok korkulmasının sebebi de budur.

Futbol günden güne işgal ediliyor. Suni takımlar yaratılıp statlarına siyasi liderlerin isimleri veriliyor. Belediye görevlileri zorla maça götürülüyor. Anadolu takımlarının içindeki yangının göz önüne taşınmasını, Göztepe’nin İsyan Marşı’nın LigTv’de duyulmasını, Adana Demirspor atkısındaki Che’nin görülmesini istemiyorlar. Futboldaki kuşatmanın sebebi işte bu korkudur. “Ankaragücü düştü hükümetin de düşmesinden korkuyorlar.”

Futbolu sadece yirmi iki kişinin bir topun peşinde koştuğu bir oyun olarak görmek, iki boyutlu bir bakış açısıdır. Ali Şeriati “Bir hak ihlalinde sokağa çıkma cesareti elde edemeyenler, bir maç sonrası aslan kesilebiliyor bazen de canını verebiliyorsa; tribünden gelen sesler, süren savaşlardaki mazlumun sesini kısıyorsa futbol afyondur!” demiş. İşte Deniz Naki tam da bunun tersini gösterdiği için sesi kısılıyor. Mahalle maçında keyfe keder topu kesen amca vardır ya Futbol Federasyonu’nun o amcadan farkı yok.

Tarih bir futbol derbisidir. Zalimlerle, mazlumların karşı karşıya olduğu. Zalimlere karşı defansa çekilmeyelim. 3-0 geriye düşsek de maç bitmemiştir. Rapaiç nasıl sıyrılıp geldiyse biz de sıyrılıp geleceğiz.