Sümela’nın restorasyon işlemi bitmeden ziyaretçilere açılmasına tepki gösteren eski Mimarlar Odası Başkanı Muhcu, “Ziyaretçilerin can güvenliği yok” diyor.

Zarar veren restorasyon

Yiğit ARICA

Ülkenin önemli tarihi, turistik ve inanç mekânlarından olan, yerli ve yabancı binlerce turistin ziyaret ettiği, UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi’nde yer alan, Trabzon’un Maçka ilçesi Karadağ eteklerindeki Sümela Manastırı, 5 yıl aradan sonra geçen günlerde yeniden ziyarete açıldı. Ancak açılış, birçok soru işaretini de beraberinde getirdi.

Eski TMMOB Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhcu’ya göre, yurttaşların ziyareti sırasında restorasyon çalışmalarının sürmesi can güvenliğini riske atıyor. Restorasyon adı altında harcanan 57 milyon TL’nin akıbetini de soran Muhcu, “1991 yılında ilk restorasyon başlatılmıştı. 2007 yılına kadar kimi yanlışlara ve eksikliklere rağmen yine bir restorasyon süreci geçirmişti. Binanın kötü kullanılması ve koruma önlemlerinin alınmamasıyla 2014 yılında tekrardan restorasyona girmişti. Restorasyon bitmemesine rağmen Manastır ziyarete açıldı. Restorasyonun devam etmesiyle birlikte Sümela Manastırı’na giden ziyaretçilerin can güvenliği olmadan tarihi eserleri görmeleri söz konusu” dedi.

DAHA ÇOK ZARAR VERDİ

Muhcu, daha önceden de restorasyona giren tarihi fresklerin büyük ölçüde zarar gördüğünü kaydetti: “Restorasyon çalışmaları binayı koruması gereken yerde binaya daha çok zarar ve hasar vermeye sebep oldu. Bunların dışında tarihi yapıya ulaşılabilmesi için kullanılan bir yol vardı. Bu yolu hatalı bir şekilde genişletme kararı almışlar. Topografyanın dik olması sebebiyle yol kenarlarına 8-10 metre uzunluğunda devasa duvarlar yapıldı. Bu duvarlar hem görsel bir kirlilik oluşturmakta hem de çevredeki doğal eşsiz güzellikleri bozuyor. Binaya giriş bedelleri de artmış durumda. İnsanların kişi başı 75 liralık bir ücreti verip tarihi yapıyı görmeleri çok zor. Devletin bu eserleri yurttaşların görmesini özendirmesi gerekir. Mümkünse bedelsiz ziyaretçi almaları gerekirken tam aksine kazanç kapısı haline getirmeleri kabul edilebilir bir durum değil. Yapılan hiçbir işlemin UNESCO’nun aldığı kararlara uygun olmadığını, restorasyon ilkeleriyle bağdaşmadığını görüyoruz. Binanın üzerine binayla uyumu olmayan ahşap seyir terasları konuldu. Freskler ve tarihi eserler büyük ölçüde zarar gördü.”