Virüsün zengin yoksul ayırmadığı, Covid-19’a dair sık tekrarlanan bir şey oldu. Medyanın dünyanın dört bir yanından bize taşıdığı haberler de bu algıyı pekiştiriyor.

Hollywood yıldızları, dünyanın en zengin spor kulübü yöneticileri, milyon dolarlık servet sahibi sporcular, işinsanları...

İşte dünün son dakika haberi; aristokarsinin en tanınmış isimlerinden Prens Charles da virüsün pençesinde. Virüs kraliyet ailesine bile ayrıcalık tanımıyor!

Bu algının kendisi virüs kadar tehlikeli bir salgına dönüşüyor!

O Hollywood yıldızlarının, işinsanlarının, ünlü sporcuların ve de Prens Charles’ın adını biliyoruz ama İspanya’nın bakımevlerinde bakıcılar bırakıp kaçtığı için yataklarında ölü bulunan yaşlı yoksulların adını hiç bilmeyeceğiz.

İsimsiz de olsa onlardan haberdar olduk, çünkü onlarda bir “haber değeri” buldu medya. Haber olmadan virüse yakalanan, bırakın 5 yıldızlı bir hastaneyi her hangi bir hastanenin yanından geçemeyen o kadar çok insan var ki... Yoksullar, işsizler!

Böylesi bir salgına en hazır ülke olduğu da anlaşılan, kapitalist Batı’nın en güçlü ve en sosyal devletlerinden Almanya’dan bile insana dokunan yoksulluk manzaraları yansıyor.

Geçen gün ZDF televizyonunda yayınlanan programda, bir çocuklara yardım kuruluşunun yöneticisi anlatıyordu: “Şehrin ta öbür ucundan, iki çocuğunun elinden tutarak bir kadın gelmişti. ‘Ay sonuna kadar sadece 6 Avromuz var’ dedi.”

Prensleri Charles’ın da virüs testi pozitif çıkan Ingiltere’de hırsızlık vakaları artmaya başladı. Neden acaba? Birden bire kötü mü oldu insanlar?

Dün yanlarında 3-5 yaşlarında çocuklarıyla 10 kadar kadın Ankara’nın dışındaki tarlalarla, ellerinde çuvallar, ot topluyorlardı. Yılın bu mevsimi olağandır aslında, insanlar her yerde doğanın sunduklarını toplayıp sofralarına taşırlar. Ama dün, salgının soyo-ekonomik şiddeti de artan ölçüde hissedilmeye başlanırken, o manzara çok daha farklı şeyler düşündürdü geleceğe dair.

Bir kamyoncu tanıyorum; 3 ay kontak kapatmışlar. Borç zaten gırtlakta, zar zor geçinen biri. Şimdi kara kara ne yiyeceğini düşünüyor.

Bakın biraz etrafınıza, göreceksiniz, bir berber misal, dükkanı falan da yok, yüzde 50 alarak saç kesiyor anlaştığı dükkanlarda. O gün ne kazandıysa o var sadece eve götürebileceği. Şimdi, dükkan falan da kalmadı saç kesecek. Ne yiyecekler çoluk çocuk?

İstanbul’da, özel hastanede çalışan bir doktorun endişeli mesajı geldi; “Pandemi hastanesi ilan edildik, branş hastalarımızla birlikte Covid de bakacağız ama maaşlarımızın yarıya indirileceğini duyuyoruz.

Ve işçiler... İşyerleri birer ikişer kapananlar... Koronavirüs Gündem Araştırması’nı duymuşsunuzdur; iş kaybetme endişesi koronavirüs korkusunu geçmiş, insanların yüzde 63’ü virüsten yüzde 68’i işsizlikten korkuyor.

Virüsün zengin yoksul ayırmadığı koca bir yalan!

Türkiye önümüzdeki 10-15 gün içinde çok daha ağır bir manzarayla karşılaşacak. Çok sayıda insan, iktidarın gerçekleri gizlediğine ve önlem almakta geç kalındığına inanıyor.

Durumu kontrol altına alabilmek için çok daha sıkı önlemler almak gerekiyor. Daha uzun süre evden çıkmamamız söylenebilir!

Evde kal, el yıka, alkışla...

Peki, evden çıkıp hastalıktan veya evde kalıp açlıktan ölmek ikilemini yaşayanlar?

Böylesi zamanlarda, ancak yoksulu önceleyen, bütün vatandaşların karnını doyurup işsiz kalmayacağını garanti edebilen ve şeffalığıyla topluma güven veren yönetimler başarılı olabilir.

Virüs en çok zengini vuruyormuş gibi, patronu gülümseten pakatlerle yönetmeye çalışanlar değil!