Öğrenmek son derece kolay ama ustalaşmak için uzun bir süreç gerekli

Zamana direnişin simgesi cam

DEVRİM EGE

Cam sanatçısı Tülin Yiğit Akgül tarafından kurulan Glasst, eşsiz bir malzeme olarak insanlık zamana-direnisin-simgesi-cam-50165-1.tarihine meydan okuyan camın, aynı zamanda modern bir malzeme olarak sanat ve tasarımda kullanılmasını hedefliyor. Yüzyıllardır sanata ruhunu veren, İstanbul’un gözbebeği Galata’da yer alan Glasst, şehir merkezinde yer alan tek sıcak cam stüdyosu özelliğine de sahip.
Başta sıcak cam üfleme olmak üzere, kuma döküm, pate de verre, soğuk cam heykel gibi ondan fazla teknikle sanatsal üretim yapan Glasst, bu teknikleri düzenlediği etkinlik ve atölye çalışmalarıyla ilgi duyanlarla paylaşıyor. İki ayrı binadan oluşan Glasst’ta; sıcak cam bölümü, sanat galerisi, mağaza, tasarım stüdyosu ve derslikler bulunuyor. Glasst, camın heyecan dolu mistik ve büyülü dünyasıyla tanışmak için meraklıları bekliyor. İşte Tülin Yiğit Akgül’ün hikayesi…

Cam ile serüveniniz nasıl başladı?
Cama olan ilgim çocukluk yaşlarımda başladı. Bugün atölyeme gelip camla karşılaşan çocukların gözlerinde gördüğüm parıltı, çocukken küçük Murano heykelciklerini annemden gizlice cam büfesinden çıkartıp oynarken muhtemelen benim gözlerimde de vardı. Ama camla malzeme olarak ilgilenmem seramik yaptığım yıllarda, hemen her seramikçinin yaptığı sır üzeri cam denemeleriyle başladı. Önce seramik fırınlarında bir seri denemeler yaptım. Seramik fırınlarında istediğim sonuçları alamayınca, cam fırını alarak seramikte kullandığım bazı teknikleri camda uygulamaya çalıştım. Günümüzden on - on beş yıl öncesinden bahsediyorum, zamanın koşullarında var olan son derece az kaynaktan elde ettiğim bilgilerle bir noktaya kadar gelip orada tıkanıyordum. Tam da bu dönemlerde 2003 yılında Cam Ocağı Vakfı kuruldu ve vakfın davet ettiği sanatçılar birbiri ardına uzun dönem eğitimler vermeye başladı. Önce sıcak cam üfleme, ardından kalıpla şekillendirme, soğuk cam heykel, kuma döküm gibi birbirinden farklı alanlarda son derece değerli sanatçılardan eğitimler aldım. Sıcak camda Tim Shaw, kuma dökümde Pino Cherchi ve Bertil Valien, soğuk camda Vladimir Klein adını verebileceğim camdaki yolumu belirlememde bana destek olan ve etkilendiğim sanatçılardır. Neredeyse 10 yılı bulan bu meraklı öğrenim serüveni hem atölyemde yaptığım üretimler, hem de vakfın sağladığı atölye kiralama olanakları sayesinde yaptığım çalışmalarla sürüp gitti. İlk sanatsal katılımım, Tüzüm Kızıcan’ın küratörlüğünü yaptığı Ege Art Sanat Günleri’ne soğuk cam heykel olarak ürettiğim ‘Dionisian’ ile beni davet edilmemle gerçekleşti. O tarihten sonra cam heykeller üretmek için seramik atölyemi asistanıma devredip Tuzla’daki atölyeme taşındım Glasst fikir olarak Tuzla’daki atölyemde doğdu ve ilk tohumları orada atıldı.

Glasst’ın hikâyesi nedir peki?
Tuzla’daki atölyemde sıcak cam üfleme hariç hemen hemen bütün tekniklerde üretim yapabileceğim bir altyapı oluşturmuştum. Sıcak cam üretim yapmak istediğimde vakıfta atölye kiralıyor, ustaların yardımıyla üfleme parçaları oluşturuyor, sonra atölyemde bu parçaların yüzeylerinde doku çalışmaları yapıp, onları başka teknikte ürettiklerimle birleştirip heykel formları oluşturuyordum. Bu keyifli ama zor bir süreçti ve benim her tekniğe hâkim olup özgürce üretim yapmamı kısıtlıyordu. Diğer yandan yaptığım atölye çalışmalarıyla öğretmenin ve cama ilgi uyandırmanın keyfini de almıştım. Böylelikle içine sıcak camı da dahil edebileceğim, sanatta söylemek istediklerimi bu eşsiz malzemeyle özgürce ifade edip cama ilgi uyandıracağım bir atölye oluşturma fikri kuvvetlendi ve proje zaman içinde netleşti: şehir merkezinde içinde küçük bir cam heykeller galerisi de bulunan, bütün tekniklerde hem sanatsal hem mimari üretim yapıp, atölye çalışmaları düzenleyebileceğim; sanatçılara camla çalışma fırsatı sunabileceğim bir mekân oluşturmaya karar verdim. Önce mekânı buldum, uzun ve zor geçen tadilat sürecinin ardından mekâna uygun ekipmanı hazırladım ve genç, gelecek vaat eden sanatçılardan oluşan bir ekip kurdum. Ve 2015 başında kapılarımızı sanatseverlere açtık.

Glasst, Galata’da, çok özel bir mekânda cama hayat veriyor. Burayı ne kadar sürede atölyeye çevirdiniz?
Mekânımız iki kattan oluşuyor: alt kata sıcak cam stüdyomuz ve hem sureli hem de süresiz sergilerin yapıldığı bir galerimiz var. Burada ayrıca tasarım ürünlerimizi barındıran küçük bir dükkân da kurduk. Üst katta tasarım ve modelleme bölümlerimiz, bir de cam hakkında yayınlanmış kitaplardan oluşan küçük bir kütüphanemiz var. İçinde bulunduğumuz bina yüz yıldan eski. Bizden önce burada uzun yıllar babadan oğula geçen bir zincirle akide şekeri üretimi yapılmış. Hatta kiraladığımız dönemde ilk aylarda biz alt katta tadilatı sürdürürken üst katta lokum üretimi devam ediyordu. Tadilat süreci çok zorluydu ve uzun sürdü. Selin Ataman mimari projeyi tasarladı ve yönetti. Yapıyı kendimize uydurmadık, bütün ekipmanımızı ve sistemimizi yapıya uyacak şekilde düzenledik. Her köşesini büyük bir özenle elden geçirdik. Süreç zorlu olsa bile sonuç bizi çok keyiflendirdi. Böylelikle Glasst, sanat ve tasarımın merkezi haline gelen Galata ile camın doğası gereği mistik bir şekilde bütünleşti.

Cam kullanım ve tasarım açısından nasıl bir madde?
Doğal. Sanıyorum onu ifade edebilecek en güzel kelime bu. Hem doğal, hem dönüşebilir, hem de yıllara meydan okuyan bir malzeme. Muhafaza etme özelliği çok önemli, bu nedenle herkesin evinde kullanımda. Bunun yanında ışığı içine alışı, yansıtışı da onu eşsiz bir estetik değer haline getiriyor. Her ne kadar bir sanat malzemesi olarak kullanımı yaygın olmasa da tasarımcıların çok uzun zamandır çalışmayı tercih ettikleri bir malzeme. Eğer camın üretim teknikleri hakkında bir fikriniz varsa size zengin bir tasarım olanağı sunar. Kullanıma yönelik obje alanlarda tasarımı ülkemizde de oldukça ileri seviyede. Ama mimari tasarımda ne yazık ki yeterince teknik çeşitlilik yok.

Cam aslında uzun ömrün ve zamana karşı direnişin de simgesi gibi. Değil mi?
Bu topraklardaki serüvenine baktığımızda, her döneme ait üretimlerin izi bulunabiliyor. Kırılganlığı üzerine her zaman daha fazla konuşulsa bile, binlerce yıllık bulgular camın zamansızlığını ispatlıyor. Kaldı ki kırılganlığını arttıran başlıca neden üretim yanlışı, yani camın üretim aşamalarındaki eksikliklerden dolayı tansiyon kazanıp güçsüzleşmesidir. Doğru üretilmiş cam bin yıllara meydan okur.

Sıcak cam üfleme, kuma döküm, pate de verre, soğuk cam heykel gibi ondan fazla teknikle sanatsal üretim yapıyorsunuz. En yaygın ve öğrenilebilir olanı hangisi? Ya da öne çıkanlarından kısa bilgi verir misiniz?
Bütün bu teknikler birbirlerinden oldukça farklı olmalarına rağmen her biri camın özelliklerini farklı bir biçimde ortaya çıkaracak nitelikteler. Sıcak cam üfleme her zaman daha çok ilgi gören bir teknik. Öğrenmek son derece kolay ama ustalaşmak için uzun bir süreç gerekli. Farklı teknikler herkesin camla yakınlaşmasına fırsat sunuyor. Bir formu üfleyerek oluşturabileceğiniz gibi, çamurdan biçimlendirip kayıp mum tekniğiyle kalıba çevirerek fırında döküm yapabilirsiniz. Ya da arzu ederseniz soğuk cam dediğimiz yontma heykel tekniğiyle elmas disklerle suyun altında kütle halindeki camı forma çevirebilirsiniz.

Atölye çalışmalarınızda neler yapıyorsunuz, size kimler geliyor, nasıl bir profil var?
Atölye çalışmaları farklı yaş gruplarına, farklı başlıklar halinde düzenleniyor. Çocuklara, turistlere, yetişkinlere yönelik düzenlenen atölye çalışmalarımız var. Örneğin; daha önce deneyimleme olanağı bulamamış yetişkinler için camla tanışma grupları oluşturuyoruz. Bu atölyelerde katılımcıların hem cam üretimi hakkında fikir alabilecekleri, hem de işin içine girip birer üretim gerçekleştirebilecekleri kısa ve keyifli bir tanışma programımız var. Bu programdan sonra ilgisi devam edenlerin rahatlıkla bu ilgiyi sürdürüp, tutkuya dönüştürebilecekleri ileri seviyelere doğru adım adım ilerliyoruz. İlk programlarda belli kalıplar üzerinden gidilirken, ilerledikçe özgür üretimler yapmaları için teşvik ediliyorlar. Bütün atölye çalışmalarımız hafta içi gündüz, hafa içi akşam ve hafta sonu olmak üzere, farklı zaman seçenekleri de sunuyor. Özellikle cam üfleme üç kişilik bir ekiple gerçekleştirilebilen bir etkinlik olduğundan, takım ruhunu seven, ya da geliştirmek isteyen küçük grupların da ilgisini çekiyor. Tam bu noktada, Glasst olarak cam sanatının çocukların çok yönlü gelişimine de büyük katkısı olacağını düşündüğümüzden; “Glasst ‘Bütün Çocuklar’ı Arıyor!” çağrısıyla, bilimsel altyapısı üzerinde özenle çalışılmış, sağlam temelleri olan çocuk atölyeleri düzenleyeceğiz. Bununla ilgili duyurularımızı da çok yakın zamanda yapacağız.