Google Play Store
App Store

Fransa’da sıradan bir vatandaşın ansızın kral ilan edilmesiyle başlayan 'Kısa Süren Saltanat' oyunu monarşiyi mizahla sorguluyor. Politik hicvin öne çıktığı oyun, seyircileri siyaset-birey ilişkisi üzerine düşünmeye çağırıyor.

Zamansızlığın fonunda sorgulanan saltanat
Oyunda Murat Liman, Nihal Türkseven Erten, Mehmet Eren Topçak, Yüksel Hakverdi, Faruk Oğur, Tuba Bayram ve Aykan Yılmaz yer alıyor.

Ümit GÜÇLÜ

Ünlü yazar John Steinbeck’in kaleme aldığı ‘Kısa Süren Saltanat’ adlı eser, Bursa Şehir Tiyatrosu tarafından sahneye taşınıyor. Kerem Pilavcı’nın uyarladığı, Emrah Eren’in yönetmenliğini üstlendiği eserde, oyuncular Murat Liman, Nihal Türkseven Erten, Mehmet Eren Topçak, Yüksel Hakverdi, Faruk Oğur, Tuba Bayram ve Aykan Yılmaz yer alıyor. Steinbeck’in alışılmış toplumsal gerçekçilik çizgisinden farklı olarak politik hicivle örülü bu anlatı, Fransa’da sıradan bir vatandaş olan Pippin Héristal’in aniden kral ilan edilmesiyle başlıyor. Oyun; iktidarın anlamsızlığını, sembolik gücün gerçekliğini ve bireyin sistem içindeki yerini sorgulayan ironik bir metin olarak öne çıkıyor.

Siyaset, bürokrasi, medya ve halk arasındaki ilişkileri keskin bir mizahla eleştiren bu eser, yalnızca yazıldığı dönemin değil, günümüzün siyasi yapılarında da yankı bulan temalar içeriyor. Steinbeck’in alaycı dili, modern toplumların yüzeydeki düzenine karşı güçlü bir eleştiri niteliği taşırken, bireyin kimlik bunalımı ve özgürlük arayışını da görünür kılıyor.

Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde 2-3-4 Mayıs tarihlerinde izleyiciyle buluşacak olan bu sıra dışı oyunun yönetmeni Emrah Eren ile eserin güncel, politik ve sanatsal yansımaları üzerine konuştuk.

Emrah Eren

Oyunun sahnelenme sürecinden bahseder misiniz?

Eserle 2015 yılında okuduğum bir kitap tanıtım dergisinde tanışmıştım. Steinbeck’in hiç bilmediğim bu romanının konusu ilgimi çekti. Hemen tedarik edip okuyunca adeta bir hazine bulmuşçasına sevindiğimi hatırlıyorum. Önermesi ve mizahıyla, kurduğu zamansız Fransa fonuyla, eleştiri merceğinin odağını tersinlemesiyle, muzip bir Steinbeck romanıydı okuduğum. Uyarlanıp sahnelenmek için arşivime kattığım bir proje oldu hemen ‘Kısa Süren Saltanat’.  Arkadaşım Kerem Pilavcı’ya eseri uyarlamasını önerdiğimde sahneleyeceğimiz bir tiyatro da yoktu açıkçası. “Önce uyarlama bitsin, nasıl olsa su yolunu bulur” dedik, nitekim öyle de oldu. Geçen yıl Bursa Büyükşehir Belediyesi Sanat Danışmanı Feza Soysal’dan aldığım davet üzerine Bursa Şehir Tiyatrosu’na gittim, oyunun sahnelenmesine karar verdiler. 27 Ocak’ta provalara başlayıp 27 Mart’ta dünya prömiyerini gerçekleştirdik.

Steinbeck’in politik hicivle ördüğü bu metin, sizde nasıl bir sahneleme arzusu uyandırdı? 

‘Kısa Süren Saltanat’ bir rejim değişikliği oyunu. Fraksiyonlarla bölüne bölüne parça parça olmuş bir millet meclisinden çıkan tek ortak kararın, monarşinin yeniden ilan olmasını konu ediniyor oyun. Rejim ve anayasa değişikliği tartışmalarının bitmek bilmediği bir coğrafyanın ferdi olunca böyle bir politik hicvi sahneleme arzusunun fitili doğal olarak ateşleniyor. Sonuçta gül gibi demokrasi dururken bile isteye monarşiyi seçen Fransızları hicvetmek bize düşmeli, değil mi?

Oyunun merkezindeki ‘aniden kral ilan edilme’ durumu, günümüzdeki sembolik liderlik figürüyle nasıl bir paralellik kuruyor?

Paralellikten ziyade ancak masallarda karşımıza çıkabilecek bir tesadüf olarak düşünüyorum. Günümüzdeki liderlik figürleri uzun uzun çalışılmış, siyaseten emek verilip uğruna bedel ödenmiş, gerektiğinde tavizler verilmiş projeler kanımca. Herhangi bir yönetici koltuğu kimseye gökten düşmez. O koltuğa oturmak ve oturabilmeye devam edebilmek için masalsı düsturlardan çok daha fazlasına ihtiyaç var.

Oyunu sahnelerken seyircinin hangi duygularla ya da düşüncelerle salondan ayrılmasını hedeflediniz? 

‘Kendini bowling salonunda bir lobut olarak hisseden’ oyun kişileri, devam edebilmek için hayal kuruyorlar oyunda. Kurdukları hayal ise ‘Kısa Süren Saltanat’a dönüşüyor. Özetle kurdukları hayaller de yaşadıklarından öteye geçemiyor. Sadece bu kadarına bile ortak olabiliyorsa seyircimiz hedefimize ulaşmış sayabiliriz kendimizi. Gerisi seyircinin kendi yolculuğu, kendi umudu.

Sanatın toplumsal olaylar ve politik süreçler üzerindeki etkisini nasıl değerlendirirsiniz? 

Toplumsal olayların ve politik süreçlerin sanat üzerindeki etkisi daha belirleyici bu aralar. Tersi olsa farklı bir ülkeye uyanırdık çünkü. İşimiz ‘insan’ı anlatmak, bin yıllardır olduğu gibi anlatmaya da devam edeceğiz.

∗∗∗

RAHİBE OLAN REVÜ SANATÇISI İLE YARATILAN KONTRAST

Steinbeck, Pippin ailesine bilgece rehberlik eden Sister Hyacinthe karakteri ile nasıl bir mizah ya da kontrast sunuyor?

Rahibe Hyacinthe, eski adı Suzanne olan bir revü sanatçısı. Madam Marie Heristal’in çocukluk arkadaşı. Zor geçen yıllar sonrası manastıra kapanmış. Ailenin manevi mürşidi gibi. Dışarıda akan zıvanadan çıkmış hayatı, bir manastırla karşıtlaması Steinbeck’in dehası. Romanda da uyarlamada da yaşanan çılgınlığa bir nefes aldırıyor rahibe sahneleri. Hem felsefi olarak hem de mizahi olarak.