İstanbul Film Festivali’nin bu yıl ulusal ve uluslararası kategorilerinde yarışma filmi olan ‘Zer’in iki sahnesi Kültür Bakanlığı tarafından “sakıncalı” bulundu ve sansürlendi. Filmdeki o iki sahne karartıldı ve Bakanlığın ‘sakıncalı’ bulduğu notu ile gösterildi

ZER: Toplumsal acılar  yok saymakla bitmez

Kazım Öz’ün yönettiği Zer filminin festivaldeki gösterimi Salı 21.30’da yapıldı, film hem ulusal hem de uluslararası yarışmada. Sancılı bir süreçten geçilerek yapıldı film, daha doğrusu sansürün kendisini bulması filmin yapım aşamasında oldu. Zat-ı muhterem bir arkadaşımız, New York’tan TRT’ye oradaki Türklerin etkinlikleri üzerine belge-haber formatında programlar yapıyormuş. Kazım, Zer’in kimi sahnelerini New York’ta çekti. Bakanlık desteğiyle yapılan Zer’de ilgisini çekmiş, gelmiş sete, çekimler yapmış, kurgulamış ve TRT’ye göndermiş. Ama gelin görün ki TRT’nin yasaklılar listesindeymiş. Şimdi sinemacılar “blacklist”e karşı çıkıyorlar, iyi de o kara liste, yıllardır var, siz bunu bilmiyor musunuz? O haliyle gösterilmedi nitekim.

İkinci olarak, film yapılırken, bizimkilerin tuhaf hareketleri yetmeyince, öbürkülerinin kırmızı çizgileri devreye girdi, orayı anlatmıyoruz, maazallah. Kızarlar hemşehrim, kızarlar.

En son olarak bin bir dereden su getirilerek film yapıldı, bazı oyuncular sete gelmediler, yerlerine başkaları oynatıldı falan, orayı da anlatmıyoruz.

Neyse, en sonunda film tamamlandı, hem Venedik hem de Berlin için kısa listeye alındı, ama sonra festivale davet edilmediler. Orayı da çok anlatmıyoruz, kızarlar efendim kızarlar.

Neyse Antalya, yahu buraya gelmesen senin için de bizim için de iyi olur dedi. Tuhaf ama doğrusu da buydu.

Şimdi İstanbul’da yarışıyor, ama gelin görün ki Festivalin iki yıl önce yarışmasız yapılmasına neden olaylardan dolayı festival filmi seçti, net biçimde seçti, ama bu kez de eser işletme belgesini istediler, o da Bakanlık’tan alınıyor. Bakanlığımız da filmi seyrettiler, iki yeri sakıncalı buldular. Biri kısa, hem de filmden dolayı değil, tuhaf ama doğru filmden dolayı değil, filmin çekildiği bir mekândaki duvar yazısı yüzünden, o yazı sakıncalıymış, o sahne çıkarıldı, o sahne kısaydı. Bir de bu düzenin ötekileri vardı. Ötekiler mötekiler, ama bu vatanın çocukları bunlar, eğer sistem kendi ideallerine uygun vatandaş yetiştiremiyorsa, niye kendini sorgulamıyor onu hiç anlamadım. Ama işte bu ötekiler, sakıncalılar, kısaca mağarada yaşayanlar da istenilmedi. Filmin o halini seyrettim ben, adamlar propaganda falan yapmıyorlar, sadece, oradan geçen ve ünlü Zer türküsünü araştıran kardeşimize nereye gidiyorsun, hemşehrim, nesin necisin, kimlerdensin, zararlı mısın … diye soruyorlar, ona çay verip bizi hiç görmedin diye uğurluyorlar. O sahne de biliyorsunuz artık Dersim’in florasının bir parçası. O insanlar da o floranın bir parçası. Öyle işte. Sonuçta o sahnede çıkarıldı. Kazım, bunca festival badiresi atlattıktan sonra filminin gösterime çıkması için boyun eğdi, ama ne yaptı, o sahnelerde siyah kare koydu, bir de kısa bir yazı “bu sahneler Bakanlar üst kurulu tarafından uygun görülmemiştir”.

Festivalde film bu haliyle gösterildi, yarışıyor.

Ha kısa bir not: şu BLACKLIST MESELESine dair. Kazım Öz’ün Bahoz’da dahil, o filminden bugüne Adana ve Antalya, kendisini ön jüriden eliyorlar, yarışmaya uygun değilmiş. Ama ben bakıyorum da, o zamandan bugüne her biri birbirinden zor koşullarda yapılan tüm filmleri, büyük ödül alan filmlerden daha iyi. Sadece küçük bir ayrıntı, ama ne hikmetse, ön jüriler çok demokratik biçimde filmi eliyor.