Zamanlar arasında

EYLEM ATA GÜLEÇ

Mehmet Zaman Saçlıoğlu, kitaplarında insanın doğa ve evrenle etkileşimini çeşitli yönleriyle ele alıyor. Yazarın üslubu sanatsal ve bilimsel aktarımlarının etkisiyle güçleniyor. Fantastik ve antik ögeler bir arada, uzun bir ipin iki ucu gibi duruyor. Uçların bir araya getirilişindeki yetkinlik Saçlıoğlu edebiyatının kalıcılığının göstergesidir diyebiliriz.

ÜÇLEMENİN İLK CİLDİ

Pars, Mehmet Zaman Saçlıoğlu’nun Kader Yıldızı adlı üçlemesinin ilk cildi. Kitap, bir kasabada periyodik olarak tekrar eden kayıp olaylarını olağanüstü bir kurguyla anlatan Dark adlı diziyle benzer yönlere sahip. Zaman kavramını ele alışı ve karakterlerin zamanda ileri-geri gidebilmeleri bu benzerliklerden. Dark’ta karakterler yakın geçmişe giderken Pars’ta çok daha ileriye, iki bin yıl sonrasına gidiyor. Roman, iyi bir kurgudan beklendiği üzere ikna edici bir güce sahip. Bu güç zaman geçişlerindeki gerilimin okura sorunsuz aktarılmasıyla sağlanıyor.

YAZAR OKURU ŞAŞIRTIYOR

Kitapta kendi çevresinde dönerek çeşitli sesler duyan Can’ın ve yıldızlara merak duyan Hipparkhos’un çocukluk ve gençlik yıllarını ayrı bölümlerden okuyoruz. Can’ın sinestezik özelliklerini, üniversite sınavına hazırlanışını, ailesiyle yaşantısını ve genç bir kadınla yakınlaşmasını hayatın olağan akışı içinde izliyoruz. Öbür yanda ise mitolojik bir karakterin, Hipparkhos’un, gelişimini takip ediyoruz; göle düşen yıldızı gördüğünü, astronomi ve matematiğe olan ilgisinin arttığını, İskenderiye ve Pergamon kitaplıklarına giderek daha fazla şey öğrenmek istediğini okuyoruz. İkilinin büyüme süreci boyunca yazgılarının nerede ve ne zaman kesişeceğini tahmin etmeye çalışsak da kitabın sonunda yazar okuru epey şaşırtıyor. Karakterlerini bir uzay aracında ve beş yüz yıl sonra buluşturuyor. Yazar bunu yaparken bize günümüzün bilimsel bilgi sınırları içinde kalmak zorunda olmadığını gösteriyor. Saçlıoğlu romanın önsözünde bu konuya değiniyor. “Kanımca bir bilimkurgu, yazıldığı dönemin ‘bilimsel gerçekler’inin dışına çıkabilmeli, fantastikten özgürce yararlanmalıdır. Bir bilimci bilimsel kurallara bağlılığı ve bilim etiği nedeniyle, belki de bu denli özgür olamazken, sanatçı her tür bilgiyi kullanabilme özgürlüğüyle sonsuz bir hayal dünyası oluşturur.”

MATEMATİĞE İNAN!

Romandaki diyalogları geçmiş, bugün ve gelecekteki insan topluluklarının kaygıları üzerinden okumak da mümkün. Örneğin Hipparkhos’un zihninden geçenler ve arkadaşından duydukları okuru insanlığın geçmişte kafa yorduğu felsefik meseleleri anlama, kavrama çabası üzerine düşünmeye sevk ediyor. “O kadar çok kitap ve o kadar farklı düşünceler vardı ki gökyüzüyle, yeryüzüyle, tanrılarla ilgili; hangisi doğruydu?” “Bence yalnızca matematiğe inan. Her şey Demokritos’un dediği gibi. Atomlar ve matematik var, biz de bunları yalnızca kendi aklımızla anlıyoruz.” Can’ın doktoruna söylediği şu sözler ise günümüzün bilimsel etik sınırlarını sorgulamaya çağırıyor. “... neden benim olan bedende bu tür bir değişim yapma hakkını kendinizde buluyorsunuz? Size böyle bir tanrı rolünü oynama hakkını kim veriyor?” Uzay gemisindeki komutansa dünyadaki toplumları yönetenlerin bilgiyi taşıyamadıklarından bahsediyor. “Bilmeniz gerekenden çoğunu bilmeye kalktığınızda taşıyamıyorsunuz bu bilgiyi. Sen, Pythagoras, Aristo, öteki bilim adamları, belki taşıyabilirdiniz, ama krallarınız anlayamaz ve kabullenemezlerdi.”

GİZEMİN TAŞIYICISI

Kitabın diğer kahramanı, Pardos adlı pars, roman boyunca süren gizemin taşıyıcısı oluyor. Tanrılar tarafından Hipparkhos’a emanet edilen hayvan boynunda bir kolye taşıyor. Bu kolye zamanlar arası bilgileri taşıyan ve evrenin kötü niyetli varlıklarınca ele geçirilmemesi gereken gizemli bir nesne. Ancak Pardos kolyeyi kaybediyor. İki bin yıl önce Pergamon’da kaybolan kolyeyi Bergama’da bulmak ise Can’a düşüyor.

Üçlemenin birinci cildi, çözülmeyi bekleyen sırlarla sonlanırken okurunu bilim kurgu sınırlarının nereye kadar zorlanabileceği sorusuyla baş başa bırakıyor. Mehmet Zaman Saçlıoğlu’nun Kader Yıldızı’nın ikinci cildini hevesle bekleyen bilim kurgu meraklılarına sabır dilerim.